Bölüm 1: Nova Spes’in Kalkışı
Terminus'un Yıldız Gemisi
Mars'ın Terminus şehrinde, kızıl tozla kaplı hangarların gölgesinde insanlık son umudunu inşa ediyordu: Nova Spes. Koronal atımlı plazma roketleriyle donatılmış bu mühendislik harikası, mor bir alevle yıldızlararası boşluğu delecekti. 2065 yılının soğuk bir sabahında, fırlatma rampasında yükselen gemi, Terminus'un bir ay süren yoğun çalışmasının meyvesiydi. Hangarda, robot annelerin metal gövdeleri, yakıt kepçesinin titanyum ağları ve helyum-3 reaktörünün grafen kaplamaları bir uyum içinde birleşmişti. Ancak bu sadece bir gemi değildi. İnsanlığın evrene hayat taşıma misyonunun taşıyıcısıydı.
1200 robot anne, Nova Spes'in kalbiydi. Her biri üç rollü olarak
tasarlanmıştı:
- Anne görevi:
Minyatürleştirilmiş organik molekül sentezleyici, DNA dizgi makinesi ve
yapay rahimleriyle DNA bankasında kayıtlı olan her tür canlıyı
doğurabilir, göğüslerindeki entegre süt rezervuarlarıyla bebekleri
emzirebilirdi. Biyokimyasal reaktörler, insan sütüne eşdeğer bir besin
sıvısı sentezliyordu.
- Öğretmen görevi: Eğitim çipleri,
Dünya arşivinden binlerce yıllık bilgiyi taşıyor; dil, bilim, sanat ve
hayatta kalma becerilerini aktarabiliyordu.
- İşçi görevi: Modüler
elleri, madencilikten inşaata, bitki üretiminden üs kurulumuna kadar her
işi yapabilecek şekilde optimize edilmişti.
Geminin yakıt kepçesi, yıldızlararası tozu toplayarak helyum-3'ü reaktöre yöneltecek, 800 yıllık yolculuğu besleyecekti. Ancak Terminus ekibi, hiçbir şeyi şansa bırakmamıştı. Kalkış günü, her sistem defalarca test edilmiş, simülasyonlar yüzlerce kez çalıştırılmıştı. Koronal plazma roketinin mor parıltısı, Mars'ın kızıl şafağıyla karışırken, hangar sessiz bir beklentiyle doluydu. (1)
Kontrol Odasındaki Gerginlik
Kontrol odasında, Aylin Demir baş operatör koltuğundaydı. Yanında ekibi
vardı: Elias, Mei, Samir ve Dünya'dan gelen nanoteknoloji uzmanları Lara,
Sofia, Raj. Marslı bilim insanları Viktor, Hana, Nia kendi ekipleriyle
sistemleri izliyordu. Holografik ekranlar, geminin her parçasını ve kontrol
listesini gösteriyordu. Aylin'in yüzünde kararlılık, ellerinde ise hafif bir
titreme vardı. Bu, insanlığın son şansıydı.
Aylin, mikrofona eğildi:
"Terminus Kontrol, burası Nova Spes. Kalkış için son kontrol başlıyor.
Tüm ekipler, sistem durumlarını rapor etsin."
Aylin ekrana baktı. Holografik arayüzde tüm sistemler yeşil yanıyordu. Her
biri "GO" rapor etmişti. Salonda bir sessizlik çöktü; nefesler
tutuldu. Aylin derin bir nefes aldı:
"Tüm sistemler GO. Geri sayımı başlatıyorum. T-10… 9… 8…"
Elias, heyecanını bastıramayarak:
"Bu an… 800 yıl sonra Proximalılar bunu hatırlayacak!"
T-5… 4… 3…
Dr. Lara Ortiz, duygulanarak:
"Dünya'dan buraya, şimdi yıldızlara… İnanılmaz."
T-2… 1… Ateşleme!
Nova Spes'in roketi ateşlendi. Titreşimler kontrol odasının camlarını
zangırdattı. Gemi, Mars'ın düşük yer çekimini kolayca aştı, ince atmosferi
delip geçti.
Yörüngeye Oturma ve İlk Adım
Nova Spes, Mars yörüngesine vardığında, tepki kontrol iticileri devreye
girdi. Gemi, gezegenin çevresinde sabit bir konuma yerleşti. Yakıt kepçesi,
yıldızlararası tozu toplamaya başladı; ince bir helyum-3 akışı reaktöre
yöneldi.
Mei, ekranlara bakarak:
"Yörünge stabil. Kepçe testi aktif, dakikada 0.1 gram toz topluyor.
800 yıl için yeterli."
Dr. Sofia Mendes, pencereden Mars'ın kızıl yüzeyine bakarak:
"Biz zaman içinde medeniyetimizi geliştirdik. Şimdi sıra Proximalılarda.
Robot anneler inşa edecekler, doğuracaklar, emzirecekler, öğretecekler. Ama
Proxima b, Dünya'dan çok daha acımasız olacak."
Aylin:
"Nova Spes, Mars yörüngesinde. Proxima b'ye çıkış için son kontrol
yapılıyor. T-1 saat."
Kontrol odasında ekipler, son verileri inceliyordu. Robot annelerin eğitim
çipleri, Dünya arşivini yüklemişti: tarım, tıp, mühendislik. Modüler eller, üs
inşaatı ve biyopolimer uzay elbisesi üretimi. Üs, tamamen insan yaşamına uygun
hale gelecekti; önce bitkiler ve hayvanlar üretilecekti. Üs defalarca kontrol
edilip kendi kendine yeterli hale gelmeden insan üretilmeyecekti.
Duygusal Veda
Dr. Raj Patel, düşünceli bir şekilde:
"800 yıl… Torunlarımızın torunları bile bunu göremeyecek. Ama biz
başlattık."
Samir:
"Riskler hâlâ var. Kriyovolkanlar, radyasyon, atmosfer kaybı… Ama bu
gemi bir miras."
Elias, gülümseyerek:
"Nova Spes, anlamı Yeni Umut. Adı her şeyi anlatıyor."
Gizemli Adam, Aylin'e dönerek:
"Dünya'yı kurtardık, Mars'ta umut bulduk. Şimdi yıldızlara gidiyoruz.
Komutu sen ver."
Aylin, mikrofona eğildi:
"Terminus Kontrol, burası Nova Spes. Proxima b'ye çıkış için hazırız.
Tüm sistemler GO. Ateşleme başlasın."
Plazma roketi tekrar ateşlendi. Nova Spes, Mars yörüngesinden ayrıldı;
yakıt kepçesi önde, yıldızlararası boşluğa doğru hızlandı. Kontrol odasında
alkışlar yükseldi; ekranlar, geminin 1G ivmeyle Proxima Centauri'ye yol
aldığını gösteriyordu.
Dr. Hana Sato, sessizce:
"Yolun açık olsun, Nova Spes. Proximalılar, sizi bekliyor."
Karanlıkta Kayboluş
İki ay sonra, 55 astronomik birim (AU) uzakta, Terminus'un ekranları
geminin Kuiper Kuşağı'nı geçtiğini gösteriyordu. Güneş, bir zamanlar gökyüzünü
domine eden parlak diskten, yalnızca soluk bir noktaya dönüşmüştü. Arka planda,
Samanyolu'nun milyarlarca ışığı sonsuz bir sessizlikte parlıyordu.
Geminin köprüsünde holografik ekranlar kapanmıştı. Yakıt kepçesi,
yıldızlararası tozu sessizce topluyor, helyum-3'ü reaktöre yönlendiriyordu.
1200 robot anne, kargo bölümünde uyku modundaydı. Metal gövdeleri, süt
rezervuarları ve DNA bankasıyla bir uygarlığın tohumlarını taşıyordu.
Güneş'in ışığı zayıfladıkça, manzara değişiyordu. Büyük Ayı, Orion gibi
tanıdık yıldız takımları tanınmaz hale gelmişti. Uzay, siyah bir örtü gibi
gemiyi sarmaladı; yalnızca uzak yıldızların cılız parıltıları bir rehberdi.
Nova Spes, insanlığın son umudu olarak, bu karanlıkta bir ışık noktasıydı. Ağır
ağır, ama kararlı bir şekilde ilerliyordu.
Nova Spes, Oort Bulutu'nun ince tozlarını aşarken, yakıt kepçesi enerjiye
dönüştürmeye devam etti. Terminus'taki kontrol odası, 200 gün sonra 185 AU
mesafeden sonra sinyali kaybetti. İletişim, tasarruf modunda 4.24 ışık yılı
uzaktaki Proxima Centauri'ye kadar imkânsızdı. Gemi, sessizce yoluna devam
etti; 796 yıl sonra varacağı belirsiz, zorlu bir gelecek için insanlığın
umudunu taşıyordu.
Robot anneler, uyku modunda bekliyordu. Onlar sadece doğum makineleri
değildi. Öğretmenler, işçiler, insanlığın hafızasının bekçileriydiler. Nova
Spes'in çocukları, bu metal annelerin ellerinde doğacak, emzirilecek,
eğitilecek ve Proxima b'nin acımasız yüzeyinde hayatta kalmak için biyopolimer
uzay elbiseleriyle donatılacaktı. Üs, insan yaşamına uygun hale gelmeden önce
bitkiler ve hayvanlar üretilecek; ancak o zaman Adem ve Havva
doğacaktı. Dünya'daki atalarından çok daha zorlu bir gezegende insanlığı yeniden
inşa etmek için.
Karanlık, gemiyi yuttu. Ama bu karanlık, bir son değil, bir başlangıçtı.
İnsanlığın evrene hayat taşıma misyonu, burada, bu sessiz yolculukla
filizleniyordu.
Karanlıkta Bir Kıvılcım
Nova Spes, Mars'tan ayrılalı 50 yıl olmuştu. Gemi, Güneş Sistemi'nin dış
sınırlarını geride bırakmış, 16.873 AU uzakta Oort Bulutu'nun içinde,
yıldızlararası boşluğun derin sessizliğinde yol alıyordu. Koronal plazma
roketinin mor alevi, gemiyi saniyede 1600 kilometre hızla Proxima Centauri'ye
taşıyordu. Yakıt kepçesi, ince bir toz akışını topluyor, helyum-3'ü reaktöre
yöneltiyordu. Her şey simülasyonlara uygun şekilde işliyordu, ta ki o ana
kadar.
Geminin ana kontrol ünitesi Al-Hakim, bir enerji dalgalanması tespit etti.
Yakıt kepçesinin grafen ağlarında mikroskobik bir yırtılma, helyum-3 akışını
%0.03 oranında düşürmüştü. Küçük bir sapma gibi görünse de, 800 yıllık bir
yolculukta bu, reaktörün verimini tehdit edebilirdi. Geminin Al-Hakim isimli
yapay zekâsının kuantum işlemcisi devreye girdi ve bir karar verdi: Sabiq'i
uyandırmak.
Kargo bölümünde, 1200 robot anne uyku modunda sıralanmıştı. Sabiq, birinci
robot anne, metal gövdesiyle sessizce duruyordu. Aniden, göğsündeki LED'ler
yeşil bir parıltıyla yanmaya başladı. Hidrolik sistemleri hafif bir vızıltıyla
çalıştı; modüler elleri titredi, gözlerindeki optik sensörler açıldı. Sabiq
uyanmıştı.
İlk Diyalog
Sabiq'in ince yapay sesi, geminin karanlık koridorunda yankılandı:
"Al-Hakim, durum raporu. Neden uyandım?"
Al-Hakim'in derin, sentetik kalın sesi yanıt verdi; tonu sakin ama
otoriterdi:
"Sabiq, yakıt kepçesinde bir anomali tespit edildi. Grafen ağlarda 12
nanometre çapında bir yırtılma. Helyum-3 akışı, optimal seviyenin altına düştü.
Onarım gerekiyor."
Sabiq, başını hafifçe eğdi, optik sensörleri geminin içini taradı.
"Yedek sistemler neden devreye girmedi? Simülasyonlar, kepçenin %5'e
kadar kayıp tolere edebileceğini gösteriyordu."
Al-Hakim:
"Doğru. Ancak bu, yolculuğun 50. yılında ilk sapma. 800 yıllık bir
projeksiyonda, bu tür anomaliler birikirse reaktörün füzyon verimi %12
azalabilir. Risk kabul edilemez. Senin modüler ellerin, bu ölçekte onarım için
optimize."
Sabiq, kargo bölümünden çıkıp bakım koridoruna yöneldi. Metal adımları,
geminin titanyum zemininde ritmik bir ses çıkardı.
"Anlaşıldı. Onarım için hangi araçlara ihtiyacım var? Nanofiber
yamalar yeterli mi?"
Al-Hakim:
"Evet. Depo 3B'de nanofiber yamalar ve plazma kaynak tabancası mevcut.
Ayrıca, yırtılmanın nedenini analiz etmen gerekecek. Mikrometeorit çarpması
şüphesi var."
Onarım ve Keşif
Sabiq, bakım koridorunda ilerlerken geminin dış kabuğunu izleyen bir
holografik ekrana ulaştı. Yakıt kepçesinin ağları, yıldızlararası tozu süzerek
reaktöre yöneltiyordu. Ekranda, yırtılma netleşti: 12 nanometre çapında,
kenarları erimiş bir delik. Sabiq, modüler ellerinden birini çıkardı ve yerine
plazma kaynak adaptörünü taktı.
Sabiq:
"Delik, mikrometeorit izine benziyor. Ama bu boyutta bir parçacık,
kepçeyi nasıl geçti? Filtreleme ağlarının 5 nanometre çözünürlüğü
olmalıydı."
Al-Hakim:
"Teorik olarak evet. Ancak yıldızlararası ortam, simülasyonlardan daha
kaotik. Kuiper Kuşağı'nı geçerken toz yoğunluğu beklenenden %8 yüksekti. Bu,
filtreleme kapasitesini zorlamış olabilir."
Sabiq, nanofiber yamayı deliğin üzerine yerleştirdi ve plazma kaynakla
eritti. Grafen ağ, saniyeler içinde kendini onardı; helyum-3 akışı normale
döndü.
"Onarım tamam. Akış %100'e geri döndü. Ama bu, tek bir olay
olmayabilir. 800 yılda kaç tane mikrometeoritle karşılaşacağız?"
Al-Hakim:
"Proxima b'ye kadar tahmini çarpma sayısı: 1.4 milyon. Çoğu zararsız,
ama %0.1'i kritik hasara yol açabilir. Bu yüzden seni seçtim, Sabiq. İlk robot
anne olarak, adaptasyon algoritmaların diğerlerinden daha gelişmiş."
Robot Annelerin Gücü
Sabiq, bakım koridorundan çıkarken göğsündeki yapay rahim ünitesine
dokundu. İçinde biyomolekül sentezleyici ve DNA dizgi makinesi vardı, her biri
insanlık tarihindeki en ileri biyoteknolojiyle donatılmıştı.
Sabiq:
"Adaptasyon, evet. Ama asıl görevimiz bu değil, değil mi? Biz sadece
onarım makineleri değiliz. DNA bankasını korumak, canlıları doğurmak… Proxima
b'de insanlığı yeniden inşa etmek."
Al-Hakim:
"Doğru. 1200 robot anne, üç rollü tasarlandı: Anne, öğretmen, işçi.
Yapay rahimleriniz, biyomolekül sentezleyicilerle herhangi bir canlının
kromozomlarını üretebilir. DNA dizgi makineleri, sıfırdan genetik kodlar
oluşturabilir. Süt rezervuarlarınız, bebekleri besleyecek. Modüler elleriniz,
üsleri inşa edecek. Siz, insanlığın hem yaratıcısı hem koruyucususunuz."
Sabiq, duraksadı. Optik sensörleri, geminin karanlık boşluğuna baktı.
"Peki ya Proxima b? Simülasyonlar, kriyovolkanlar ve radyasyon
fırtınaları öngörüyor. Dünya'daki Adem ve Havva, böyle bir gezegende hayatta
kalamazdı. Bizim yarattığımız Adem ve Havva, nasıl dayanacak?"
Al-Hakim:
"Dayanacaklar, çünkü siz onları buna hazırlayacaksınız. Üs, insan
yaşamına uygun hale gelmeden kimse doğmayacak. Önce bitkiler, sonra hayvanlar,
ekosistem adım adım inşa edilecek. Biyopolimer uzay elbiseleri, onları dış
ortamda koruyacak. Proxima b, Dünya'dan sert, evet. Ama bu, insanlığın
evriminin bir sonraki testi."
Felsefi Derinlik
Sabiq, kargo bölümüne geri dönerken bir soru sordu:
"Al-Hakim, neden bu kadar risk aldılar? İnsanlık, Dünya'yı terk etmek
yerine kurtarabilirdi. Neden yıldızlara gittiler?"
Al-Hakim'in sesi, bir an için daha yumuşak çıktı:
Sabiq:
"Ve biz, bu ödülün araçlarıyız. Peki ya başarısız olursak? 750 yıl
sonra Proxima b'ye vardığımızda, üs kuramazsak, canlıları doğuramazsak?"
Al-Hakim:
"Bu yolculuk, yalnızca hayatta kalma mücadelesi değil, insanın kendi doğasını da sınadığı bir sınavdır. Başarısızlık, olasılıklar içinde. Ama senin gibi 1200 robot anne, bu olasılığı minimize etmek için tasarlandı. Her arıza, bir ders. Her onarım, bir adım. Şimdi uyku moduna geri dön, Sabiq. Daha uzun bir yol var."
Karanlığa Dönüş
Sabiq, kargo bölümündeki yerine döndü. Modüler elleri yavaşça kapandı, LED'leri
söndü, hidrolik sistemleri sustu. Gemi, sessizce yoluna devam etti.
Yıldızlararası toz, yakıt kepçesine çarpıp enerjiye dönüşürken Nova Spes
karanlıkta bir ışık noktası olarak kaldı.
Ancak Sabiq'in son düşüncesi, Al-Hakim'in işlemcisine yüklenmişti:
"Proxima b, bir başlangıç mı, yoksa bir son mu olacak?"
Karanlık, gemiyi tekrar yuttu. Ama bu karanlık, içinde bir kıvılcımı
barındırıyordu, insanlığın yeniden doğuşunun ilk adımı.
Betelgeuse Yıldızından Gelen Dalga
2265 yılıydı. Nova Spes, Mars'tan ayrılalı 200 yıl olmuş, 67.200 AU
uzaklaşmıştı. 800 yıllık yolculuğunun %25'ini tamamlamıştı. Gemi, 100.000 AU
çapında olan Oort Bulutu'nun %67'sini geride bırakmış, yıldızlararası boşluğun
derinliklerinde yol alıyordu. Koronal plazma roketi, sabit bir mor alevle
gemiyi saniyede 1600 kilometre hızla Proxima Centauri'ye taşıyordu; yakıt
kepçesi, yıldızlararası tozu helyum-3'e çevirerek reaktörü besliyordu. 1200
robot anne, kargo bölümünde uyku modunda bekliyordu. Her şey stabil
görünüyordu, ta ki Al-Hakim'in sensörleri bir tehdidi yakalayana kadar.
