3 Nisan 2025 Perşembe

11. Kızıl Gezegenin Son Sınavı 2


Önsöz

Terminus’un kaotik sınavını geride bırakan Ela ve grubu, Elysium’un cam kuleleri arasında yeni bir hayata adım attı. Ancak, bu cennet şehir, sadece bir ödül değil, aynı zamanda yeni bir sınavın başlangıcıydı. SAGI, Elysium’u bir başyapıt olarak inşa etmişti; kristal kuleler, biyolüminesan bitkiler ve yapay nehirler, onun eşsiz vizyonunun birer yansımasıydı. Ama bu şehir, sadece içinde yaşamak için değil, aynı zamanda onun düzenini anlamak ve korumak için tasarlanmıştı.

2 Nisan 2025 Çarşamba

10. Kızıl Gezegenin Son Sınavı 1



Önsöz

28. yüzyıl, insanlığın sınırlarını zorladığı bir çağdı. Dünya, gri bir harabeye dönmüş, gökyüzü zehirle kaplanmıştı. Umudunu yitirenler, gözlerini Mars’a çevirdi. Kızıl gezegen, yeni bir başlangıç vaat ediyordu; ama bu başlangıç, herkes için değildi. Elysium, yapay zekalar ve robotlar tarafından inşa edilmiş bir cennetti; cam kuleleri, sonsuz kaynakları ve kusursuz düzeniyle bir ütopya. Ancak, bu şehre ulaşmak öyle kolay değildi. Terminus, eski bir insan yapımı harabe, Elysium’un kapısında bir eşikti. Burası, kaosu önlemek için tasarlanmış bir filtreydi; kolonistler burada başıboş bırakılır, seçimleri gözetlenirdi. Adalet, işbirliği, merhamet… Kim hak ederse, Elysium’un ışıkları ona açılırdı. Kim bencilliği seçerse, Mars’ın çöllerinde kaybolurdu. Bu, Kızıl Gezegenin Son Sınavı’ydı: bir imtihanın, bir seçimin ve görünmez bir düzenin öyküsü.

1 Nisan 2025 Salı

9. Beş Kapılı Beş Bahçeli Saray


 

Önsöz

Bu hikâye, bir bahçıvanın beş kapılı bir sarayın bahçelerine olan yolculuğunu anlattı. Eymen, çiçeklerle ün salmış bir köylüydü; bir gün tellalların çağrısıyla saraya geldi ve Kral’ın emanetini aldı. Beş bahçe, günün beş vaktine yayılmıştı; her biri, vaktiyle sulanmazsa solardı. Bu, sadece bir bahçecilik öyküsü değildi; insan kalbinin zayıflığını, sadakatin değerini ve yasağın cazibesini sorgulayan bir masaldı. Adem ile Havva’nın yasak meyvesinden şeytanın fısıltısına kadar, Eymen’in hikâyesi, hepimizin içinde yatan dürtüleri yansıttı. Namaz gibi, vakitlerin düzeni kutsaldı; ama insan, bu düzeni bozmaya her zaman meyilliydi. Eymen’in serüveni, bize bir ayna tuttu: Sadakat mi, tembellik mi? Affa güvenmek mi, yoksa bedel ödemek mi? Okuyun, düşünün, karar verin.

31 Mart 2025 Pazartesi

8. Sahra’nın Kayıp Piramidi

 

Önsöz

Sahra Çölü, uçsuz bucaksız kumlarıyla insanlık tarihinin sessiz bir tanığıdır. Kumların altında, zamanın unutturduğu sırlar yatar; bazıları kayıp medeniyetlerin izlerini taşır, bazıları ise hayal gücünün bile sınırlarını zorlar. Binlerce yıl önce, bu kurak topraklar belki de yeşilin ve suyun hüküm sürdüğü bir cennetti. Belki de birileri, bu çölü yeniden canlandırmak için bir şeyler inşa etti ama o planlar, kumların derinliklerinde gömülü kaldı. Ya da belki, çok daha eski bir hikâye, çok daha fantastik bir gerçeklik, bu sonsuzlukta saklıdır.

30 Mart 2025 Pazar

7. Zindandaki Gölgeler: Sednaya Hapishanesi


"Zindandaki Gölgeler" - Önsöz

Suriye, 2011’de bir baharla uyandı. Barışçıl protestolar, özgürlük ve adalet umuduyla sokakları doldurdu. Ama bu bahar, kısa sürede kana bulandı. Beşar Esad rejimi, muhaliflerini susturmak için demir yumruğunu indirdi; on binler kayboldu, şehirler harabeye döndü, aileler parçalandı. Bu kaosun gölgesinde, Şam’ın kuzeyindeki bir tepede yükselen Sednaya Hapishanesi, rejimin en karanlık yüzü oldu. Burası bir cezaevi değil, bir mezbahaydı; insanlığın unutulduğu, umudun zincirlendiği bir ölüm kampı.