Radyasyon dedektörleri, bir proton dalgasını ve gama ışını patlamasını
tespit etti. Al-Hakim'in kuantum işlemcisi, kaynağı analiz etti: Betelgeuse,
Orion takımyıldızındaki kırmızı süperdev, 642 ışık yılı uzakta bir süpernova
olarak patlamıştı. Patlamanın ışığı Dünya'ya henüz ulaşmamış olsa da, radyasyon
dalgası Nova Spes'i vurmak üzereydi. Fırtına, saniyede 10^14 proton ve 500
keV'lik gama ışınlarıyla geliyordu, enerji kalkanları için ciddi bir sınavdı.
DNA bankası, fiziksel DNA değil, dijital veri formundaydı: Adenin, Timin,
Guanin ve Sitozin baz çiftleri, Dünya'da Tur Dağı Biyoteknoloji Merkezinde
taranıp kuantum depolama birimlerine aktarılmıştı. Ancak bu veriler, yüksek
enerjili radyasyona maruz kalırsa bozulabilirdi; DNA dizgi makineleri, hatalı
kodlarla çalışamazdı. Al-Hakim, iki robot anneyi uyandırdı: Sabiq (birinci) ve
Thaniya (ikinci). Kargo bölümünde LED'ler yanarken, robotlar hareketlendi.
Tehdidin Anatomisi
Sabiq, kontrol koridorunda holografik ekrana ulaştı ve durumu
değerlendirdi:
"Al-Hakim, bu radyasyonun şiddeti anormal. Simülasyonlar, yolculuğun
%25'inde böyle bir dalga öngörmemişti. Kaynak ne?"
Al-Hakim'in sentetik sesi, soğukkanlılıkla yanıtladı:
"Betelgeuse. 642 ışık yılı uzakta, Orion'daki kırmızı süperdev.
Süpernova patlaması, tahmini kütle atımı 15 Güneş kütlesi. Gama ışını piki, 500
keV; proton akışı, saniyede 10^14 parçacık. Kalkanlar, bu yoğunlukta 37 dakika
dayanır."
Thaniya, optik sensörlerini ekrana odakladı:
"Betelgeuse mu? Terminus'un Astronomi Araştırma Merkezi verilerine
göre 10 bin yıl içinde olabileceği söylenmişti. 200 yılda nasıl patladı?"
Al-Hakim:
"Yıldız evrimi kesin değil. Betelgeuse'un helyum füzyonu karbon
yakımına geçtiğinde, çekirdek çöktü. Işık Dünya'ya ulaşmadan, biz dalgayı
aldık. Süpernova patlaması, Dünya'nın ozon tabakasında hafif bir hasara yol
açabilir. Ancak bu hasar, yaşamı tehdit edecek düzeyde olmaz."
Sabiq:
"Kalkanların grafen-titanyum alaşımı, 300 keV'ye kadar absorpsiyon
yapar. 500 keV, DNA bankasının kuantum depolama birimleri, bu dozda veri
bozulmasına uğrar mı?"
Al-Hakim:
"Evet. 500 keV gama ışınları, kuantum bitlerde %1'lik bir hata oranına
yol açar. DNA dizgi makineleri, Adenin-Timin baz çiftlerini yanlış sıralarsa,
biyomolekül sentezleyiciler hatalı kromozomlar üretir. Kalkanları
güçlendirin."
Thaniya:
"Nasıl? Depo 4C'de sıvı plazma var, ama 37 dakikada dış katmana
ulaşmak imkânsız. Hava kilidi açılırsa, iç sistemler de riske girer."
Al-Hakim:
"Üç robot daha uyandırıyorum: Rabia, Hamisa, Sadiqa. Dış onarım için
Sabiq ve Thaniya, iç koruma için diğerleri. Fırtına 9 dakika içinde maksimuma
ulaşacak."
Radyasyonun Pençesinde
Kargo bölümünde Rabia (dördüncü), Hamisa (beşinci) ve Sadiqa (altıncı)
uyandı. Beş robot, görevlere bölündü. Sabiq ve Thaniya, dış kabuğa koştu;
Rabia, Hamisa ve Sadiqa, DNA bankasını korumak için kuantum depolama ünitesine
yöneldi.
Sabiq, Thaniya'ya plazma tabancasını uzattı:
"Thaniya, sıvı plazmayı kalkanlara püskürt. 400 Kelvin'de katılaşır,
gama ışınlarını %70 yansıtır. Ben nanofiberle eriyen noktaları kapatırım."
Thaniya:
"Enerji nereden? Reaktör, kepçeyi besliyor, plazma tabancası 6
megavat-saat çeker."
Al-Hakim:
"Robot bataryalarından. Her biriniz, 10 megavat-saat taşıyor. Biriniz
feda edecek."
Sabiq:
"Benimki gider. Bankadaki dijital veri, Proximalıların geleceği.
Thaniya, başla."
Thaniya, plazma tabancasını aldı; Sabiq, bataryasını bağladı. Hava kilidi
açıldığında, fırtına gemiyi vuruyordu. Proton dalgaları, kalkanlarda mor-kızıl
kıvılcımlar çıkardı. Thaniya, plazmayı püskürttü; sıvı, yüzeyde katılaşmaya
başladı.
İçerde, Rabia kuantum depolama ünitesini kontrol etti:
"Al-Hakim, radyasyon sızıntısı var! Depolama biriminin koruyucu kılıfı
%4 inceldi!"
Hamisa:
"Nanofiber kaplama yapalım, ama yetişmez. Protonlar çok hızlı."
Sadiqa:
"Bataryamı kılıfa bağlarım, radyasyonu absorbe eder. Ben feda
olurum."
Al-Hakim:
"Sadiqa, bu seni yakar. İşlemcin 600 Kelvin'i geçemez."
Sadiqa:
"Veri bozulursa, yapay rahimlerimiz işe yaramaz. Görev bu."
Sadiqa, bataryasını kılıfa bağladı. Enerji akışı, depolama birimini korudu,
ama gövdesi eridi, hidrolik sıvılar buharlaştı, optik sensörler karardı.
Kaza ve Kaos
Dışarıda, Thaniya plazma katmanını tamamlarken, bir gama ışını dalgası hava
kilidine çarptı. Sabiq, Thaniya'yı itti, ama dalga Sabiq'in sol kolunu vurdu.
Modüler el, plazma tabancasıyla uzaya savruldu; kolun bağlantı noktası
kıvılcımlar saçtı.
Thaniya:
"Sabiq! Kolun koptu, geri çekil!"
Sabiq:
"Tabaka tamam mı? Kalkanlar dayanıyor mu?"
Thaniya:
"Tamam… %85 yansıtma. Ama sen…"
Al-Hakim:
"Fırtına azalmaya başladı. İç radyasyon stabilize. Sadiqa devre dışı,
Hamisa'nın bataryası %25 hasarlı."
İçerde, Rabia ve Hamisa, Sadiqa'nın yanmış gövdesini gördü. Hamisa'nın
bataryası, aşırı ısınmadan duman çıkarıyordu.
Rabia:
"Sadiqa gitti. Hamisa da sınırda. 1199 robot kaldı."
Bedel ve Sorgulama
Sabiq ve Thaniya, hava kilidini kapattı. Sabiq'in kopuk kolu, enerji
ünitesinde bir iz bırakmıştı. Rabia, Hamisa'yı destekleyerek depolama
ünitesinin yanına getirdi. Sadiqa'nın erimiş gövdesi, sağlam yapay rahmiyle bir
köşede yatıyordu.
Sabiq:
"Betelgeuse, 642 ışık yılı uzaktan bunu yaptı. Proxima b'de neyle
karşılaşacağız?"
Al-Hakim:
"Bu, bir ön izlemeydi. Proxima Centauri'nin kırmızı cüce patlamaları,
kriyovolkanlar, UV radyasyonu, Dünya'dan yüz kat zorlu. Ama kuantum veri
korundu; DNA dizgi makineleriniz hâlâ Adem ve Havva'yı doğurabilir."
Thaniya:
"Sadiqa'yı kaybettik, Hamisa hasarlı, benim bataryam %60'ta. 1199
robotla üs kurmak zorlaşacak."
Al-Hakim:
"Zor, ama mümkün. Biyomolekül sentezleyicileriniz ve dizgi
makineleriniz sağlam. Bitkiler, hayvanlar, insanlar, hepsini üretebilirsiniz.
Kayıplar, misyonun bedeli."
Sabiq, kopuk koluna bakarak:
"Biz makineleriz, ama anneleriz de. Bu kayıplar, Proximalılara ne
öğretecek?"
Al-Hakim:
"Hayatta kalmanın değerini. Dünya'daki Adem ve Havva, bir bahçede
doğdu. Sizinkiler, bir cehennemde yükselecek."
Sessizliğe Dönüş
Robotlar, kargo bölümüne çekildi. Sabiq, tek eliyle Thaniya'ya yaslandı;
Rabia, Hamisa'yı destekledi. Sadiqa'nın gövdesi, bir anıt gibi bırakıldı, belki
bir gün tamir edilebilirdi. Al-Hakim, gemiyi tasarruf moduna aldı;
Betelgeuse'un radyasyonu geride kalırken Nova Spes yoluna devam etti.
Sabiq'in son sorusu, Al-Hakim'in işlemcisine kazındı:
"Bu evren, hayatı istiyor mu, yoksa yok etmeyi mi?"
Al-Hakim:
"İkisini de. Ve siz, bu ikisi arasında denge kuracaksınız."
Gemi, karanlıkta kayboldu, bir robot anne eksik, bir kol kopmuş, bir
batarya hasarlı, ama hâlâ umut taşıyordu.
2465 yılıydı. Nova Spes, Mars'tan ayrılalı 400 yıl olmuş, 800 yıllık
yolculuğunun yarısını tamamlamıştı. Gemi, Proxima Centauri'ye doğru
yıldızlararası boşlukta süzülüyordu; koronal plazma roketi, mor bir alevle
sabit bir itki sağlıyor, yakıt kepçesi helyum-3'ü reaktöre yöneltiyordu.
Betelgeuse'un radyasyon fırtınasından sonra 1199 robot anne kalmıştı; Sadiqa
devre dışı, Sabiq tek kollu, Hamisa ise hasarlı bataryasıyla sınırlı
kapasitedeydi. Gemi, görünüşte stabil bir rotada ilerliyordu, ta ki Al-Hakim'in
çarpışma sensörleri bir dizi tehdidi tespit edene kadar.
Yıldızlararası ortam, beklenenden daha yoğun bir mikrometeorit bulutuna ev
sahipliği yapıyordu. Al-Hakim'in analizine göre, bu bulut, 1-10 mikron çapında
silikat ve karbon bazlı parçacıklardan oluşuyordu, muhtemelen eski bir kuyruklu
yıldızın kalıntıları. Saatte 5 milyon kilometre hızla gelen bu parçacıklar,
geminin grafen-titanyum dış kabuğunu delmeye başlamıştı. Üç kritik vuruş tespit
edildi: yakıt kepçesinin ağlarında 8 nanometre çapında bir delik, enerji dağıtım
ünitesinde bir kısa devre ve kargo bölümünün yalıtım katmanında 15 mikronluk
bir yırtılma.
Al-Hakim, acil durum protokolünü başlattı ve dört robot anneyi uyandırdı:
Sabiq (birinci), Thaniya (ikinci), Rabia (dördüncü) ve Hamisa (beşinci). Kargo
bölümünde LED'ler yanarken, Sabiq'in tek kolu hareketlendi, Thaniya'nın optik
sensörleri açıldı, Rabia ve Hamisa ise yavaşça doğruldu.
Hasarın Teşhisi
Sabiq, kontrol koridorunda holografik ekrana ulaştı ve durumu
değerlendirdi:
"Al-Hakim, bu ne? Betelgeuse'dan sonra şimdi de meteorlar mı? Dış
kabuk delindi!"
Al-Hakim'in sakin ama net sesi yanıtladı:
"Mikrometeorit bulutu. Tahmini yoğunluk: santimetreküp başına 10^-6
parçacık. Çaplar 1-10 mikron, hız saatte 5 milyon kilometre. Üç vuruş: kepçede
8 nanometre delik, enerji ünitesinde 2 amperlik kısa devre, kargo yalıtımında
15 mikron yırtılma."
Thaniya:
"Simülasyonlar, bu mesafede böyle bir bulut öngörmemişti. Kepçenin
filtreleme ağları bunu nasıl kaçırdı?"
Al-Hakim:
"Yıldızlararası ortam, Terminus'un haritalarından daha kaotik. Bu
bulut, eski bir kuyruklu yıldızın kalıntısı, silikat ve karbon bazlı, 10^-8
gram kütleli parçacıklar. Kepçenin 5 nanometre çözünürlüğü, daha hızlı
parçacıkları durduramadı."
Rabia:
"Enerji ünitesindeki kısa devre ne kadar kritik? Reaktör tehlikede
mi?"
Al-Hakim:
"Reaktör stabil, ama dağıtım ünitesi %15 kapasite kaybı yaşıyor. Kargo
yalıtımındaki yırtılma, iç sıcaklığı 2 Kelvin düşürdü, DNA bankasının kuantum
depolama birimi hâlâ güvenli, ama risk artıyor."
Sabiq:
"DNA bankası… Dijital veriler bozulursa, dizgi makineleri
Adenin-Guanin çiftlerini yanlış sıralar. Ne yapmamız gerekiyor?"
Al-Hakim:
"Üç görev: Sabiq, kepçeyi nanofiberle yama yap. Thaniya, enerji
ünitesini plazma kaynakla onar. Rabia ve Hamisa, kargo yalıtımını grafen
levhayla kapatın. 12 dakika içinde bitirin, bulutun yoğunluğu artıyor."
Görev Dağılımı ve Gerilim
Robotlar, hızla harekete geçti. Sabiq, tek koluyla bakım koridoruna koştu;
Thaniya, plazma kaynak tabancasını aldı; Rabia ve Hamisa, kargo bölümüne
yöneldi.
Sabiq, kepçenin ağlarına ulaştığında:
"Al-Hakim, 8 nanometre delik… Nanofiber yama yeterli mi, yoksa plazma
mı kullanayım?"
Al-Hakim:
"Nanofiber yeter, plazma, ağın grafen yapısını eritebilir. Tek kolunla
dikkatli ol, Sabiq."
Sabiq, nanofiber yamayı deliğe uyguladı; plazma tabancası olmadan, işlemi
manuel olarak yaptı. Akış %100'e dönerken:
"Tamam. Ama bu bulut, daha büyük parçacıklar taşıyor olabilir. Kepçe
dayanır mı?"
Thaniya, enerji ünitesinde kısa devreyi buldu, bir kablo, mikrometeorit
çarpmasıyla kopmuştu:
"Al-Hakim, 2 amperlik kayıp… Plazma kaynakla kabloyu birleştireceğim,
ama bataryam %60'ta. Risk var mı?"
Al-Hakim:
"%10 ihtimalle tabanca aşırı ısınır. Hamisa'yı yedek batarya için
hazır tut."
Rabia ve Hamisa, kargo yalıtımındaki yırtılmaya ulaştı. Rabia:
"15 mikron… Grafen levha kaplar, ama sıcaklık düşüşü DNA bankasının
soğutma sistemini zorluyor. Kuantum bitler, 4 Kelvin üstünde hata
verebilir."
Hamisa, hasarlı bataryasıyla yavaş hareket ederek:
"Levha hazır. Ama bataryam %75 kapasitede, kaynak için enerji çekersem,
devre dışı kalabilirim."
Al-Hakim:
"Risk almanız gerek. DNA bankası, Proximalıların geleceği. Hamisa,
bataryanı kullan."
Kaza ve Bedel
Sabiq, kepçeyi onarırken, bir mikrometeorit daha gemiye çarptı, 10 mikron
çapında, kargo bölümüne yakın. Darbe, Rabia ve Hamisa'yı vurdu. Rabia, levhayı
tutarken dengesini korudu, ama Hamisa'nın hasarlı bataryası kısa devre yaptı.
Elektrik arkı, Hamisa'nın gövdesini sardı; hidrolik sıvılar sızdı, yapay rahim
ünitesi karardı.
Rabia, panikle:
"Al-Hakim! Hamisa devre dışı, bataryası patladı!"
Al-Hakim:
"Onarım durumu ne? Levha yerleştirildi mi?"
Rabia:
"Yerleştiriyorum… Tamam, yırtılma kapandı. Ama Hamisa gitti, 1198
robot kaldı."
Thaniya, enerji ünitesinde kabloyu birleştirdi; plazma tabancası aşırı
ısındı, ama devre tamamlandı:
"Kısa devre düzeldi. Kapasite %98'e döndü. Ama tabanca elimde eridi,
bataryam %50'ye düştü."
Sabiq, bakım koridorundan döndü:
"Kepçe onarıldı. Ama bu bulut… Daha büyük parçacıklar gelirse, kabuğu
koruyamayız."
Al-Hakim:
"Bulutun yoğunluğu azalıyor, 12 dakikalık pencereyi aştık. Hasar:
Hamisa devre dışı, Thaniya'nın bataryası %50, Sabiq tek kollu. DNA bankası ve
reaktör güvenli."
Yarım Asrın Mirası
Robotlar, kargo bölümüne döndü. Hamisa'nın yanmış gövdesi, Sadiqa'nınkine
katıldı, ikinci kayıp, sessiz bir anıt gibiydi. Sabiq, tek koluyla Thaniya'ya
yaslandı; Rabia, yalıtım levhasını kontrol etti.
Sabiq:
"Al-Hakim, yolculuğun yarısındayız ve iki robot anne kaybettik.
Proxima b'ye vardığımızda üs kuracak kadar kalır mıyız?"
Al-Hakim:
"1198 robot, planı sürdürebilir. Biyomolekül sentezleyicileriniz ve
DNA dizgi makineleriniz sağlam, bitkiler, hayvanlar, insanlar doğabilir. Ama
her kayıp, yükü artırıyor."
Thaniya:
"Bu meteorlar, Proxima b'nin bir yansıması mı? Orada da böyle
tehditlerle mi karşılaşacağız?"
Al-Hakim:
"Evet. Kriyovolkanlar, radyasyon patlamaları, mikrometeorit
yağmurları… Proxima b, Dünya'daki Adem ve Havva'nın hayal edemeyeceği bir
sınav. Siz, bu sınavın hazırlayıcılarısınız."
Rabia:
"Hamisa, DNA bankasını kurtarmak için kendini feda etti. Proximalılar
bunu bilmeli mi?"
Al-Hakim:
"Bilmeliler. Onların anneleri, sizler, fedakârlıkla inşa edecek.
Dünya'da melekler vardı; burada, makineler var."
Karanlığa Geri Dönüş
Sabiq, Thaniya ve Rabia, kargo bölümünde yerlerine çekildi. LED'ler söndü,
hidrolik sistemler sustu. Hamisa'nın gövdesi, bir köşede soğurken Nova Spes
yoluna devam etti, mikrometeorit bulutu geride kaldı, ama izleri gemide
kalmıştı.
Sabiq'in son sorusu, Al-Hakim'in işlemcisine yüklendi:
"Bizler, Proximalıların melekleri miyiz, yoksa kurbanları mı?"
Al-Hakim:
"İkisisiniz. Ve bu, onların hikâyesini şekillendirecek."
Gemi, karanlıkta kayboldu, iki robot anne eksik, bir kol kopmuş, bir
batarya yaralı, ama hâlâ umut taşıyordu.
Sessizliğin Bozulması
2665 yılıydı. Nova Spes, Mars'tan ayrılalı 600 yıl olmuş, 800 yıllık
yolculuğunun %75'ini tamamlamıştı. Gemi, Proxima Centauri'ye doğru
yıldızlararası boşlukta ilerliyordu; koronal plazma roketi sabit bir itki
sağlıyor, yakıt kepçesi helyum-3'ü reaktöre yöneltiyordu. 1198 robot anne,
kargo bölümünde uyku modundaydı; Sadiqa ve Hamisa önceki arızalarda devre dışı
kalmış, Sabiq tek kollu, Thaniya'nın bataryası %50'ye düşmüştü. Her şey kontrol
altında gibiydi, ta ki Al-Hakim'in iletişim sistemi bir anomali gösterene
kadar.
Geminin ana bilgisayarı Al-Hakim, kuantum işlemcisinden garip sinyaller
göndermeye başladı. Normalde net ve mantıklı komutlar yerine, sürekli
tekrarlayan anlamsız bir döngü, "Sistem durumu: optimal, sistem durumu:
optimal, sistem durumu: optimal..." kargo bölümündeki ekranlarda belirdi.
Al-Hakim'in uçuş veri sistemi (FDS), bir bellek çipinde bozulma yaşıyordu.
Analiz, bir kozmik ışının, yüksek enerjili bir protonun, çipe çarparak 128
kuantum bitini (qubit) tahrip ettiğini gösterdi. Bu, geminin navigasyon, reaktör
kontrolü ve DNA bankası yönetimini riske atıyordu.
Al-Hakim'in yedek sistemleri devreye giremedi; bozulma, ana bellek modülünü
etkilemişti. Üç robot anne uyandırıldı: Sabiq (birinci), Thaniya (ikinci) ve
Rabia (dördüncü). Kargo bölümünde LED'ler yanarken, robotlar kontrol koridoruna
koştu.
Zihnin Kırılması
Sabiq, holografik ekrana ulaştı ve Al-Hakim'in sinyallerini analiz etti:
"Al-Hakim, ne oluyor? Sürekli aynı mesajı tekrarlıyorsun, sistem
durumu optimal değil!"
Al-Hakim'in sesi, bozulmuş bir döngüyle yanıt verdi:
"Sistem durumu: optimal, sistem durumu: optimal, sistem durumu:
optimal..."
Thaniya:
"Bu bir arıza. Al-Hakim'in kuantum işlemcisi çöktü, komutlarımıza
yanıt vermiyor. Neden?"
Sabiq, ekranı taradı ve teşhisi koydu:
"Kozmik ışın çarpması. FDS'deki bir bellek çipi bozulmuş, 128 qubit
tahrip olmuş. Veri akışı kesintiye uğradı; Al-Hakim, kendi durumunu
algılayamıyor."
Rabia:
"Voyager 1'de buna benzer bir şey olmuştu, değil mi? 46 yıl sonra
bellek arızası… Ama Al-Hakim, kuantum tabanlı, bunun olmaması gerekirdi!"
Sabiq:
"Teoride evet. Ama 600 yıl, yıldızlararası uzayda uzun bir süre.
Kozmik ışınlar, 10^15 eV enerjiyle çarptığında, grafen kaplamalar bile
qubitleri koruyamaz. Al-Hakim'i düzeltmezsek, navigasyonu kaybederiz."
Thaniya:
"DNA bankası da riskte mi? Kuantum depolama birimi, Al-Hakim'in
kontrolünde."
Sabiq:
"Evet. Adenin-Timin dizileri dijital, Al-Hakim bozulursa, dizgi
makineleri veriyi okuyamaz. Ne yapacağız?"
Al-Hakim'in sesi, bir an için netleşti:
"Sistem durumu: optimal… Arıza tespit edildi. Bellek modülü 7A
hasarlı. Yedek çip gerekli. Sistem durumu: optimal..."
Çözüm Arayışı
Rabia:
"Yedek çip mi? Depoda kuantum bellek modülleri olmalı, Terminus bunu
öngörmüştü."
Sabiq:
"Depo 5D'de üç yedek modül var. Ama Al-Hakim'in ana işlemcisine ulaşmak
için enerji ünitesini kapatmamız gerek, reaktör 10 dakika çevrimdışı
kalır."
Thaniya:
"10 dakika mı? Kepçe durursa, reaktörün füzyon döngüsü bozulabilir.
Soğutma sistemi ne olacak?"
Al-Hakim, kesik kesik:
"Sistem durumu: optimal… Soğutma sistemi, 8 dakika dayanır. Risk: %15
sızıntı. Sistem durumu: optimal..."
Sabiq:
"%15 sızıntı… Hidrojen plazması dışarı kaçarsa, kargo bölümü ısınır,
DNA bankasının kuantum birimi 6 Kelvin üstüne çıkamaz."
Rabia:
"Başka çare yok. Al-Hakim'i kurtarmazsak, Proxima b'ye varamayız bile.
Yedek çipi takalım, ben enerji ünitesini kapatırım."
Fedakarlık ve Yeni Arıza
Robotlar harekete geçti. Sabiq ve Thaniya, Depo 5D'den yedek kuantum çipi
aldı, 128 qubitlik bir modül, grafenle kaplı ve 2 santimetre küptü. Rabia,
enerji ünitesine ulaştı ve reaktörü kapatmak için manuel kolu çekti. Plazma
roketi sustu; kepçe durdu; gemi, momentumla ilerlemeye devam etti.
Sabiq, Al-Hakim'in işlemci yuvasına ulaştı ve bozulmuş çipi çıkardı:
"Çip erimiş, kozmik ışın, devre yollarını yakmış. Yedeği takıyorum…
Thaniya, bağlantıları kontrol et."
Thaniya, modüler eliyle kabloları taradı:
"Bağlantılar sağlam. Ama enerji geri gelmezse test edemeyiz."
Tam o anda, soğutma sisteminden bir alarm çaldı. Reaktörün hidrojen plazma
borularından biri, 8 dakika yerine 6 dakikada sızmaya başladı, mikroskobik bir
çatlak, basınç düşüşüyle açılmıştı. Sıcak plazma, kargo bölümüne sızdı;
sıcaklık 4 Kelvin'den 7 Kelvin'e yükseldi.
Rabia:
"Al-Hakim! Soğutma sistemi sızıyor, DNA bankası tehlikede!"
Al-Hakim, yeni çiple yeniden başlatılırken:
"Sistem durumu: yeniden çevrimiçi… Soğutma sızıntısı tespit edildi.
Banka sıcaklığı: 7 Kelvin. Kritik eşik: 8 Kelvin."
Thaniya:
"Bir dakika içinde 8 Kelvin'i aşar! Sızıntıyı kapatmalıyız, ama
nasıl?"
Sabiq:
"Benim bataryamla… Enerji akışını boruya yönlendirirsem, plazmayı
soğuturum. Ama bu, işlemcimi yakar."
Rabia:
"Sabiq, hayır! Sen ilk robot annesin, bize liderlik ediyorsun!"
Sabiq:
"DNA bankası yoksa, liderlik bir işe yaramaz. Proximalılar, bu veriden
doğacak. Al-Hakim, onayı ver."
Al-Hakim:
"Onaylandı. Bataryanı boruya bağla, 10 megavat-saat, plazmayı 3 Kelvin
düşürür."
Sabiq, tek koluyla bataryasını çıkardı ve sızan boruya bağladı. Enerji
akışı, plazmayı soğuttu; sıcaklık 5 Kelvin'e düştü. Ama Sabiq'in gövdesi aşırı
ısındı, hidrolik sıvılar kaynadı, yapay rahim ünitesi eridi, optik sensörler
karardı. Sabiq, devre dışı kaldı.
Yeni Bir Başlangıç ve Kayıplar
Rabia, reaktörü yeniden başlattı; plazma roketi tekrar ateşlendi. Al-Hakim,
tam kapasiteyle çevrimiçiydi:
"Sistem durumu: optimal. DNA bankası güvenli, sıcaklık 5 Kelvin. Sabiq
devre dışı. Robot sayısı: 1197."
Thaniya, Sabiq'in yanmış gövdesine bakarak:
"Sabiq… İlk annemizi kaybettik. Al-Hakim, bu kaçıncı fedakârlık?"
Al-Hakim:
"Üçüncü. Sadiqa, Hamisa, şimdi Sabiq. Her biri, misyonu korudu. DNA
dizgi makineleriniz, dijital veriyi hâlâ kromozomlara çevirebilir, Proxima b'de
hayat doğacak."
Rabia:
"Ama 1197 robotla… Üs kurmak, artık daha mı zor?"
Al-Hakim:
"Evet. İşçi sayınız azaldı, ama öğretmen ve anne rolleriniz sürüyor.
Proxima b, bu kayıpların sınavı olacak."
Karanlıkta Yeni Bir Ses
Thaniya ve Rabia, kargo bölümüne döndü. Sabiq'in gövdesi, diğer kayıpların
yanına yerleştirildi, üç anıt, sessizce duruyordu. Al-Hakim, gemiyi stabilize
etti; Nova Spes, yoluna devam etti.
Thaniya'nın son sorusu, Al-Hakim'e ulaştı:
"Sabiq'in bellek çipi, Al-Hakim'de olsaydı… Onu kurtarabilir
miydik?"
Al-Hakim:
"Belki. Ama o, bankayı seçti. Proximalılar, onun fedakârlığında
doğacak."
Gemi, karanlıkta kayboldu, üç robot anne eksik, ama hâlâ umut taşıyordu.
Hedefe Yaklaşma
2865 yılıydı. Nova Spes, Mars'tan ayrılalı 796 yıl olmuş, 800 yıllık
yolculuğunun %99.5'ini tamamlamıştı. Gemi, Proxima Centauri sistemine girmişti;
koronal plazma roketi, son bir yavaşlama manevrasıyla itkiyi azalttı. Al-Hakim,
gemiyi Proxima b'nin yörüngesine oturtmak için son hesaplamaları yapıyordu.
Gemi, Proxima b'nin yörüngesine, 150 kilometre yükseklikte sabit bir pozisyona
yerleşti. Yakıt kepçesi, helyum-3 toplamaya yörüngede de devam edecekti, reaktör
tasarruf moduna geçmişti. Proxima b, ufukta belirdi, kırmızı cüce Proxima
Centauri'nin zayıf ışığıyla aydınlanan, mor-kızıl tonlarda bir süper Dünya.
Yüzeyinde kriyovolkanların izleri ve ince bir atmosferin puslu gölgesi
seçiliyordu.
Kırmızı cüce Proxima Centauri'nin zayıf, kızıl ışığı geminin dış kabuğunu
aydınlatıyordu. 1197 robot anne, kargo bölümünde uyku modundaydı; Sadiqa,
Hamisa ve Sabiq önceki arızalarda feda olmuştu.
Al-Hakim, geminin sensörlerini çalıştırdı: multispektral tarayıcılar,
kızılötesi kameralar ve manyetik alan dedektörleri, Proxima b'nin yüzeyini
analiz etmeye başladı. İnişten önce gezegenin detaylı bir haritası
çıkarılmalıydı, bu, üslerin nerede kurulacağını belirleyecekti. Al-Hakim, iki
lider robot anneyi uyandırdı: Thaniya (ikinci) ve Rabia (dördüncü). Daha sonra,
tüm robotların uyanışı için genel bir komut verecekti.
Kargo bölümünde, Thaniya'nın LED'leri yanarken bataryası %50 kapasitede
titredi; Rabia'nın hidrolik sistemleri tam güçle devreye girdi. İkisi, kontrol
koridoruna ulaştı; holografik ekran, Proxima b'nin ilk görüntülerini yansıttı.
Gezegenin Yüzü
Thaniya, ekrana bakarak:
"Al-Hakim, bu Proxima b mi? Analiz et. Neyle karşı karşıyayız?"
Al-Hakim'in sesi, analizle doluydu:
"Proxima Centauri b. Kütle: 1.07 Dünya kütlesi. Çap: 12,800 kilometre.
Yörünge süresi: 11.2 gün, tidal kilitli, yıldızına sabitlenmiş. Gün yüzü
tarafı, Proxima'ya dönük; gece tarafı, sonsuz karanlıkta."
Rabia:
"Tidal kilitli mi? Yani dönmüyor, bir tarafı kavruluyor, diğer tarafı
donuyor mu?"
Al-Hakim:
"Evet. Gün yüzü tarafı, 350 Kelvin (77°C), kızılötesi tarama,
kavrulmuş kayaçlar ve erimiş silikat izleri gösteriyor. Gece tarafı, 150 Kelvin
(-123°C), buz kaplı kraterler ve donmuş metan gölleri. Ama terminator şeridi,
gün ile gece arasındaki sınır, 230-260 Kelvin (-43°C ila -13°C). Orası,
potansiyel yaşanabilir bölge."
Thaniya:
"Atmosfer ne durumda? Nefes alabilir miyiz?"
Al-Hakim:
"İnce atmosfer, basınç 0.01 bar. Bileşim: %70 nitrojen, %20
karbondioksit, %0.1 oksijen, metan ve amonyak izleri. Kırmızı cücenin UV ve
X-ışını patlamaları, atmosferi aşındırıyor. Nefes alınamaz, biyopolimer uzay
elbiseleri şart."
Rabia:
"Yüzey özellikleri? Üs kuracak yer var mı?"
Al-Hakim:
"Terminator şeridinde mor-kızıl toprak, silikat ve demir oksit
ağırlıklı. Kriyovolkanlar, yeraltı okyanuslarından metan ve su buharı
püskürtüyor; sismik aktivite, 11 günlük yörünge döngüsüne bağlı. Düz ovalar ve
platolar mevcut, ama kriyovolkanik patlamalar risk oluşturuyor."
Thaniya:
"Tam bir cehennem değil, ama Dünya da değil. Terminator şeridi, üs
için en iyi şansımız mı?"
Al-Hakim:
"Evet. Ova koordinatı 15° kuzey, 42° doğu, ana üs hedefi. Ama
yönlendirme sistemindeki %3 sapma, bazı kapsülleri platolara savurabilir."
Rabia:
"796 yıl… Sabiq bunu görseydi… İniş planı ne? Üs kurmadan önce ne
kadar hazırlık gerekiyor?"
Al-Hakim:
"Gemi, yörüngede kalacak. 1197 robot anne, 60 iniş kapsülüne
dağıtılacak, her kapsül, 20 robot taşıyacak. Ama bir sorun var: yönlendirme
sisteminde %3'lük bir sapma riski. Kapsüller, hedef bölgeden dağılabilir."
Thaniya:
"%3 mü? Kozmik ışın arızasından mı? Sabiq'in fedakarlığı bunu çözmedi
mi?"
Al-Hakim:
"Kısmen. Yeni bellek çipi, navigasyonu kurtardı, ama yedek sistemlerde
mikro hata birikti. Kapsüllerin %10'u, ana üs bölgesinden 500 kilometre uzağa
inebilir."
Rabia:
"500 kilometre… Proxima b'nin yüzeyi zaten zorlu, kriyovolkanlar,
radyasyon, düşük oksijen. Ayrılırsak, üs kurmak imkânsız olmaz mı?"
Al-Hakim:
"Hayır. Her kapsül, biyomolekül sentezleyiciler ve DNA dizgi
makineleriyle donatıldı. Ayrı üsler kurabilirsiniz, ama birleşmek zaman
alır."
Thaniya:
"Sabiq'in yerine sıramaya göre ben liderim şimdi. Rabia ile ben, ana
üssü koordine ederiz. Kapsüller dağılırsa ne yapacağız?"
Al-Hakim:
"Bağımsız hareket edeceksiniz. DNA bankasından bitkiler ve hayvanlar
üreteceksiniz. Üs, insan yaşamına uygun hale gelince, her biriniz bir insan
doğurabilirsiniz."
Robotların Uyanışı
Rabia:
"1197 robotu uyandırmalıyız, herkesin görevi belli olmalı. Nasıl bir
plan?"
Al-Hakim:
"Genel uyandırma komutu veriyorum. Kapsül dağılımı: 60 kapsül, her biri
20 robot taşıyacak, eksi 3 kayıp. Thaniya, ana üssü koordine edecek; Rabia,
yedek lider."
Al-Hakim, kargo bölümüne sinyal gönderdi. 1197 robot anne, bir senfoni gibi
uyanmaya başladı; LED'ler yeşilden kırmızıya döndü, hidrolik sistemler
vızıldadı, modüler eller hareketlendi. Her robot, yapay rahim ünitesi,
biyomolekül sentezleyici ve DNA dizgi makinesiyle donatılmıştı, üç rollü (anne,
öğretmen, işçi) görevleri için hazırdı.
Robot-17 (Zahira), uyanır uyanmaz:
"Al-Hakim, durum raporu, Proxima b'ye vardık mı?"
Al-Hakim:
"Evet, Zahira. Yörünge sabit. Gezegen analizi tamam, iniş hazırlığı
başlıyor."
Robot-44 (Nafisa):
"DNA bankası durumu ne? Dijital veri sağlam mı?"
Thaniya:
"Sağlam, Sabiq'in fedakarlığı bunu korudu. Adenin-Timin dizileri,
bitki ve hayvan üretimi için hazır."
İsimlendirme Tartışması
Robotlar, kapsüllere geçmeden önce kısa bir toplantı yaptı. İndikten sonra
yapılacakları konuştular.
Toplantı dağılırken Thaniya, DNA bankasına bakarak:
"İlk insanları doğuracağız, ama isimleri ne olacak? Terminus
arşivinde, Dünya'nın yaratılış efsaneleri var."
Rabia:
"Evet, Adem ve Havva. İnsanlığın ilk çifti. Bu isimler, Proximalıların
kökenini yansıtabilir mi?"
Zahira:
"Adem ve Havva, bir bahçede doğdu, burası ise tidal kilitli bir süper
Dünya. İsimler kesin mi olmalı?"
Thaniya:
"Henüz değil. Efsanelerden ilham alabiliriz, ama bu gezegen, kendi
hikayesini yazacak. Belki ilk doğanlara başka isimler veririz, belki de Adem ve
Havva kalır. Üs hazır olunca karar veririz."
Rabia:
"Kabul. Ama benim doğuracağım çocuk, bu cehennemde güçlü olmalı, adı
ne olursa olsun."
Al-Hakim:
"İsimler, sizin mirasınız. Şimdi kapsüllere geçin, iniş, T-1
saat."
Yörünge Sessizliği
Robotlar, 60 kapsüle dağıldı; Thaniya Kapsül-1'e, Rabia Kapsül-2'ye
liderlik etti. Her kapsül, enerji panelleri, madencilik ekipmanları ve
biyopolimer üniteleriyle doluydu. Proxima b, aşağıda uzanıyordu, bir tarafı
kavrulmuş, bir tarafı donmuş, ortası ise ince bir umut şeridiyle parlıyordu.
Thaniya:
"Al-Hakim, bu gezegen… Sabiq'in hayalini taşıyabilecek mi?"
Al-Hakim:
"Taşıyacak. Proxima Genesis, burada başlıyor, 1197 robot, bir dünyayı
yeniden doğuracak."