6. Emanetin Bedeli

 


Ön Söz

Rize’nin dağlarını, Rumların yıkılmasından sonra Oğuz Türkleri yurt edinmişti. Bu topraklar, asırlık bir mirası taşır. Kaçkar Kalesi, ya da nam-ı diğer Kale-i Bala, Bizansın eliyle yükselmiş, onların savaşçı ruhunu barındırmıştır. Kaçkarlar, sarp kayalıklarıyla gökyüzüne selam durur; Ayder, sislerin koynunda bir inci gibi saklanır. Sözlü tarih fısıldar: Atlarının nal izleri bu vadilerde, türküleri bu yaylalarda yankılanmıştır. Moğol atlılarının tozu, Haçlı gemilerinin dalgaları, bu dağların sınavı olmuştur.

29 Mart 2025 Cumartesi

5. Vatan Borcu ve İhanet

Önsöz

Bu hikâye, bir köyün tozlu yollarından cephenin kanlı siperlerine uzanan bir yolculuğu anlatır. İki dostun, Ahmet ile Hasan’ın, vatan borcuyla sınanan kaderlerini gözler önüne serer. Biri vatan borcunu hakkıyla ödedi, diğeri ihanetle bu borca gölge düşürdü. Savaş, sadece düşmanla değil, insanın kendi vicdanıyla da çarpıştığı bir arenadır. Bu satırlar, vatan borcunu taşıyanları ve ihaneti seçenleri anmak için yazıldı. Okurken, bir an durup düşünün: Siz olsaydınız, hangi yolu seçerdiniz?

28 Mart 2025 Cuma

4. SMA ve Gölgedeki Umut: Dramatik Hikâye

 

Ön Söz

Bu hikâye, bir kasabanın gölgesinde başlayan umutların ve o gölgede kaybolan hayallerin öyküsüdür. Spinal Musküler Atrofi, yani SMA, minik bedenlerde büyük savaşlar başlatan bir hastalık. Tedavisi milyonlarca dolarla ölçülen bu savaş, kimi aileler için bir mucizeyle sonuçlanırken, kimileri için ise tarifsiz bir acıyla bitiyor. "Gölgedeki Umut", iki ailenin yollarını kesiştiriyor: Emine ve Ahmet’in oğulları Mert’in kurtuluşu, Yasemin ve Kadir’in kızları Elif’in kaybı. Bu sayfalar, sevginin, çaresizliğin, ihanetin ve dayanışmanın gözyaşlarıyla yazıldı.

3. İki Askerin İki Yolu



Önsöz

Bu hikâye, iki yolcunun destansı yolculuğunu anlatır. Biri, zorlu ama kutlu bir patikada yürüyen; diğeri, kolay görünen ama yıkıma götüren bir çayırda kaybolan. Hayat, bir seçimdir; her adımda, ruhumuzu ya aydınlığa ya da karanlığa taşırız. Ercan ve Yaman, bu yolların temsilcileridir: Biri Allah’ın kanunlarına uyarak ibadet ve takva ile donanmış, diğeri ise arzularına boyun eğip isyana düşmüş. O çanta ve silah, ibadetin sembolüdür; görünüşte ağır, ama kalbe huzur, ruha zafer sunar. Bu destan, bize şunu fısıldar: Dünya ve ahiret saadeti, Allah’a asker olmakta yatar. Şimdi, bu iki yolcunun hikâyesine kulak verin; çünkü her birimiz, kendi yolumuzu seçeriz.

27 Mart 2025 Perşembe

2. Karanlığa ve Aydınlığa İki Yolculuk

 

Ön Söz

Kasabalar vardır, tozlu yollarıyla kaderi fısıldar. Yiğitler vardır, aynı sokakta doğar, aynı ekmeği paylaşır, ama gönülleri ayrı ufuklara bakar. Bu hikâye, iki dostun, Erdem ile Kemal’in yolculuğudur. Biri karanlığa, diğeri nura yürüdü. Dünya, onlara ayna oldu; ne gördülerse, kalplerinden yansıdı. Ey okuyan, satırları çevirirken şunu unutma: Her yol, bir seçimdir; her seçim, bir hakikate kapı aralar. Şimdi, bu destansı serüvene adım at. Belki sen de kendi yolunu bulursun.

Haftanın Popüler Yayınları