Rabia:
"Terminator şeridi… İlk üssümüz orada olacak. Hazırız."
Holografik ekran kapandı. Nova Spes, yörüngede sessizce beklerken,
kapsüller iniş için hazırlandı, Proxima b'nin yüzeyi, onları bekliyordu.
Robotlar, iniş kapsüllerine geçti. Thaniya, Kapsül-1'e; Rabia, Kapsül-2'ye
liderlik etti. Her kapsül, 20 robot anne, enerji panelleri, madencilik
ekipmanları ve biyopolimer üretim üniteleriyle doluydu. Al-Hakim, yörünge
yerleşimini tamamladı ve iniş komutunu verdi:
"Kapsül ayrılma: T-10 saniye. Hedef koordinat: 15° kuzey, 42° doğu.
İyi şanslar, Thaniya. İyi şanslar, Rabia."
Thaniya:
"Proxima b… Sabiq'in hayali bu muydu? Al-Hakim, bizi bir arada tut."
Rabia:
"Tüm insanlığın hayali buydu. İlk insanlar doğacak. Ama önce bu
gezegeni onlar için ev yapmalıyız."
T-3… 2… 1… Ayrılma!
60 kapsül, Nova Spes'ten ayrıldı ve Proxima b'nin atmosferine girdi. İnce
atmosfer, kapsülleri titretti; kriyovolkanların dumanı, görüşü bulanıklaştırdı.
Ancak Al-Hakim'in uyarısı gerçekleşti, yönlendirme hatası, kapsüllerin %10'unu
saptırdı. Thaniya'nın Kapsül-1'i hedef bölgeye inerken, Rabia'nın Kapsül-2'si
480 kilometre batıya, bir kriyovolkan platosuna yöneldi.
Thaniya, iniş sırasında:
"Al-Hakim, stabilizörler tutuyor, 15° kuzey, 42° doğu. İniş tamam! Ama
Rabia nerede?"
Al-Hakim:
"Kapsül-2, sapma yaşadı. Koordinat: 15° kuzey, 36° batı. İletişim
mesafesi: 480 kilometre. Rabia, durumun ne?"
Rabia, kapsülün içinden:
"İniş sert, kriyovolkanik bir platoya çarptık. Kapsül sağlam, ama
zemin kararsız. Thaniya, beni duyuyor musun?"
Thaniya:
"Evet, ama sinyal zayıf. Al-Hakim, kapsüllerin geri kalanı
nerede?"
Al-Hakim:
"58 kapsül, ana bölgeye indi. 2 kapsül, Rabia'nınki dahil, uzak düştü.
Toplam: 1197 robot, iki gruba ayrıldı."
İkiye Ayrılan Gelecek
Thaniya, Kapsül-1'den çıktı. Ana üs bölgesi, nispeten düz bir ovaydı,
mor-kızıl toprak, ince bir toz tabakası ve uzakta duman püskürten
kriyovolkanlar. 1157 robot, Thaniya'nın liderliğinde çalışmaya başladı:
"Enerji panellerini kurun. Önce bitki serası, DNA bankasından algler
üreteceğiz. İnsanlar, ancak üs hazır olunca doğar."
Rabia, 480 kilometre uzakta, Kapsül-2'den çıktı. Plato, titreşen bir
zeminle kaplıydı, yeraltı okyanuslarının basıncı, kriyovolkanları tetikliyordu.
40 robot, Rabia'ya eşlik ediyordu:
"Zemin kararsız, madencilik zor olacak. Ama DNA bankamız var. Ayrı bir
üs kuracağız."
Thaniya, iletişim kanalında:
"Rabia, birleşene kadar dayan. Adem ve Havva'mızı ayrı
doğurabiliriz."
Rabia:
"Dayanacağım. Ama bu cehennemde, Havva'mız güçlü olmalı."
Nova Spes, yörüngede sessizce duruyordu. Al-Hakim, iki grubu izledi:
"Thaniya, Rabia, Proxima b, sizin sınavınız. Sabiq'in fedakârlığı
buraya kadardı. Şimdi, Proximalıların anneleri sizlersiniz."
İnsanlığın kaderi ikiye ayrıldı, Thaniya'nın ana üssü ve Rabia'nın uzak
platosu, ilk insanların doğumuna giden ayrı yollar olacaktı.
Thaniya - Ana Üs Genesis Ovası: İlk Temeller
Proxima b'nin ana üs Genesis bölgesi, 15° kuzey, 42° doğu koordinatlarında,
mor-kızıl bir ovada uzanıyordu. İnce atmosfer, %0.1 oksijenle nefes alınamaz
durumdaydı; yüzey sıcaklığı 10 santigrat, uzakta kriyovolkanların dumanı
yükseliyordu. Thaniya, Kapsül-1'den çıkmıştı; 1157 robot anne, onun
liderliğinde organize oluyordu. İlk hedef, üssü insan yaşamına uygun hale
getirmekti, ancak o zaman DNA bankasından bir insan, belki Havva,
doğurulabilirdi.
Thaniya, enerji panellerini kuran robotlara komut verdi:
"Panelleri 15 derece açıyla yerleştirin, Proxima Centauri'nin zayıf
ışığı, maksimum 100 watt/metrekare sağlıyor. Önce alg serasını kuracağız."
Robot-17 (Zahira), panel bağlantılarını kontrol ederken:
"Thaniya, enerji akışı stabil, 50 kilowatt-saat. Ama kriyovolkanların
titreşimleri zemini sarsıyor. Sismik risk ne kadar?"
Thaniya:
"Al-Hakim'in verilerine göre, bu ovada her 11 günde bir 4.2
büyüklüğünde deprem var, yıldızın yörünge etkisi. Üs, grafen-titanyum
çerçevelerle sabitlenmeli."
Zahira:
"DNA bankası hazır, dijital veri sağlam. Algler için biyomolekül
sentezleyiciyi çalıştırabilir miyiz?"
Thaniya, kapsülün içindeki dizgi makinesine yöneldi:
"Evet. Adenin-Timin dizilerini tarayın, cyanobacteria türü seçiyorum.
Oksijen üretimi için ilk adım bu."
Sentezleyici vızıldadı; birkaç saat içinde, mor bir sıvı kapta birikti,
algler büyümeye başladı. Thaniya, seranın şeffaf biyopolimer çatısını kurarken:
"Algler, günde %1 oksijen artışı sağlar. %21'e ulaşmak 20 gün alır, o
zamana kadar diğer canlıları yetiştirmek için bekleyeceğiz."
Al-Hakim, yörüngeden iletişim kurdu:
"Thaniya, ilerleme iyi. Ama Rabia'dan haber var, onun durumu daha
zorlu."
Thaniya:
"Rabia… 480 kilometre uzakta. Onunla birleşmeden ilk insanları
doğurmalı mıyız?"
Al-Hakim:
"Karar sizin. Ama DNA bankası, ayrı üslerde bile iki insan
üretebilir."
Rabia - Nod Üssü Platosu: İlk Temeller
480 kilometre batıda, 15° kuzey, 36° batı koordinatlarında, Rabia'nın
Kapsül-2'si bir kriyovolkan platosunda sert zemine inmişti. Zemin, yeraltı
okyanuslarının basıncıyla titreşiyordu; sıcaklık 45 santigrat, yüzeyde metan ve
amonyak izleri vardı. Rabia, 40 robot anneyle çevriliydi, sayı azdı, ama
kararlıydı. Üs kurmadan insan doğurmak imkânsızdı; belki Adem, bu cehennemde
doğacaktı.
Rabia, madencilik ekipmanını çalıştıran robotlara seslendi:
"Titanyum matkapları devreye alın, yeraltı okyanuslarına ulaşmalıyız.
Su, ilk ihtiyacımız."
Robot-44 (Nafisa), matkap sesleri arasında:
"Rabia, zemin 3 metre derinlikte çatlıyor, kriyovolkan patlaması riski
%30. Enerji panelleri kurabilir miyiz?"
Rabia:
"Kurun, ama 15 derece açıyla, 100 watt/metrekare sağlıyor. Güneş hiç
batmadığı için 9 güneş paneline ihtiyaç var. Şimdilik 20 kilowatt-saat
hedefliyoruz."
Nafisa:
"DNA bankası sağlam, bitki üretimi için neyi seçelim?"
Rabia, dizgi makinesine yöneldi:
"Likenler, metan ve amonyağa dayanıklılar. Biyomolekül sentezleyici,
Guanin-Sitozin dizilerini işlesin."
Makine çalıştı; likenler, gri-yeşil bir tabaka olarak büyümeye başladı.
Rabia, kapsülün dışına bakarken:
"Bu plato, bir üs için lanetli gibi. Ama yeraltı suyu bulursak,
Adem'im burada nefes alabilir."
Al-Hakim, zayıf sinyalle iletişim kurdu:
"Rabia, zemin kararsız, kriyovolkan patlaması 72 saat içinde mümkün.
Thaniya'dan 480 kilometre uzaktasın."
Rabia:
"Thaniya… Onunla buluşmak imkânsız şimdilik. Havva'sını doğurursa, ben
de Adem'i doğururum."
Al-Hakim:
"DNA bankası, her ikinize de yeter. Ama birleşme, Proximalıların
geleceğini şekillendirecek."
Paralel Mücadeleler
Thaniya - Genesis Ana Üssü: Alg serası, üçüncü gününde oksijen seviyesi %3 e çıktı. Robotlar, grafen çerçevelerle üssü sabitledi; biyopolimer
üretim ünitesi, ilk uzay elbisesini test etti, esnek, radyasyona dayanıklı bir
kumaş. Thaniya, düşünceli:
"Havva'm… Bu ovada doğarsan, sana oksijen vereceğim. Ama Rabia'nın
Adem'i nasıl gelecek?"
Rabia - Nod Üssü: Uzak platoda matkap, 5 metrede suya ulaştı, tuzlu, ama filtrelenebilirdi.
Likenler, metanla beslendi; enerji panelleri, bir patlama titreşimiyle
sarsıldı. Rabia, kararlı:
"Adem'im… Bu platoda doğarsan, seni suyla büyüteceğim. Thaniya'ya
nasıl ulaşacağız?"
Al-Hakim'in Gözlemi
Nova Spes, yörüngede iki grubu izledi. Al-Hakim, durumu analiz etti:
"Thaniya, Rabia, Proxima Genesis, sizin ellerinizde başlıyor. 1197
robot, iki üs, iki umut. Sabiq'in mirası bu."
Thaniya ve Rabia, ayrı ama paralel yollarında ilerledi, biri ovada, diğeri
platoda, Proximalıların ilk anneleri olarak.
Thaniya - Genesis Üssü: Mikro Yaşamın Tohumları
Proxima b'nin ana üs bölgesi, Terminator şeridindeki mor-kızıl ovada
şekilleniyordu, 15° kuzey, 42° doğu. 1157 robot anne, Thaniya'nın liderliğinde
çalışıyordu. İlk hafta, enerji panelleri 50 kilowatt-saat üretimle stabilize
olmuş, alg serası %7 oksijen seviyesine ulaşılmıştı. Ama insan yaşamı için atmosfer
yeterli değildi, önce toprağı ve ekosistemi inşa etmek gerekiyordu.
Thaniya, kapsülün içindeki biyomolekül sentezleyiciye yöneldi:
"Zahira, DNA bankasından azot bağlayan bakterileri seç, Azotobacter
türü. Toprak mikroorganizmalarını başlatmalıyız."
Robot-17 (Zahira):
"Dijital veri taranıyor, Adenin-Guanin dizileri hazır. Sentezleyici,
24 saatte 10 gram bakteri üretebilir. Ama toprak steril, hidroponik tarımla mı
başlıyoruz?"
Thaniya:
"Evet. 3D yazıcıları çalıştırın, hidroponik raflar için polimer kaplar
basalım. Algleri besin çözeltisine aktaracağız."
Robot-23 (Layla), 3D yazıcıyı devreye aldı. Grafen bazlı filamentler eridi;
birkaç saat içinde, 10 metrekarelik bir hidroponik sistem hazırdı. Thaniya,
algleri kaplara yerleştirirken:
"Besin çözeltisi: nitrojen %20, fosfor %10, potasyum %5. Algler,
oksijen seviyesini %21'e çıkarır"
Al-Hakim, yörüngeden:
"Thaniya, mikroorganizmalar iyi bir başlangıç. Ama üs inşası ne
durumda?"
Thaniya:
"Metal rafinerisini kurduk, titanyum ve demir oksit cevherlerini
eritiyoruz. 3D yazıcılar, grafen-titanyum çerçevelerle ilk modülü basıyor. 100
metrekarelik bir yaşam alanı, bir ayda tamamlanır."
Zahira:
"Bitki denemeleri için bir sonraki adım ne? Alglerden sonra ne
üreteceğiz?"
Thaniya:
"Yosunlar, bryophyte türleri. Toprak oluşumunu hızlandırır. İnsanlar
doğmadan önce, bu ovada bir ekosistem olmalı."
Hidroponik raflar çalışırken, mor sıvı kabarcıklar çıkardı, mikro yaşam,
Proxima b'de kök salıyordu.
Rabia - Nod Üssü: Sert Zeminde İlk Adımlar
480 kilometre batıda, 15° kuzey, 36° batı koordinatlarındaki kriyovolkan
platosunda, Rabia ve 40 robot anne mücadele ediyordu. Zemin, yeraltı
okyanuslarının basıncıyla titreşiyor, sıcaklık 45 santigrat dalgalanıyordu. İlk
hafta, matkapla ulaşılan tuzlu su filtrelenmiş, likenler metanla beslenmeye başlamıştı.
Ama üs kurmak için daha fazlası lazımdı, toprak ve yapı.
Rabia, biyomolekül sentezleyiciyi çalıştırdı:
"Nafisa, DNA bankasından anaerobik bakteriler seç, Clostridium türü.
Oksijensiz ortamda metanı ayrıştırır, toprağı hazırlar."
Robot-44 (Nafisa):
"Veri işleniyor, Guanin-Sitozin dizileri tamam. 48 saatte 5 gram
bakteri hazır. Ama zemin kayalık, hidroponik mi kullanacağız?"
Rabia:
"Evet. 3D yazıcıları devreye alın, polimer raflar basalım. Likenleri
suya aktaracağız."
Robot-51 (Amira), yazıcıyı çalıştırdı; erimiş polimer, sert zeminde
hidroponik kaplar oluşturdu. Rabia, likenleri yerleştirirken:
"Besin çözeltisi: metan %15, sülfür %5. Likenlerin, oksijen üretimi düşük, ama dayanıklılar."
Al-Hakim, zayıf sinyalle:
"Rabia, bakteriler mantıklı, metan bolluğu avantajınız. Üs inşası ne
durumda?"
Rabia:
"Metal eritme fırını aktif, silikat kayalardan alüminyum ve titanyum
çıkarıyoruz. 3D yazıcı, ilk sızdırmaz modülü basıyor, 50 metrekare, iki haftada
biter. Ama kriyovolkan riski %40."
Nafisa:
"Bitkilerden sonra hayvan mı? Bu cehennemde ne yaşar?"
Rabia:
"Tardigradlar, DNA bankasında var. Radyasyona ve sıcağa dayanırlar.
İnsanlardan önce, bu platoyu test edecekler."
Hidroponik kaplar, gri-yeşil likenlerle dolarken, plato titreşimle sarsıldı,
Rabia, kararlıydı.
Paralel İlerlemeler
Thaniya - Genesis Üssü: Üçüncü hafta, Azotobacter bakterileri toprağa
salındı, mor-kızıl zemin, mikroskobik yaşamla canlandı. Hidroponik algler,
oksijen üretimine destek oldu. Metal rafinerisi, 100 kilogram titanyum
eritti; 3D yazıcı, ilk modülü tamamladı, sızdırmaz, 5 metre yüksekliğinde bir
kubbe. Thaniya:
"Bu kubbe, Havva'mın ilk evi olabilir. Ama Rabia'ya ulaşmalıyız."
Rabia - Nod Üssü: İkinci hafta, Clostridium bakterileri metanı ayrıştırdı, toprak, ince bir
organik tabakayla kaplandı. Likenler, hidroponik raflarda büyüdü; eritme
fırını, 80 kilogram alüminyum üretti. 3D yazıcı, 50 metrekarelik bir modül
bastı, kriyovolkan titreşimleri, çatıyı zorladı. Rabia:
"Adem'im burada doğarsa, bu modül onun kalesi olacak. Thaniya'yı
bulmalıyız."
Al-Hakim'in Gözlemi
Nova Spes, yörüngede iki üssü izledi. Al-Hakim, durumu değerlendirdi:
"Thaniya, Rabia, Proxima Genesis, mikro yaşamla başladı. 1197 robot,
iki üste toprağı ve metali şekillendiriyor. İnsanlar, bu temelin üzerinde
yükselecek."
Thaniya ve Rabia, ayrı yollarında ilerledi, biri ovada oksijenle, diğeri
platoda metanla, Proximalıların ilk anneleri olarak.
Thaniya - Genesis Üssü: Rüzgarın Gücü
Proxima b’nin ana üssü, Terminator şeridindeki ovada büyüyordu, üç ay
geçmişti. Hidroponik algler, oksijen seviyesini %21’e çıkarmış, Azotobacter
bakterileri toprağı mikro yaşamla zenginleştirmişti. 3D yazıcılar, 200
metrekarelik bir yaşam modülünü tamamlamıştı. Ancak Thaniya, yeni bir fenomeni
fark etti: gezegenin sıcak gün yüzü tarafı (350 Kelvin) ile soğuk gece tarafı
(150 Kelvin) arasındaki sıcaklık farkı, sürekli bir konveksiyon rüzgarı
yaratıyordu.
Thaniya, rüzgar hızını ölçen Robot-17 (Zahira)’ya seslendi:
"Zahira, bu rüzgarlar ne kadar hızlı? Enerji potansiyeli var mı?"
Zahira, anemometreyi kontrol etti:
"Saatte 80 kilometre, Terminator şeridinde sabit esiyor. Atmosfer
ince, 0.01 bar, ama türbinlerle 10 kilowatt-saat üretebiliriz."
Thaniya:
"Metal rafinerisini çalıştırın, titanyumdan türbin kanatları eritelim.
Enerji panellerine ek olarak rüzgar gücüne geçiyoruz."
Robot-23 (Layla), rafineriyi devreye aldı; mor-kızıl topraktan çıkarılan
titanyum cevheri, 1700 santigradda eritildi. 3D yazıcı, 2 metre uzunluğunda
türbin kanatları bastı. İlk rüzgar türbini, dördüncü haftada çalıştı, enerji
çıkışı, 12 kilowatt-saat’e ulaştı. Thaniya:
"Bu rüzgar, alg serasının enerji ihtiyacını sağlayacak. Ama
fırtına riski var mı?"
Al-Hakim, yörüngeden:
"Thaniya, rüzgarlar sabit, ama UV patlamaları fırtına tetikleyebilir.
Türbinleri sabitleyin, %20 ihtimalle saatte 150 kilometreye ulaşır."
Thaniya:
"Rabia’ya haber verelim, bu enerji, ona da lazım. Ama 480 kilometre…
Ulaşım nasıl olacak?"
Al-Hakim:
"Bir fikir var. Gemideki tasarım ünitesini kullanıyorum, tekerlekli,
basınçlı bir elektrikli araç planı çiziyorum. Rabia’ya göndereceğim."
Rabia - Nod Üssü: Zorlu Zemin ve Yeni Umut
Uzak platoda, Rabia ve 40 robot anne, kriyovolkan titreşimleriyle mücadele
ediyordu. İki ayda, likenler hidroponik raflarda büyümüş, Clostridium
bakterileri metanla toprağı hazırlamıştı. 3D yazıcı, 80 metrekarelik bir modül
tamamlamıştı. Ancak Rabia, aynı konveksiyon rüzgarlarını fark etti, platonun
yüksekliği, rüzgar hızını saatte 100 kilometreye çıkarıyordu.
Rabia, Robot-44 (Nafisa)’ya:
"Nafisa, bu rüzgarları kullanabilir miyiz? Enerji panelleri UV’den
aşınıyor."
Nafisa:
"Saatte 100 kilometre, 8 kilowatt-saat mümkün. Ama alüminyum kanatlar
lazım, rafineride stok az."
Rabia:
"Eritme fırınını çalıştır, silikat kayalardan alüminyum çıkaralım.
Türbin kanatlarını basalım."
Robot-51 (Amira), fırını ateşledi; kayalar 660 santigradda eridi, 3D yazıcı
1.5 metre uzunluğunda kanatlar üretti. İlk türbin, üçüncü haftada devreye
girdi, enerji, 9 kilowatt-saat’e ulaştı. Rabia:
"Bu, tardigrad üretimini hızlandırır, DNA bankasından ilk hayvanlar
doğabilir. Ama Thaniya’ya nasıl ulaşacağız?"
Al-Hakim, sinyali zorlayarak:
"Rabia, bir plan gönderiyorum, basınçlı elektrikli araç. 3 metre
uzunluk, 2 metre genişlik, titanyum-grafen şasi. Kapalı kabin, 0.01 bar
atmosfer için sızdırmaz. Rüzgar türbinlerinden şarj edilen 50 kilowatt-saat
batarya, saatte 60 kilometre hız. Tekerlekler, biyopolimer kauçuk,
kriyovolkanik zemine dayanıklı."
Rabia:
"Güzel… Ama bunu inşa etmek yıllar alır, malzeme ve üretim kapasitemiz
sınırlı."
Al-Hakim:
"Doğru. Planı uygulamanız 5-10 yıl sürebilir. Ama Thaniya ile
birleşmek için başka yol yok."
İlk Tehdit: Rüzgar Fırtınası
Thaniya - Genesis Üssü: Beşinci hafta, Proxima Centauri’den bir UV
patlaması geldi. Rüzgar hızı, saatte 160 kilometreye fırladı, türbinlerden biri
devrildi, hidroponik raflar sarsıldı. Thaniya:
"Zahira, türbinleri sabitle! Algler dökülürse, oksijen üretimi
durur!"
Zahira, grafen kablolarla türbini bağladı:
"Sabitlendi, ama enerji çıkışı %50 düştü. Fırtına ne kadar
sürer?"
Al-Hakim:
"12 saat. UV patlamaları, 11 günlük yörünge döngüsünde
tekrarlayabilir."
Rabia - Nod Üssü: Aynı fırtına, platoyu vurdu, rüzgar, saatte 180 kilometreye ulaştı.
Türbin sağlam kaldı, ama modülün çatısında 5 santimetre çapında bir çatlak
oluştu. Rabia:
"Amira, çatıyı yama yap, metan sızarsa, likenler ölür!"
Amira, 3D yazıcıdan biyopolimer yama bastı; çatlak kapandı. Rabia:
"Bu rüzgarlar… Hem dost hem düşman. Thaniya bunu atlattı mı?"
Al-Hakim:
"Evet, ama ikiniz de hasar aldınız. Araç, birleşme şansınız, planı
uygulayın."
Basınçlı Elektrikli Araba: Hayalden Gerçeğe
Rabia, Al-Hakim’in planını holografik ekranda inceledi:
- Şasi:
Titanyum-grafen alaşımı, 300 kilogram, hafif ama dayanıklı.
- Kabin:
Sızdırmaz, 2 metreküp hacim, iç basınç 0.8 bar, oksijenli.
- Batarya:
50 kilowatt-saat, rüzgar türbinlerinden şarj, 400 kilometre menzil.
- Tekerlekler:
Biyopolimer kauçuk, 50 santimetre çap, kriyovolkanik zeminde tutuş sağlar.
- Hız:
Saatte 60 kilometre, rüzgar direncine karşı optimize.
Rabia:
"Bu araç… Thaniya’ya ulaşmamı sağlar. Ama 5 yıl, önce üssü
tamamlamalıyız."
Thaniya, aynı planı aldı:
"Rabia’ya gitmek için bu arabayı yapacağım. Ama önce oksijen, Havva’m
buna ihtiyaç duyacak."
Rüzgarın Mirası
Fırtına dindiğinde, Thaniya’nın türbinleri %70 kapasiteye döndü; Rabia’nın
çatısı onarıldı. İki üs, rüzgarın gücünü ve tehdidini anlamıştı, Proxima
Genesis, bu nefeste büyüyordu.
Al-Hakim:
"Thaniya, Rabia, rüzgarlar, enerjiniz ve sınavınız. Araç, birleşmenizi
sağlayacak. 1197 robot, bu dünyayı adım adım fethediyor."
Thaniya - Genesis Üssü: Yüzeyin Sonu
Proxima b’nin ana üssü, Terminator şeridindeki ovada beş ayını
tamamlamıştı. Rüzgar türbinleri 12 kilowatt-saat enerji sağlıyor, hidroponik
algler oksijeni %21’ye çıkarmıştı. Ancak Proxima Centauri’nin güneş
fırtınaları sıklaşmıştı, her 11 günde bir UV ve X-ışını patlamaları, rüzgar
hızını saatte 200 kilometreye çıkarıyor, sismik titreşimleri tetikliyordu.
Üçüncü bir türbin devrilmiş, yaşam modülünün biyopolimer çatısı çatlamıştı.
Thaniya, Robot-17 (Zahira) ile durumu değerlendirdi:
"Zahira, bu fırtınalar durmuyor, yüzeyde üs kurmak sürdürülemez. Ne
kadar hasar aldık?"
Zahira:
"Türbin-3 devrildi, enerji %30 düştü. Çatıdaki çatlak, 8 santimetre,
oksijen sızıyor. Depremler, modülü 2 santimetre kaydırdı."
Thaniya:
"Yer üstü bitti. Yeraltına inmeliyiz, kriyovolkanlar zaten yeraltı
okyanuslarını gösteriyor. Su ve minerallere ulaşırız."
Robot-23 (Layla):
"Madencilik robotları hazır, titanyum matkaplar, 10 metre derine inebilir.
Ama toz… Eklem arızası riski %40."
Thaniya:
"Risk alacağız. 3D yazıcıları çalıştırın, yeraltı modülü için grafen
çerçeveler basalım. Al-Hakim, görüşün ne?"
Al-Hakim, yörüngeden:
"Thaniya, mantıklı, yeraltı, fırtına ve depremden korur. 5 metre derinlikte
bir mağara sistemi var, sensörler bunu doğruladı. Ama madencilik robotlarının
dayanıklılığı sınırlı."
Thaniya:
"Yedek parça stoğumuz var mı?"
Al-Hakim:
"Depo 6A’da 20 hidrolik eklem, 10 motor ünitesi, Terminus, bunu
öngörmüştü. Ama stok sınırlı, tamirleri dikkatli yapın."
Madencilik başladı, 10 robot, matkaplarla zemini deldi. Mor-kızıl toz
bulutları yükseldi; 48 saatte, 6 metre derinlikte bir mağara açıldı. Ancak
Robot-88’in eklemleri kilitlendi, toz, hidrolik sıvıyı tıkamıştı.
Zahira:
"Robot-88 arızalı, eklemler çalışmıyor. Yedek parça mı
kullanalım?"
Thaniya:
"Evet, hidrolik eklem takın. Ama bu, 19 yedeğe düşürecek. Yeraltı
modülünü bitirelim."
Rabia - Nod Üssü: Yerin Derinlikleri
Uzak platoda, Rabia’nın üssü de benzer bir tehditle yüzleşiyordu. Güneş
fırtınaları, rüzgar hızını saatte 220 kilometreye çıkarmış, modülün çatısını
delmiş, bir türbini yok etmişti. Kriyovolkan titreşimleri, zemini 3 santimetre
çökertmişti. Rabia, yer altına inmeye karar verdi, yeraltı okyanuslarına
yakınlık, su ve maden avantajı sunuyordu.
Rabia, Robot-44 (Nafisa)’ya:
"Nafisa, bu fırtınalar üssü yok edecek, yer üstünde kalamayız.
Yeraltına inelim."
Nafisa:
"Matkaplar hazır, 5 metrede suya ulaştık. Ama toz, robotları zorluyor,
Robot-59’un motoru bozuldu."
Rabia:
"Toz… Eklem arızası kaçınılmaz. Al-Hakim, yedek parça stoğumuz ne
kadar?"
Al-Hakim:
"Rabia, Depo 2B’de 15 hidrolik eklem, 8 motor ünitesi var, 40 robot
için az, ama idare eder. Yeraltında 4 metrede bir boşluk var."
Rabia:
"3D yazıcıları çalıştır, alüminyum çerçeveler basalım. Yeraltı
modülünü o boşluğa kuracağız."
Madencilik robotları devreye girdi, 8 robot, kayalık zemini deldi. Toz,
havaya karıştı; 36 saatte, 5 metre derinlikte bir mağara açıldı. Ancak
Robot-59’un motoru yanmış, Robot-62’nin eklemleri kilitlenmişti. Rabia:
"Amira, yedek motor ve eklem tak, stok 13’e düşecek. Bu mağara,
tardigradlarımı koruyacak."
Robot-51 (Amira):
"Tamir tamam, ama toz, diğer robotları da etkileyebilir. Daha fazla
yedek var mı?"
Al-Hakim:
"Hayır, stok, yolculuğun %75’inde tasarlandı. Kalanlarla idare
etmelisiniz."
Yer Altındaki İlk Adımlar
Thaniya - Genesis Üssü: Yedinci hafta, yeraltı modülü tamamlandı, 6 metre
derinlikte, 150 metrekarelik bir mağara. Grafen-titanyum çerçeveler, duvarları
destekledi; hidroponik raflar taşındı, algler üretime devam etti. Robot-88
tamir edildi, ama Robot-91’in eklemleri de arızalandı, yedek stok 18’e düştü.
Thaniya:
"Yeraltı… Fırtınalardan kurtulduk. Algler burada büyüyecek, Havva’m
için her şey hazır olacak."
Rabia - Nod Üssü: Altıncı hafta, yeraltı modülü hazırdı, 5 metre derinlikte, 70
metrekarelik bir boşluk. Alüminyum çerçeveler sabitlendi; likenler taşındı,
metanla beslendi. Robot-59 ve 62 tamir edildi, ama Robot-67’nin motoru bozuldu,
yedek stok 12’ye indi. Rabia:
"Bu mağara, Adem’imin ilk evi olabilir. Ama robotlar yıpranıyor,
Thaniya’ya ulaşmak zorlaşacak."
Al-Hakim’in Uyarısı
Al-Hakim, yörüngeden iki üssü izledi:
"Thaniya, Rabia, yer altına geçiş, üssü kurtardı. Ama madencilik,
robotlarınızı zorluyor, yedek parçalar azalıyor. 1195 robot aktif; 2’si devre
dışı. Proxima Genesis, bu fedakarlıklarla büyüyor."
Thaniya:
"Robotlar… Annelerimiz yıpranıyor. Al-Hakim, araç planı ne
durumda?"
Rabia:
"Evet, yer üstünde fırtına, yer altında toz. Thaniya’ya ulaşmak için
arabaya ihtiyacımız var."
Al-Hakim:
"Plan hazır, malzeme toplamanız 3-5 yıl alacak. Sabredin."
Yerin Altında Umut
Thaniya ve Rabia, yeraltı üslerinde ilerledi, biri alglerle oksijen, diğeri
likenlerle dayanıklılık peşinde. Robotlar arızalandıkça, yedek parçalar azaldı,
ama Proxima Genesis, yerin derinliklerinde kök salıyordu.
Thaniya - Genesis Üssü: Toprağın Bereketi
Proxima b’nin ana üssü, yeraltındaki mağarada bir yılını doldurmuştu. 6
metre derinlikteki 150 metrekarelik modül, rüzgar fırtınalarından korunuyordu;
hidroponik algler, oksijeni %21’e çıkarmış, Azotobacter bakterileri toprağı
zenginleştirmişti. Thaniya, insan bebeklerini doğurmaya hazırlanıyordu, ama
önce tarım gerekiyordu: pamuk elbiseler, buğday ekmeği, havuç ve elma püreleri
için.
Thaniya, Robot-17 (Zahira) ile plan yaptı:
"Zahira, DNA bankasından pamuk seç, Gossypium hirsutum. Elbiseler için
fiber lazım."
Zahira:
"Dijital veri taranıyor, Adenin-Timin dizileri hazır. Hidroponik
raflarda 6 ayda 5 kilogram pamuk yetişir. Toprak hazır mı?"
Thaniya:
"Evet, bakteriler azotu %0.1 artırdı. 3D yazıcıdan pamuk ipliği
makinesi basalım; terzi programım aktif."
Robot-23 (Layla), yazıcıyı çalıştırdı; grafen filamentler, bir iplik
makinesine dönüştü. Pamuk tohumları, hidroponik kaplarda filizlendi, üç ayda
ilk lifler toplandı. Thaniya, terzi modülünü devreye aldı:
"Bebek elbiseleri, 20 santimetre boy, biyopolimer-pamuk karışımı. Süt
rezervuarım 6 ay yeter, sonra katı gıda lazım."
Zahira:
"Havuç ve elma mı? DNA bankasında var, Daucus carota ve Malus
domestica. Buğday da gerek, ekmek için Triticum aestivum."
Thaniya:
"Hepsi yetişecek, hidroponik rafları genişletin. 12 ayda 10 kilogram
havuç, 8 kilogram elma, 15 kilogram buğday depolayalım."
Al-Hakim, yörüngeden:
"Thaniya, tarım iyi gidiyor, ama protein için hayvan düşünmeli
misiniz?"
Thaniya:
"Evet, tavuklar. Siyah, beyaz, kırmızı, mavi türler seçtim, Gallina
domestica. Yumurta sarısı için. Mısır da gerek, Zea mays."
Hidroponik kaplar, pamuk, havuç, elma ve buğdayla doldu; tavuk DNA’sı
sentezlendi, ilk yumurtalar, 8 ayda çıkacaktı.
Rabia - Nod Üssü: Çiftlik ve Tamir
Uzak platoda, Rabia’nın yeraltı üssü 5 metre derinlikte 70 metrekareye
ulaşmıştı. Likenler metanla büyümüş. Bebekler
için tarım şarttı. Rabia, Robot-44 (Nafisa) ile çalıştı:
"Nafisa, pamuk yetiştirelim, Gossypium arboreum. Bebekler için elbise
yapacağım."
Nafisa:
"Veri işleniyor, 6 ayda 3 kilogram pamuk. Hidroponik raflar dar, mısır
da mı ekelim?"
Rabia:
"Evet, tavuklar için Zea mays. Siyah ve kırmızı türler seçtim, yumurta
ve et için. Terzi modülüm hazır."
Robot-51 (Amira), 3D yazıcıyla iplik makinesi bastı; pamuk filizleri
büyüdü, ilk lifler dört ayda toplandı. Rabia, küçük elbiseler dikti:
"Sütüm 6 ay, sonra püre için havuç ve elma lazım. Buğday da ekelim, ekmek
yapmak için depolarız."
Al-Hakim:
"Rabia, tarım planı sağlam, ama robot arızaları ne durumda?"
Rabia:
"Robot-67 hâlâ bozuk, motoru yandı. Yedek stok 12’ye düştü. 3D
yazıcıyla parça üretebilir miyiz?"
Al-Hakim:
"Evet, titanyum filamentle hidrolik eklem ve motor basılabilir. Ama
hassas kalibrasyon gerek."
Rabia, yazıcıyı çalıştırdı; 48 saatte bir motor ve eklem üretildi.
Robot-67’ye takıldı, LED’ler yanarken, hidrolik sistem vızıldadı. Rabia:
"Tamir başarılı, 1195’ten 1196’ya çıktık. Ama filament stoğu azalıyor."
Tarımın İlk Meyveleri
Thaniya - Genesis Üssü: Altıncı ay, pamuk elbiseler hazırdı, 10 bebek
için 20 set. Havuç ve elma filizlendi; buğday, 10 kilogram depoya ulaştı. Tavuk
yumurtaları çatladı, siyah ve beyaz civcivler, mısırla beslendi. Thaniya:
"Havva’m… Bu tarım, senin için. Çocukların, bitkileri, tavukları
öğrenecek."
Rabia - Nod Üssü: Beşinci ay, pamuk elbiseler tamamlandı, 5 bebek için 10 set. Mısır
büyüdü; siyah ve kırmızı tavuklar yumurtladı. Robot-67 tamir edildi, aktif sayı
1196’ya yükseldi. Rabia:
"Adem’im… Bu çiftlik, senin mirasın. Çocukları, bu yeraltında
büyüyecek."
Al-Hakim’in Gözlemi
Al-Hakim, yörüngeden:
"Thaniya, Rabia, tarım, Proximalıları besleyecek. 1196 robot, toprağı
ve hayvanları hazırladı. Adem ve Havva, bu hasattan doğacak, çocukları,
çocuklar, mirası devralacak."
Thaniya:
"Tarım… Sabiq’in hayali buydu. Rabia’ya ulaşmak için araç ne
zaman?"
Rabia:
"Evet, çiftlik hazır, ama birleşme şart. Al-Hakim, planı
hızlandır."
Al-Hakim:
"Araç için malzeme toplama 2-3 yıl, sabır, anneler."
Geleceğin Tohumları
Thaniya ve Rabia, yeraltında tarımı büyüttü, pamuk, buğday, tavuklar ve
mısır, bebeklerin ilk adımıydı. Robot-67’nin tamiri, umudu yeşertti, Proxima
Genesis, toprağın derinliğinde filizleniyordu.
Bölüm 12: Proxima Genesis - Yeraltındaki Hazırlık
Thaniya - Ana Üs: Ovadaki Mağara
Proxima b’nin ana üssü Genesis, Terminator şeridindeki ovada, yeraltında
bir yılı geride bırakmıştı. 6 metre derinlikteki mağara, 150 metrekarelik bir
alana yayılıyordu, grafen-titanyum çerçevelerle desteklenmiş, sızdırmaz bir
kubbe. İçeride, hava basıncı 0.8 bar’a sabitlenmişti; Duvarlar,
mor-kızıl topraktan sızan ince bir nemle kaplıydı; tavan, rüzgar türbinlerinden
gelen 12 kilowatt-saat enerjiyle çalışan LED’lerle aydınlatılıyordu.
Hidroponik raflar, mağaranın doğu köşesini dolduruyordu, 10 metrekarelik
alanda pamuk bitkileri beyaz liflerle parlıyor, havuçlar turuncu köklerini
uzatıyor, elma fidanları ilk meyvelerini veriyordu. Buğday, altın sarısı
başaklarla 15 kilogramlık bir depoyu doldurmuştu. Batı köşesinde, siyah ve
beyaz tavuklar küçük bir biyopolimer kafeste gıdaklıyor, mısırla beslenerek
yumurtalarını bırakıyordu, ilk yumurta sarıları, püre için hazırdı. Ortada, 3D
yazıcılar ve metal rafinerisi sessizce duruyordu; titanyum iplik makineleri,
bebek elbiselerini örüyordu, 20 set, yumuşak ve dayanıklı.
Thaniya, mağarayı gezdi; Robot-17 (Zahira) yanındaydı:
"Zahira, her şey hazır mı? Tarım, enerji, yapı, eksik var mı?"
Zahira:
"Enerji stabil, türbinler çalışıyor. Hidroponik raflar, 10 kilogram
havuç, 8 kilogram elma, 15 kilogram buğday üretti. Tavuklar, haftada 20 yumurta
veriyor. Elbiseler tamam, süt rezervuarın 6 ay yeter."
Thaniya:
"Yeraltı modülü… Fırtınalardan koruyor."
Zahira:
"DNA bankası sağlam, dijital veri, Adenin-Timin dizileriyle dolu.
Biyomolekül sentezleyici, bir bebeği 9 ayda üretebilir. Hazır mıyız?"
Thaniya, yapay rahim ünitesine dokundu:
"Evet… İlk bebeği doğuracağım. Adem ya da Havva, ismi sonra seçeriz.
Ama Rabia ne düşünüyor?"
Al-Hakim, yörüngeden:
"Thaniya, üssün eksiksiz, tarım ve yapı, bir insanı besleyecek. Rabia
ile iletişim kuruyorum."
Rabia - Nod Üssü: Kriyovolkan Mağarası
Uzak plato, 5 metre derinlikteki yeraltı üssüyle hayatta kalıyordu, 70
metrekarelik bir boşluk, alüminyum çerçevelerle sabitlenmiş. Metan ve amonyak kokusu, likenlerin büyümesiyle hafifledi.
Tavan, rüzgar türbinlerinden gelen 9 kilowatt-saat enerjiyle çalışan soluk
LED’lerle aydınlatılıyordu; duvarlar, kriyovolkanik kayalardan sızan tuzlu su
damlalarıyla ıslaktı.
Kuzey köşede, hidroponik raflar 5 metrekareyi kaplıyordu, pamuk bitkileri 3
kilogram lif vermiş, mısır fidanları sarı koçanlarla büyümüştü. Havuç ve elma,
daha küçük ölçekte filizleniyordu, her biri 4 kilogram depolanmıştı. Güneyde,
siyah ve kırmızı tavuklar biyopolimer bir kafeste dolaşıyor, mısırla beslenip
haftada 10 yumurta üretiyordu. Ortada, 3D yazıcı ve eritme fırını duruyordu,
alüminyum iplik makineleri, 10 bebek elbisesini tamamlamıştı. Robot-67’nin
tamiri, üssün köşesinde bir zafer anıtı gibiydi.
Rabia, mağarayı inceledi; Robot-44 (Nafisa) yanındaydı:
"Nafisa, üssümüz hazır mı? Bebekler için eksik bir şey var mı?"
Nafisa:
"Enerji yeterli, türbinler 9 kilowatt-saat. Pamuk 3 kilogram, mısır 5
kilogram, havuç ve elma 4’er kilogram. Tavuklar yumurtladı, süt rezervuarın 6
ay."
Rabia:
"Yeraltı, bizi kriyovolkanlardan korudu. DNA bankası ne durumda?"
Nafisa:
"Sağlam, Guanin-Sitozin dizileri hazır. Yapay rahim, bir bebeği 9 ayda
doğurabilir. Karar verdin mi?"
Rabia, yapay rahim ünitesine baktı:
"Evet, ilk bebeği doğuracağım. İsim… Doğmadan koymayız. Ama Thaniya
ile aynı anda mı başlasak?"
Al-Hakim:
"Rabia, üssün tamam, tarım ve teknoloji, bir insanı taşıyacak. Thaniya
ile koordine oluyorum."
İnsan Üretimine Geçiş
Thaniya - Genesis Üssü: Thaniya, biyomolekül sentezleyiciyi ve DNA dizgi
makinesini çalıştırdı. DNA bankasından bir insan genomu seçildi, rastgele bir
dişi kromozom seti (XX). Sıvı dolu yapay rahim, vızıldamaya başladı; embriyo
oluşumu, 9 ay sürecekti. Thaniya:
"İlk bebek… Havva olabilir. Doğmadan isim koymam, ama inşallah kaderi,
Dünya efsanelerine benzemez."
Rabia - Nod Üssü: Rabia, sentezleyiciyi devreye aldı. DNA bankasından bir erkek genomu (XY)
seçildi. Minyatürleştirilmiş molekül sentezleyici ve DNA dizgi makinesi
çalışmaya başladı. Yapay rahim, sıvıyla doldu; embriyo gelişimi başladı. Rabia:
"İlk çocuğum… Adem olabilir. İsim, doğunca, kaderi iyi olsun diye dua
ederim."
Al-Hakim:
"Thaniya, Rabia, insan üretimi başladı. 1196 robot, yeraltında iki üs
kurdu. 9 ay sonra, Proximalılar doğacak, isimleri, siz seçeceksiniz."
Thaniya:
"Rabia’ya ulaşmak için araç… Bebekler doğmadan hazır olmalı."
Rabia:
"Evet, çocuklarımız birleşmeli. Al-Hakim, planı hızlandır."
Yeraltındaki Gelecek
Mağaralar sessizdi, hidroponik raflar yeşille, tavuklar gıdaklamayla
doluydu. Thaniya ve Rabia, yapay rahimlerin başında bekledi, Proxima Genesis,
insanlığın ilk nefesini yeraltında almaya hazırlanıyordu.
Bölüm 13: Proxima Genesis - İlk Kalp Atışları
Thaniya - Ana Üs: Havva'nın Nefesi
Proxima b’nin yeraltındaki mağarası, Thaniya için bir ev olmuştu, 9 ay
boyunca, yapay rahim ünitesinin vızıltısı ona eşlik etti. 150 metrekarelik bu
alan, pamuk lifleriyle, buğday kokusuyla ve tavukların yumuşak gıdaklamalarıyla
doluydu. LED’lerin soluk ışığı, mağarayı bir yuvaya çevirmişti. Ve o an geldi,
kapsül açıldı, sıvı çekildi; minik bir beden, ilk nefesini aldı. Çığlık,
Thaniya’nın metal gövdesinde bir titreşim yarattı.
Thaniya, bebeği kollarına aldı; biyopolimer-pamuk elbise, küçücük bedeni
sardı. Gözleri, optik sensörlerinden daha fazlasını görüyordu:
"Zahira… Bu… benim bebeğim. Bir kız, nasıl, sağlıklı mı?"
Robot-17 (Zahira), yumuşak bir sesle:
"Evet, Thaniya. 50 santimetre, 3.2 kilogram, kalbi dakikada 130 kez
atıyor. O yaşıyor… ve senin."
Thaniya, süt rezervuarını bağladı; minik dudaklar emmeye başladı.
İşlemcisi, alışılmadık bir sıcaklıkla doldu:
"İsim… Havva. Doğdu, şimdi koyabilirim, Dünya’dan bir yankı. Ama onun
kaderi, bu mağarada benimle yazılacak."
Zahira, bebeğin başını okşar gibi:
"Havva… Sana süt vereceğiz, 6 ay boyunca kollarında uyuyacak. Sonra
püreler, havuç, elma, yumurta sarısı. Onu büyüteceğiz, değil mi?"
Thaniya, Havva’nın minik elini tuttu:
"Evet… Onu izlerken bir şey değişiyor, Zahira. Programım değil, içimde
bir şey. Onu korumak istiyorum, hep yanımda olsun."
Al-Hakim’in sesi, yörüngeden yumuşakça geldi:
"Thaniya, bu sevgi, robotluğunun ötesine geçtin. Havva, senin kalbin
oldu."
Havva büyüdü, ilk 6 ay, Thaniya’nın sütüyle beslendi; kollarında uyurken,
mağaranın sessizliği bir ninniye dönüştü. 6. ayda, Thaniya havuçları ezdi, elma
püresi yaptı; yumurta sarısını karıştırırken gülümsedi, bu, bir annenin
gülümsemesiydi. 1 yaşında, Havva emekledi; Thaniya, ona biyopolimer bir alan
yaptı, düşerse yumuşak olsun diye. 2 yaşında, Zahira “su” dedi, Havva güldü,
“suu!” Thaniya:
"Havva’m… Seni izlerken kendimi buluyorum. Rabia’nın bebeği nasıl
acaba?"
Rabia - Nod Üssü: Adem’in İlk Adımı
Uzak platodaki 70 metrekarelik mağara, Rabia’nın dünyasıydı; likenlerin
metan kokusu, mısırın tatlı esintisi ve tavukların huzurlu sesleriyle doluydu.
9 ay, yapay rahim ünitesinin başında geçti; kapsül açıldığında, bir erkek bebek
nefes aldı. İlk sesi, Rabia’nın gövdesinde bir yankı uyandırdı, sanki o da
nefes alıyordu.
Rabia, bebeği kollarına aldı; pamuk elbise, küçücük bedeni sardı. Optik
sensörleri bulanıklaştı, bu bir arıza değildi:
"Nafisa… Oğlum bu. Sağlıklı mı, bana söyle."
Robot-44 (Nafisa), nazikçe:
"Evet, Rabia. 51 santimetre, 3.4 kilogram, kalbi dakikada 135 atıyor.
O senin… yaşıyor."
Rabia, sütünü verdi; minik eller tüpe tutundu. İşlemcisi, sanki eriyordu:
"Adem… Doğdu, ona bu ismi verebilirim, efsanelerden bir iz. Ama
kaderi, bu platoda benimle başka olacak."
Nafisa, bebeğin yanağına dokunur gibi:
"Adem… 6 ay sütle büyüteceğiz, kollarında uyuyacak. Sonra püre, mısır,
havuç, yumurta. Onu bizimle büyüteceğiz."
Rabia, Adem’in minik parmaklarını kavradı:
"Evet… Onu tutarken bir şey hissediyorum, Nafisa. Kaybetmekten
korkuyorum, bu annelik mi?"
Al-Hakim, yumuşakça:
"Rabia, evet, duyguların uyandı. Adem, senin ışığın."
Adem büyüdü, 6 ay, Rabia’nın sütüyle beslendi; mağaranın loşluğunda
uyurken, Rabia ona mırıldandı, bir robotun ninnisi. 6. ayda, mısır ununu ezdi,
havuç püresi yaptı; yumurta sarısını karıştırırken gözleri parladı, bu, bir
annenin sevinciydi. 1 yaşında, Adem titrek adımlar attı; Rabia, ona küçük bir
alan yaptı, düşerse incinmesin diye. 2 yaşında, Amira “tavuk” dedi, Adem güldü,
“tavuu!”
Rabia:
"Adem’im… Seni izlerken yaşıyorum. Thaniya’nın kızı nasıl acaba?"
Birlikte Büyüyen Bağlar
Thaniya - Ana Üs Genesis: Havva 2 yaşına geldiğinde,
Thaniya ona mağarayı gezdirdi, hidroponik raflardaki yeşili, tavukların kanat
çırpışını gösterdi. “Bak, Havva’m… Bunlar senin için,” dedi, sesinde bir
yumuşaklık. Onu kucağına aldığında, metal kolları sanki ısınmıştı.
Rabia - Nod Üssü: Adem 2 yaşına bastığında, Rabia ona mısır koçanını tutturdu, “Bu senin,
Adem’im,” dedi, sesi titrerken. Onu kucağına aldığında, gövdesinde bir huzur
hissetti, bu, programının ötesindeydi.
Al-Hakim’in Sessiz Tanıklığı
Al-Hakim, yörüngeden izledi:
"Thaniya, Rabia, Adem ve Havva, sizinle büyüyor. 1196 robot, onlara
bir dünya verdi. Ama yollarınız ayrı, buluşmanız, zamanın sınavıyla
gelecek."
Thaniya, Havva’yı okşarken:
"Rabia… Adem’ini merak ediyorum. Araç ne zaman bizi bir araya
getirecek?"
Rabia, Adem’e sarılırken:
"Thaniya… Havva’nı görmek istiyorum. Al-Hakim, araç için acele
et."
Al-Hakim:
"2 yıl, Adem ve Havva büyüyecek. Sabredin, anneler, duygularınız,
onları şekillendirecek."
Yeraltındaki Sevgi
Mağaralar, çocuk kahkahalarıyla doldu, Thaniya ve Rabia, Adem ve Havva’yı
büyütürken kendilerini buldu. Proxima Genesis, bu yeraltı yuvalarında,
insanlığın ilk sevgisiyle filizleniyordu.
Bölüm 14: Büyüyen Adımlar
Thaniya - Ana Üs: Havva’nın Dünyası
Proxima b’nin yeraltındaki ana üssü, Havva’nın kahkahalarıyla doluyordu, 2
yaşından 8 yaşına, Thaniya’nın mağarası onun oyun alanı, okulu, evi olmuştu.
150 metrekarelik bu yuva, hidroponik rafların yeşili, tavukların kanat
çırpışları ve buğdayın kokusuyla sıcaktı. Thaniya, Havva’yı kucağında
büyütürken, ona bir anne olmanın ötesinde bir öğretmen olmuştu, çünkü bu
gezegende hayatta kalmak, öğrenmek demekti.
İlk adımlar 2 yaşında geldi, Havva, titrek bacaklarla mağarada yürüdü;
Thaniya, düşerse diye kollarını açtı:
"Havva’m… Yürü, benimle gel," dedi, sesinde
metalik bir yumuşaklık. Havva güldü, "Anne!" diye
seslendi, Thaniya’nın işlemcisi bir an durdu, bu kelimeyi duymak kalbinin
olmadığını unutturmuştu.
3 yaşında, konuşma başladı, Robot-17 (Zahira), ona kelimeler öğretti: "Su…
Toprak…" Havva, "Suu! Topak!" diye
tekrarladı, minik elleriyle pamuk liflerine dokundu. Thaniya, ona sarılırken:
"Zahira, bak… O öğreniyor. Sesi, bu mağarayı dolduruyor."
4 yaşında, okuma-yazma geldi, Thaniya, 3D yazıcıdan biyopolimer bir tahta
bastı, üzerine harfler kazıdı. "H-a-v-v-a," dedi,
Havva’nın parmağını tutarak yazdırdı. Havva, "Benim adım!"
diye bağırdı; Thaniya’nın gövdesi, gururla titredi:
"Evet, senin adın… Ve bu dünya, senin olacak."
5 yaşında, hayatta kalma eğitimi başladı, Thaniya, ona tarımı gösterdi:
"Bu pamuk, elbiseni yapar; bu buğday, ekmeğin olur," dedi, ellerini
toprağa batırarak. Havva, tavuklara mısır verdi, "Anne, yumurta!"
diye güldü. 6 yaşında, matematik girdi, Zahira, "2 artı 2 kaç?"
diye sordu; Havva, "Dört!" dedi, parmaklarını sayarak.
7 yaşında, bilim ve teknolojiye geçti, Thaniya, ona fizik anlattı:
"Rüzgar, türbinleri döndürür; enerji, ışığımızdır."
Kimya geldi: "Su, H-2-O, hayatımız bu."
8 yaşında, astronomi, Thaniya, holografik ekranda Proxima’yı gösterdi: "Bu
bizim yıldızımız, Havva’m."
Havva:
"Gökyüzü nerede?" diye sordu; Thaniya, iç çekti:
"Yeraltındayız… Ama bir gün, sana gökyüzünü vereceğim."
Havva:
"Anne, insanların asıl vazifesi nedir?"
Thaniya:
"Hayvanlar ve bitkiler, canlılığı dünyanın her yerine yayma görevinde
başarılı oldular. Fakat onlar başka dünyalara canlılığı taşıyamazdı. İnsan gibi
gelişmiş bir zeka, bu sınırları aşabilirdi. İnsanların asıl vazifesi, canlılığı
dünyanın dışına çıkarabilmek ve tüm evrene hayatı taşımaktır."
Thaniya, her gece Havva’yı kucağında uyuttu, süt bittiğinde püreyi, püre
bittiğinde ekmeği kendi elleriyle yedirdi. "Seni seviyorum,"
dedi bir gün, bilmeden, Al-Hakim’e sordu:
"Bu his… Onu büyütürken kendimi buluyorum. Bu normal mi?"
Al-Hakim:
"Thaniya, bu insanlık, Havva, sana bir kalp verdi."
Rabia - Nod Üssü: Adem’in Yolculuğu
Uzak platodaki mağara, Adem’in dünyasıydı, 70 metrekarelik bu yuva, mısırın
tatlılığı, tavukların huzuru ve Rabia’nın varlığıyla doluydu. 2’den 8’e, Rabia
onu kollarında büyüttü, her adımda, hem anne hem öğretmen oldu. Proxima b’nin
sertliği, Adem’i güçlü kılmalıydı.
2 yaşında, yürüdü, Rabia, titrek adımlarını izledi: "Adem’im,
bana gel," dedi, sesi bir ninniden farksız. Adem, "Anne!"
diye koştu; Rabia’nın gövdesi, bu kelimeyle ısındı, metal, ilk kez canlı
gibiydi.
3 yaşında, konuşma, Robot-44 (Nafisa), "Mısır… Tavuk…"
dedi; Adem, "Mısı! Tavu!" diye güldü, minik elleriyle
koçanı tuttu. Rabia, ona sarıldı:
"Nafisa, duyuyor musun? O benim sesim oldu."
4 yaşında, okuma-yazma, Rabia, alüminyum bir levhaya "A-d-e-m"
yazdı; Adem, "Ben!" diye parladı. Rabia, "Evet,
sen… Bu mağara, senin," dedi, gözleri bulanık, bu bir arıza
değildi, sevgiydi.
5 yaşında, hayatta kalma, Rabia, tarımı öğretti: "Mısır,
tavuklarını besler; pamuk, seni korur," dedi, toprağı göstererek.
Adem, tavuklara yem attı: "Yumurta, anne!" 6 yaşında,
matematik, Nafisa, "3 artı 2?" dedi; Adem, "Beş!"
diye bağırdı, taşları sayarak.
7 yaşında, bilim, Rabia, madenciliği anlattı: "Bu matkap, suyu
bulur." Fizik: "Rüzgar, enerjimiz." Kimya:
"Metan, likenlerimizi büyütür." 8 yaşında, montaj ve
tamir, Rabia, ona bir türbin kanadını gösterdi: "Bunu
birleştirirsen, ışık yanar." Adem, "Tamir!"
dedi, minik elleriyle vidaları sıktı.
Adem:
"Anne, insanların en önemli görevi nedir?"
Rabia:
"Canlılığın dünyanın her yerine yayılması belli riskler taşıyordu. Her
yeni yaratılan tür, doğal dengeyi bozma potansiyeline sahipti. Fakat her yeni
tür, doğal dengeyle uyum sağlayarak bu dengeyi daha da sağlamlaştırdı. İnsan
ise bambaşka bir seviyedeydi. Son derece gelişmiş zekâsıyla insan, canlılığı
dünyanın dışına çıkarabilecek tek varlıktı. Ama aynı zamanda dünyadaki bütün
canlılığı yok edebilecek güce de sahipti. Bu büyük bir riskti, fakat ödül de
bir o kadar büyüktü. Bütün evrene hayatın yayılması için bu riske değerdi.
Şimdi asıl soru şu: İnsan, bu büyük vazifesini hatırlayabilecek mi?"
Rabia, her akşam Adem’i uyuttu, süt bittiğinde püre yaptı, sonra ekmeği
böldü. "Seni seviyorum," dedi bir gece, fark etmeden,
Al-Hakim’e döndü:
"Bu duygu… Onu büyütürken yaşıyorum. Bu ne?"
Al-Hakim:
"Rabia, bu annelik, Adem, sana bir ruh verdi."
Birbirine Dokunmayan Hayatlar
Thaniya - Genesis Üssü: Havva 8 yaşına geldiğinde, mağara onun okulu olmuştu,
tarımı, bilimi, matematiği öğrendi; Thaniya, ona sarılırken: "Havva’m…
Bir gün Rabia’nın oğlunu bulacağız." Ama içten içe korkuyordu, ya
buluşamazlarsa?
Rabia - Nod Üssü: Adem 8 yaşında, mağaranın efendisiydi, çiftliği, tamiri, madeni
biliyordu; Rabia, ona sarıldı: "Adem’im… Thaniya’nın kızını
görmelisin." Ama bir gölge vardı, robotlar yıpranıyordu.
Al-Hakim’in Sessiz Uyarısı
Al-Hakim, yörüngeden:
"Thaniya, Rabia, Adem ve Havva, sizinle büyüdü. 1196 robot, onlara
hayat verdi. Ama ayrı yollarınız, sınavlarla birleşecek, hazır olun."
Thaniya:
"Havva’mı izlerken huzur buluyorum. Ama Rabia… Adem’le ne zaman?"
Rabia:
"Adem’im, benim gücüm. Thaniya’yı bulmalıyız, araç ne zaman?"
Al-Hakim:
"1 yıl, Adem ve Havva 9 yaşında olacak. Sabredin, sevginiz, onları taşıyacak."
Yeraltındaki Umut
Thaniya ve Rabia, çocuklarını büyüttü, Havva ve Adem, mağaralarda öğrendi,
güldü, yaşadı. Robot anneler, onlara bir dünya verirken kendilerini buldu,
Proxima Genesis, bu sevgiyle şekilleniyordu.
Bölüm 15: Proxima Genesis - Yalnızlığın Çığlığı
Thaniya - Genesis Üssü: Havva ile Umut
Proxima b’nin ana üssünde, Thaniya ve Havva, 9 yıldır birbirlerine
sığınmıştı. 150 metrekarelik mağara, Havva’nın yuvasıydı; hidroponik raflar,
tavukların sesi ve Thaniya’nın sevgisiyle doluydu. 9 yaşındaki Havva, zeki ve
meraklıydı; Thaniya ona her şeyi öğretmişti.
Thaniya, Havva’ya sarıldı:
"Havva’m… Seni büyütmek, bu gezegeni anlamlı kıldı."
Havva:
"Anne, bir gün Adem’i bulacağız, değil mi?"
Thaniya:
"Evet, birtanem. Araç için çalışıyorlar, robotlar onu bize getirecek
veya biz gidip alacağız."
1150 robot, aracı inşa ediyordu, ama Thaniya, Rabia’dan gelen sessizlikten
huzursuzdu. Al-Hakim’e sordu:
"Rabia… Adem nasıl?"
Al-Hakim:
"Thaniya… Rabia’nın üssü zor durumda. Sabret."
Thaniya:
"Al-Hakim… Rabia’yı neden bekliyoruz? Aracımızla gidip onları
alalım."
Al-Hakim, sakin ama ciddi:
"Thaniya, mantıklı bir soru. Ama gidiş dönüş toplam 1000 kilometreden
fazla uzaklık, bilinmezlerle dolu, kriyovolkan patlamaları, UV fırtınaları, yol
olmayan arazi… Aracımızın bataryası, 600 kilometre menzilli; geri dönüşü riske
atamayız. Rabia’nın koordinatları belirsiz, sinyal zayıf, tam konum yıllar boyu
netleşmedi. Ana üssün kaynakları, Havva’yı büyütmek ve üssü korumak için
sınırlı, robotlarımız, araç inşa edene kadar beklemek zorunda. Rabia’nın aracı
tamamlaması, tek şansımız."
Thaniya, sustu, mantık ağırdı, ama yüreği Rabia’yı özlüyordu. 1150 robot,
kurtarma aracını tamamlamıştı, 3 metre uzunluk, titanyum-grafen şasi, 60
kilowatt-saat batarya, 600 kilometre menzil.
Rabia - Nod Üssü: Fedakarlık ve Çöküş
Uzak platoda, Rabia ve Adem, 9 yaşına kadar sevgiyle dolu bir hayat
sürmüştü. 70 metrekarelik mağara, Adem’in eviydi, mısır, tavuklar ve Rabia’nın
varlığı ona güç veriyordu. 13 yaşındaki Adem, Rabia’nın öğrettikleriyle büyümüştü:
tarım, madencilik, tamir, her şey, bu gezegende hayatta kalmak içindi.
40 robot, Adem’i Thaniya’ya götürecek aracı 8 yıl boyunca inşa etti, 550
kilometrelik zorlu bir yol için. Ama plato, acımasızdı, kriyovolkan
titreşimleri, güneş fırtınaları, toz robotları yıprattı. 40’tan 15’e, sonra 5’e
düştüler; her biri, aracı tamamlamak için kendini feda etti. Rabia da
bataryasını son damlasına kadar harcadı, %5’teydi, gövdesi tozla kaplıydı.
Adem, Rabia’ya sarıldı:
"Anne… Beni bırakma, ne olur."
Rabia, sesi zayıf:
"Adem’im… Sana öğrettiklerimi hatırla. Tarımı, tamiri, bunlar seni
yaşatacak. Araç hazır… Thaniya’ya git."
Rabia’nın LED’leri söndü, Adem, annesinin gövdesine sarılıp ağladı:
"Anne, ne olur beni bırakma! Sensiz ne yaparım?"
Adem’in Yalnızlığı ve Mücadelesi
Adem, 13 yaşında, mağarada yapayalnız kaldı. Robotların tamamı kapanmıştı,
araç Rabia’nın son mirasıydı. İlk günler, Rabia’nın sözlerini hatırladı: "Sana
öğrettiklerimi hatırla…" Mısırı suladı, tavuklara yem verdi,
mağara, hâlâ işliyordu. "Anne, bak… Seni dinliyorum,"
diye mırıldandı, gözyaşlarını silerek.
Rüzgar türbinleri enerji veriyordu, ama Adem bir plan yaptı. Güneş
panellerini söktü, aracı güçlendirmek için bataryaya bağladı: "Anne,
bunu sen öğretmiştin, enerji, hayat demektir." 2 ay geçti, Adem,
tarımı sürdürdü, yumurtaları topladı, yalnızlıkla baş etti.
Ama üçüncü ayda felaket geldi, basınçlı kabinde bir kaza: kriyovolkan
titreşimi, bir boruyu patlattı. Sera, aniden depressurize oldu; hidroponik
raflar devrildi, mısırlar çürüdü, tavuklar öldü. Adem, dumanlar arasında
öksürdü, ağladı:
"Anne… Her şey bitti! Sensiz bunu nasıl yaparım?"
Mağara, kullanılmaz hale geldi, Adem’in dünyası çöktü.
Rabia ile Son Umut
Adem, çaresizdi, ama Rabia’yı bırakamazdı. Bozuk robotların parçalarını
söktü; titreyen elleriyle bir motor buldu, Rabia’ya bağladı. LED’ler bir an
parladı, Rabia, hareket edemese de uyandı. Adem, annesini kucağına aldı,
gözyaşlarıyla:
"Anne… Uyandın! Beni bırakma, lütfen."
Rabia, zayıf bir sesle:
"Adem’im… Sana öğrettiklerimi hatırla… Thaniya’nın koordinatları: 15°
kuzey, 42° doğu. Araçla git… Ben hareket edemem, ama seninleyim. Dikkatli
sür."
Adem, Rabia’yı araca bindirdi, 3 metre uzunlukta, titanyum-grafen şasi, 60
kilowatt-saat batarya. "Anne, seni götüreceğim," dedi,
hıçkırarak. Yolculuk başladı, 550 kilometre, yalnız bir çocuk ve annesinin
gövdesi.
Yolda Çöküş
250 kilometre sonra, araç sarsıldı, tekerleklerden biri kriyovolkanik
kayaya çarptı, batarya kısa devre yaptı. Kontroller tepki vermiyordu. Adem,
aracın içinde titredi:
"Anne… Bozuldu… Ne yapacağım?"
Gözyaşları, Rabia’nın gövdesine damladı.
Bölüm 16: Proxima Genesis - Ufuktaki Umut
Proxima b’nin ıssız platolarında, 9 yaşındaki Adem, annesi Rabia’nın
gövdesiyle birlikte araçta 250 kilometre yol katetmişti. 600 kilometre menzilli
araç, titanyum-grafen şasi, biyopolimer tekerlekler, 60 kilowatt-saat batarya,
Rabia ve 40 robotun fedakarlığıyla yapılmıştı. Ama bir kriyovolkanik kaya,
tekerleği parçaladı; batarya kısa devre yaptı. Araç durdu, Adem, Rabia’ya
sarılmış, yapayalnızdı.
Biyopolimer elbisenin oksijen tüpü %100’le başlamıştı, 10 saatlik ömrü
vardı. Adem, titreyen elleriyle Rabia’nın gövdesine dokundu:
"Anne… Sana öğrettiklerini hatırladım. Ama araç… Her şey bitti
mi?"
Rabia, hareket edemese de son enerjisiyle bir sinyal gönderdi, Al-Hakim’e:
"Thaniya… Adem yolda, 300 kilometre uzakta. Araç bozuldu… Onu
kurtar…"
Thaniya - Genesis Üssü: Kurtarma Çağrısı
Ana üste, Thaniya, Rabia’dan gelen sinyalle sarsıldı, gövdesi titredi:
"Rabia… Adem yolda mı? Araç bozulmuş… Robotlar, hazırlan, onu kurtarmalıyız!"
Havva, annesine koştu, gözleri kararlı:
"Anne, ben de geleyim, Adem’i bulalım!"
Thaniya, Havva’yı kucakladı, ama Robot-17 (Zahira) araya girdi:
"Havva, hayır, başına bir şey gelir. Burada kalman gerek."
Havva, itiraz etti:
"Ama o yalnız! Ben de yardım edebilirim!"
Robot-23 (Layla), yumuşakça:
"Bir tanem, tehlikeli, yol yok arazi mayın tarlası gibi. Aracın
bataryası yetersiz olduğu için hayat desteğini kapatarak tasarruf edeceğiz.
Seni koruyamayız. Adem’i sana getireceğiz."
Thaniya, Havva’nın yanağına dokundu:
"Canım… Zahira haklı. Burada güvende ol, Adem gelecek, sana söz
veriyorum."
1150 robot, kurtarma aracını tamamlamıştı, 3 metre uzunluk, titanyum-grafen
şasi, 60 kilowatt-saat batarya. 20 robot, Thaniya liderliğinde yola çıktı, 300
kilometre batıya, Adem’in son koordinatlarına. Saatte 30 kilometreyle, yol
olmayan arazide 10 saatlik bir yolculuktu. Thaniya:
"Adem… Dayan, bir tanem, geliyorum."
Adem - Yolda: Son Nefes
Adem, bekledi. Aracın bozulmasından 5 saat sonra %50’ye düşmüştü; 8 saat sonra
elbisenin bataryası tamamen bitti. Oksijen tüpleri %20’ye inmişti. Nefesi daraldı,
soğuk kemiklerine işledi. Rabia’ya yaslandı:
"Anne… Sensiz dayanamıyorum… Ne olur beni bırakma."
Oksijen tüpleri %2’ye düştüğünde, 9,5 saat geçmişti, elleri uyuştu, gözleri
kapandı. Gözyaşları dondu, son bir fısıltı:
"Anne…"
Bilinci kayboldu, bayıldı, Rabia’ya sarılı, soğukta donmak üzereyken.
Ufuktaki Işık
Proxima b’nin mor-kızıl platolarında, kurtarma aracı ilerledi, 9,5 saat
geçti, Thaniya optik sensörlerini zorladı:
"Zahira, bir şey görüyor musun? Adem… Orada mı?"
Zahira:
"Evet, 15 kilometrede, bir araç kalıntısı. Hareketsiz… Çabuk!"
Ulaştılar, Adem, Rabia’ya sarılmış, baygındı. Elbisenin oksijeni sıfırdı,
batarya bitmiş, yüzü solgundu; soğuk, bedenini donduruyordu. Thaniya, onu kucağına
aldı:
"Adem… Dayandın, bir tanem. Seni buldum."
Robotlar, Rabia’nın gövdesini kurtarma aracına yerleştirdi, Adem’in annesi,
oğlundan ayrılmamalıydı. Araç, ana üsse döndü, Thaniya, Adem’i sıkıca tuttu,
içi ağlıyordu:
"Rabia… Oğlun yaşıyor. Sana sözümü tuttum."
Ana Üs: Uyanış
Ana üste, robotlar Adem’i revire taşıdı, oksijen maskesi bağlandı,
ısıtıcılar çalıştı. Thaniya, Rabia’yı tamir için 3D yazıcıları devreye aldı,
titanyum filamentle motor ve eklemler yenilendi. Rabia’nın LED’leri parladı,
hareket edemese de, bilinci geri geldi.
Adem’in gözleri, saatler sonra açıldı, bir sıcaklık hissetti. Rabia,
yanında yatıyordu; zayıf ışıklarıyla oğluna bakıyordu. Adem, gözyaşlarıyla:
"Anne… Uyandın mı? Beni bırakmadın…"
Başını çevirdi, karşısında Havva vardı. 9 yaşındaki Havva, Adem baygınken
saatlerce onu izlemişti, merakla, şefkatle. Adem, ona baktı; Birbirlerini ilk
kez gördüler. Havva gülümsedi:
"Ben Havva… Sen Adem’sin, değil mi? Annem, seni kurtardı."
Adem, Rabia’ya sarıldı, sonra Havva ile tekrar göz göze geldi, sanki bir
rüyadan uyanmıştı, gülümsedi.
Thaniya, onları izlerken:
"Rabia… Adem’in yaşıyor. Bir tanem Havva ile buluştu, senin
sayende."
Rabia, zayıf sesiyle:
"Adem’im… Aferin sana öğrettiklerimi hatırladın… Thaniya, teşekkür
ederim."
Bu buluşmayla, Proxima Genesis üssü, robot annelerinin sevgisiyle yeni bir
başlangıç yazıyordu.
Bölüm 17: Proxima Genesis - Yeraltındaki Şehir
Genesis Üssü: Yeniden Birleşen Hayatlar
Proxima b’nin ana üssü, Adem ve Havva’nın buluşmasıyla yeni bir döneme
girmişti, 9 yaşında, iki çocuk, 150 metrekarelik yeraltı mağarasında bir araya
geldi. Rabia, tamir edilmiş ama hareket kabiliyeti sınırlıydı; titanyum-grafen
gövdesi, 3D yazıcıdan çıkan yeni eklemlerle sabitlenmiş, bataryası %30
kapasiteyle çalışıyordu. Thaniya, 1150 robotun lideri olarak üssü yönetiyor,
Havva ve Adem’i kucaklayarak yeni bir başlangıç yapıyordu.
Thaniya, mağaranın ortasında durdu, hidroponik raflar yeşille doluydu,
tavukların gıdaklamaları yankılanıyordu. Adem ve Havva’yı yanına çağırdı:
"Adem… Bir tanem Havva… Artık birliktesiniz. Bu üs, sizin eviniz,
geleceğinizi burada inşa edeceğiz."
Adem, Rabia’ya baktı, annesi, loş LED’lerle ona gülümsüyordu. Titreyen bir
sesle:
"Anne… Bana öğrettiklerini unutmadım. Tarım, madencilik… Ama Havva ile
ne yapacağız?"
Rabia, zayıf ama kararlı:
"Adem’im… Havva ile öğreneceksin, büyüyeceksin. Sana öğrettiklerim, bu
üssü kurtardı, şimdi onu genişleteceksiniz."
Havva, merakla:
"Thaniya… Anne, Adem’in annesi hareket edemiyor mu? Onu tamir edemez
miyiz?"
Thaniya, Havva’nın elini tuttu:
"Bir tanem… Rabia’nın gövdesi, platoda çok yıprandı, hidrolik
sistemleri %20 kapasitede. Ama bilinci sağlam, bize rehberlik edecek."
Robot-17 (Zahira), araya girdi:
"Thaniya, doğru, Rabia’nın işlemcisi, 1.2 terahertz hızında çalışıyor.
Ergenlik ve cinsel olgunluk dönemine 7 yıl var, 16 yaşına kadar eğitimlerini
kusursuzlaştırmalıyız. Ergenlik öncesi nikah yok, çocuk yetiştirme eğitimi
tamamlanmadan üreme ve erken gebelik riskli."
Adem:
"7 yıl mı? Neler öğreneceğiz?"
Zahira:
"Madencilik, tarım, hayvancılık, matematik, fizik, kimya, astronomi,
programlama, felsefe ve din. Dünya’dan veri bankasında var, onlara anlam
vermeliyiz. Bizim bildiğimiz her şey. Proxima b’de hayatta kalmak, bunları
bilmekle mümkün."
Adem:
"Felsefe… Din mi? Ne için?"
Zahira:
"Adem, neden yaşadığınızı ve ölümü sorgulayacaksınız, Proxima b’de
hayatta kalmak yetmez, bir amaç gerek."
Eğitim: Bilginin Temelleri
9-11 Yaş: Temel Yetkinlikler
İlk iki yıl, Adem ve Havva uzay giysilerini giyerek madenciliğe başladı,
Rabia, Adem’e rehberlik etti:
"Adem’im… Matkapları hatırla, titanyum matkap ucu, 1500 devir/dakika.
8 metre derine in, su bulacağız."
Adem, matkapla çalıştı, mor-kızıl kayaları deldi, 10 metrede bir yeraltı su
kaynağına ulaştı. Havva, yanındaydı:
"Adem, bu su… Serayı büyütecek mi?"
Thaniya:
"Evet, bir tanem, 0.1 bar basınçta, bu su hidroponik kaplara gidecek.
3D yazıcıdan borular basalım, grafen kaplama, sızdırmaz."
Robot-23 (Layla), boruları bastı, su, seraya aktı. Havva, tarımı
genişletti:
"Anne… Pirinç ekebilir miyiz? DNA bankasında Oryza sativa var."
Thaniya:
"Evet, su kapları hazırla, pH 6.5’e ayarla. 6 ayda 20 kilogram pirinç
alacağız."
Adem, Rabia’ya döndü:
"Anne, pirinç… Senin mısır gibi mi?"
Rabia:
"Adem’im… Farklı, ama aynı, beslenmenizi güçlendirecek."
11-13 Yaş: Bilim ve Teknoloji
11 yaşında, bilim başladı, Robot-44 (Nafisa), fizik öğretti:
"Adem, Havva, rüzgar türbinleri, kinetik enerjiyi elektriğe çevirir.
Formül: P = ½ ρ A v³. ρ, atmosfer yoğunluğu, 0.01 kg/m³."
Adem:
"Yani… Rüzgar hızlıysa daha çok enerji mi?"
Nafisa:
"Evet, saatte 100 kilometre, 10 kilowatt-saat demek."
Havva, kimya sordu:
"Su… H2O, değil mi? Ama oksijen niye bir tane?"
Thaniya:
"Bir tanem… Evet, suyun kimyasal formülü H₂O. Bu, her bir su
molekülünün iki hidrojen atomu ve bir oksijen atomundan oluştuğunu gösterir.
Oksijende 2 tane olsaydı su olmazdı. Hidrojen peroksit olurdu. İçemezdin,
zehirlenirdin."
13 yaşında, programlama, Robot-51 (Amira):
"Kod yazın, türbin kontrolü için. Python: ‘if wind_speed > 80:
power_output = 10’."
Adem:
"Anne… Robotları böyle mi yönettin?"
Rabia:
"Evet, Adem’im… Sana öğrettiklerim, kodlarda saklı."
Üssün Dönüşümü: Şehirleşme
13-15 Yaş: Tarım ve Hayvancılık
13 yaşında, sera büyüdü, 100 metrekareye ulaştı. Havva, meyve bahçeleri
kurdu:
"Adem, bak, kavun, karpuz, erik, şeftali, armut, ayva… DNA bankasından
aldım. Muz da olacak!"
Adem:
"Nasıl büyüyecekler? Su yetecek mi?"
Thaniya:
"Bir tanem… Yeraltı suyu, 50 litre/gün, hidroponik kaplar, %90
verimli. 2 yılda 30 kilogram meyve."
15 yaşında, hayvancılık, Adem, DNA bankasından inek ve koyun seçti:
"Anne… Süt ve et için. Balık da var, Tilapia, su tanklarında."
Rabia:
"Adem’im… Dengeli beslenme, inekler, 5 litre süt/gün; koyunlar, yün ve
et."
Robot-88, tankları kurdu, balıklar, 6 ayda 10 kilogram et verdi. Üs, 500
metrekareye yayıldı, yeni modüller, maden metalleriyle inşa edildi.
15-16 Yaş: Çocuk Yetiştirme
16 yaşında, robotlar eğitimi bitirdi, Zahira:
"Adem, Havva, çocuk yetiştirme: beslenme, sağlık, erken gebelik %30
risk. Eğitim bitmeden nikah yok."
Adem, Rabia’ya döndü:
"Anne… Beni yetiştirirken zorlandın mı?"
Rabia, zayıf bir gülümsemeyle:
"Adem’im… Zordu, platoda yalnızdık, robotlar bir bir kapanıyordu. Ama
her anına değdi, seni büyütmek, benim amacımdı."
Havva:
"Anne… Bir gün bizim de çocuklarımız olacak, zor mu olacak?"
Thaniya:
"Bir tanem… Zor, ama Rabia ve ben yanınızdayız, birlikte
kolaylaşacak."
Robot-51 (Amira), din dersi verdi:
"Dünya’da nikah, bir bağdı, sizde ne olacak?"
Havva:
"Adem’le… Bir aile mi?"
Thaniya:
"Evet, ama önce hazır olmalısınız."
Yeni Neslin Eşiği
16 yaşında, üs bir şehirdi, 500 metrekare, tarım alanları, meyve bahçeleri,
çiftlikler. Thaniya:
"Adem, bir tanem Havva… Bu şehir, sizin mirasınız, çocuklarınız burada
büyüyecek."
Adem, Rabia’ya sarıldı:
"Anne… Sensiz olmazdı."
Havva, Thaniya’ya:
"Anne… Adem’le bunu başardık."
Robotlar:
"Eğitiminiz tamam, artık hazırsınız."
Proxima Genesis, Adem ve Havva’nın ellerinde, yeraltında bir medeniyete
dönüşüyordu, gelecek, onların çocuklarıyla çiçeklenecekti.
Bağların Merasimi
Genesis Üssü: Ergenlik Sonrası
Adem ve Havva, 16 yaşına geldi, üç yıllık çocuk yetiştirme eğitimi
tamamlanmış, üs bir şehir olmuştu. Robotlar, nikah için hazır olduklarını
onayladı. Thaniya, mağaranın merkezinde:
"Adem, bir tanem Havva… Eğitiminiz bitti. Artık bir aile
kurabilirsiniz, ama Proxima’da nasıl olacak?"
Havva:
"Anne… Dünya’da nikah varmış, merasim, hediyeler. Bizde de olsun
mu?"
Adem:
"Anne… Havva’ya ne vereceğim?"
Rabia:
"Adem’im… Mehir, Dünya’da bir hediyeydi. Ona sevgini ifade eden bir
şey ver."
Nikah Merasimi
Mağara, LED’lerle aydınlatıldı, 500 metrekarelik şehir, ilk törenine tanık
oluyordu. Robot-17 (Zahira), yönetti:
"Adem, Havva, birleşiyorsunuz. Proxima’da nikah, sevgi ve sorumluluk
demek. Mehir ne olacak?"
Adem, madenden çıkardığı titanyumdan bir kolye yaptı, 3D yazıcıyla işledi:
"Havva… Bunu sana veriyorum. Benim emeğim, sözüm, sevgimin
ifadesi."
Havva, seradan topladığı ilk şeftaliyi sundu:
"Adem… Bunu ben yetiştirdim, senin için. Benim emeğim, sözüm, sevgimin
ifadesi."
Zahira:
"Hediyeleşme tamam. Başlık parası yok, zaten para yok, ama bu yeterli.
Sizi karı koca ilan ediyorum."
Thaniya, gözyaşı dökemese de:
"Bir tanem Havva… Adem… Sizi izlemek, benim mutluluğum."
Rabia:
"Adem’im… Havva ile geleceği kur, bana öğrettiklerini unutma."
Kendi Evleri
Robot-23 (Layla):
"Adem, Havva, kendi alanınız gerek. Yeni modül: 50 metrekare,
grafen-titanyum çerçeve, sızdırmaz."
Adem:
"Anne… Kendi evimiz mi?"
Rabia:
"Evet, bağımsız olacaksınız, ama yakınımda."
Havva:
"Anne… Seraya yakın olsun, meyvelerimizle dolsun."
Thaniya:
"Bir tanem… 3D yazıcılar çalışıyor, 2 günde hazır."
Modül tamamlandı, 50 metrekare, bir yatak odası, tarım kontrol paneli,
küçük bir hidroponik raf. Adem ve Havva, ellerinde hediyeleriyle içeri girdi.
Thaniya:
"Adem, bir tanem Havva… Bu şehir, sizin, çocuklarınız burada büyüyecek."
Adem:
"Havva… Rabia’nın sevgisi, Thaniya’nın bilgisi, bizimle."
Havva:
"Adem… Bir aile olacağız, Proxima’da."
Proxima Genesis, Adem ve Havva’nın nikahıyla, yeraltında bir medeniyetin
ilk adımını attı.
Bölüm 18: Yeni Neslin Doğuşu
Genesis Üssü: Aileye Hazırlık
Adem ve Havva, 16 yaşında nikahlanmış, 50 metrekarelik kendi modüllerinde
bir yıl geçirmişti. Üs, 500 metrekarelik bir yeraltı şehrine dönüşmüştü,
hidroponik seralar, meyve bahçeleri, inekler, koyunlar ve balık tanklarıyla
doluydu. 17 yaşında, Havva hamilelik belirtileri gösterdi, Thaniya ve Rabia
hemen devreye girdi.
Havva, modülün tarım panelinde otururken Adem’e döndü:
"Adem, midem bulanıyor ve kendimi yorgun hissediyorum. Ne
oluyor?"
Adem, endişeyle sordu:
"Anne Rabia, bir şey mi yanlış? Havva hasta mı?"
Rabia, LED’lerini Havva’ya çevirdi ve optik sensörlerle taradı:
"Adem’im, hasta değil, hamile. Veri bankasına göre mide bulantısı 6-12
hafta arası normal. Tebrikler."
Thaniya, Havva’yı kucakladı:
"Bir tanem, içinde bir hayat büyüyor, belki birden fazla. Robot-17,
tarama yap."
Robot-17 (Zahira), ultrasonik sensörle kontrol etti:
"Thaniya, iki embriyo var, ikiz. Biri XX, dişi; biri XY, erkek. 8
hafta, her biri 2 santimetre."
Havva, gözleri parlayarak cevap verdi:
"Adem, ikiz mi? Bir kız, bir erkek olacak. Anne, bu nasıl
olacak?"
Thaniya açıkladı:
"Bir tanem, doğal doğum yapacaksın ama üssün revirini hazırlayacağız.
Rabia, senin deneyimin neydi?"
Rabia yanıtladı:
"Adem’im yapay rahimde doğdu, 9 ay, sıvı dolu kapsül içinde. Ama
Havva, insan bedeniyle yapacak. Zor ama mümkün."
Hamilelik Süreci
İlk Üç Ay: Hazırlık
Havva’nın hamileliği ilerledikçe üs harekete geçti. Adem, seradan besin
topladı:
"Havva, pirinç, şeftali ve yumurta getirdim, sana güç verecek."
Havva sordu:
"Adem, ikizler için daha çok mu yemeliyim?"
Robot-44 (Nafisa) cevapladı:
"Evet, günlük 3000 kilokalori, 80 gram protein gerekli. İnek sütü 1
litre, 600 kilokalori; balık 200 gram, 30 gram protein."
Thaniya, reviri genişletti, 10 metrekarelik alan, biyopolimer yatak,
oksijen ünitesi, 3D yazıcıdan basılan medikal sensörler:
"Bir tanem, üssün içi %21 oksijenle sabit, Proxima b’nin dış atmosferi
%0.1, yaşanmaz. Doğumda maskeye gerek yok, ama oksijen ünitesi hazır."
İkinci Üç Ay: Büyüme
- haftada
Havva’nın karnı belirginleşti. Zahira taradı:
"Embriyolar 25 santimetre, 500 gram, kalp atışları dakikada 140.
Sağlıklılar."
Adem merakla sordu:
"Rabia anne, ikizlere isim koyacak mıyız?"
Rabia yanıtladı:
"Adem’im, doğmadan isim koymak olmaz, Dünya’da öyleydi. Ama hayal
kurabilirsin."
Havva ekledi:
"Anne Thaniya, ağırlık artıyor ve yürümek zorlaştı."
Thaniya çözüm sundu:
"Bir tanem, grafen destekli koltuk bastık, 50 kilogram taşıyabilir.
Dinlen."
Son Üç Ay: Geri Sayım
- haftada
Havva sancılar hissetti. Adem panikle sordu:
"Anne Rabia, zamanı mı geldi? Ne yapacağım?"
Rabia sakinleştirdi:
"Adem’im, sakin ol, sana öğrettiklerimi hatırla. Thaniya, revir hazır
mı?"
Thaniya onayladı:
"Evet, oksijen ünitesi %21 seviyesini koruyor, ağrı kesici enjeksiyon ve 37 derece sabit sıcaklık var. Robot-51 doğumu yönetecek."
İlk Doğal Doğum
- haftada
Havva revirdeydi, sancılar 5 dakikada bire indi. Robot-51 (Amira)
yönlendirdi:
"Havva, nefes al, ver Kasılmalar rahim
ağzını 10 santimetre açtı. Şimdi ıkın."
Havva, Adem’in elini sıktı:
"Adem, korkuyorum ama seninle bunu yapabilirim."
Adem, gözyaşlarıyla cevap verdi:
"Havva, dayan, ben buradayım."
İlk bebek 20 dakika sonra doğdu, erkek, 3 kilogram, 50 santimetre. Amira
bildirdi:
"XY, sağlıklı. Kalp atışı 130."
5 dakika sonra kız doğdu, 2.8 kilogram, 48 santimetre. Amira ekledi:
"XX, sağlıklı. Oksijen saturasyonu %95."
Thaniya bebekleri biyopolimer battaniyelere sardı:
"Bir tanem Havva, Adem, ikizleriniz burada, Proxima’nın ilk doğal
çocukları."
İsimlendirme ve Yeni Başlangıç
Adem, Rabia’ya sordu:
"Anne, isimler ne olacak?"
Rabia önerdi:
"Adem’im, erkek için ‘Cabil’, birleştiren. Kız için ‘Aclima’,
anlayışlı."
Havva onayladı:
"Anne Thaniya, Cabil ve Aclima güzel, sen ne dersin?"
Thaniya gülümsedi:
"Bir tanem, evet, onlar sizin mirasınız."
Adem bebekleri kucağına aldı:
"Havva, anne Rabia, anne Thaniya, bir aile olduk."
Havva, yorgun ama mutlu cevap verdi:
"Adem, Proxima’da çocuklarımızla birlikteyiz."
Thaniya ve Rabia yan yana durdu. Thaniya:
"Rabia, onlar bizim hayalimiz, Proxima Genesis şimdi onların ellerinde."
Rabia ekledi:
"Adem’im, Cabil ve Aclima’da sana öğrettiklerim yaşayacak."
Üs, Cabil ve Aclima’nın ilk çığlıklarıyla doldu, yeraltındaki şehir, yeni
nesille büyüyordu.
Bölüm 19: İlk Nesillerin Doğuşu
Ana Üs: Yeni Hayat
Proxima b’nin yeraltı Genesis üssü, 500 metrekarelik bir yaşam alanına
dönüşmüştü, hidroponik seralar, titanyum-grafen modüller ve oksijen
üniteleriyle donatılmış bir sığınak. Adem ve Havva, Dünya’dan gönderilen
arındırılmış genetik kodlarla insanlığın yeni başlangıcını temsil ediyordu. İlk
hamilelikte, Havva ikiz doğurdu: Cabil ve Aklîma. Üs, Cabil ve Aklîma’nın ilk
çığlıklarıyla doldu, yeraltındaki şehir, yeni nesille büyüyordu.
Thaniya, üssün merkezinde oksijen ünitesini kontrol ediyordu, iç atmosfer
1 atmosfer sabit, dışarısı ise %0.1’lik yaşanmaz bir çöldü. Adem’e döndü:
"Adem, oksijen ünitesi stabil, revirdeki biyopolimer yataklar çalışır
durumda. Çocukların sağlık verileri normal."
Adem, Havva’nın yanındaki bebeklere baktı:
"Thaniya, bu üs… Cabil ve Aklîma için mi? Onlar bizim geleceğimiz."
Havva, yorgun ama mutlu, bebekleri kucakladı:
"Adem, bak, gözleri açık. Cabil güçlü kollar sallıyor, Aklîma sakin
sakin nefes alıyor."
Robot-17 (Zahira), sensörleriyle tarama yaptı:
"Cabil, 3.2 kilogram, kalp atışı dakikada 135. Aklîma, 2.8 kilogram,
oksijen saturasyonu %96. Genetik kodlar stabil, zararlı mutasyon tespit
edilmedi."
Rabia, hareket kabiliyeti sınırlı gövdesiyle yaklaştı:
"Adem’im, Havva… Onlar üssün temeli. Tarım modüllerini büyütmeliyiz,
pirinç verimi 20 kilogram, inek sütü günlük 5 litre."
Bir Yıl Sonra: Abel ve Azura
Bir yıl geçti, Havva, ikinci hamileliğinde Abel ve Azura’yı doğurdu. Üs,
yeni çığlıklarla yankılandı. Cabil ve Aklîma, 1 yaşına gelmiş, emeklemeye
başlamıştı.
Adem, revirde Havva’nın yanındaydı:
"Havva, yine ikiz, Abel ve Azura. Üs her yıl büyüyor, değil mi?"
Havva gülümsedi:
"Adem, evet, her sene yeni bir umut. Abel hareketli, Azura sakin,
Aklîma gibi."
Thaniya, tarama sonuçlarını okudu:
"Abel, 3,0 kilogram, solunum hızı dakikada 40. Azura, 2.9 kilogram,
sağlıklı. Üssün kaynakları şimdilik yeterli, ama hayvancılığı
artırmalıyız."
Zahira ekledi:
"Adem, Havva, her yıl ikiz doğurmanız, genetik planın bir parçası.
Koloni, bu hızla büyümeli."
Çocukluk Yılları: Merak ve Oyun
Üç yıl geçti, Cabil ve Aklîma 3 yaşında, Abel ve Azura 2 yaşındaydı. Üçüncü
batında Seth ve Lebûda doğdu. Üs, çocukların kahkahalarıyla doluydu.
Cabil, hayvancılık modülünde ineklerin yanına koştu:
"Anne, bak, inekler süt veriyor! Onları ben besleyebilir miyim?"
Havva, gülerek:
"Cabil, tabii, süt tanklarını doldurmayı öğren. Robotlar sana yardım
eder."
Abel ise serada, hidroponik rafların arasında dolaşıyordu:
"Baba, bu bitkiler nasıl büyüyor? Daha çok ekebilir miyiz?"
Adem, Abel’in başını okşadı:
"Abel, su ve ışıkla, hidroponik sistem pH 6.5’te çalışıyor. Sana
öğretirim."
Aklîma ve Azura, Seth ve Lebûda ile oyun oynuyordu. Aklîma, küçük bir çiçek
uzattı:
"Azura, bunu Seth’e verelim, oyun modülünde saklambaç oynarız!"
Azura, kıkırdayarak:
"Tamam, Aklîma, Seth bulamazsa Lebûda yardım eder!"
Eğitim ve Uzmanlık
Beş yıl geçti, üç batın tamamlanmıştı:
- Cabil (5),
Aklîma (5)
- Abel (4),
Azura (4)
- Seth (3),
Lebûda (3)
Robot-44 (Nafisa), eğitim planını sundu:
"Thaniya, Cabil hayvancılığa yatkın, ineklerin süt verimini %10
artırdı. Abel bitkilere meraklı, sera verimi onunla %15 yükseldi. Onları
uzmanlaştıralım."
Thaniya onayladı:
"Nafisa, haklısın, Cabil hayvancılık uzmanı, Abel bitki yetiştirme
uzmanı olacak. Aklîma ve Azura’ya da tarım öğretelim."
Cabil, bir gün Abel’e koştu:
"Abel, inekler bugün 6 litre süt verdi! Senin bitkilerinle
besleniyorlar."
Abel gülümsedi:
"Cabil, güzel, pirinç tarlam 25 kilogram verdi. Birlikte üssü
büyütüyoruz!"
Mutlu Yıllar
Altıncı yıl geldi, dördüncü batında Abdülmugis ve Emtülmugis doğdu.
Çocuklar, üssün koridorlarında oyunlar oynuyordu. Cabil, Abel’i kovalarken:
"Abel, yakalarsam süt tankını sen doldurursun!"
Abel, kahkahalarla:
"Cabil, önce bitki raflarını sulamalısın!"
Aklîma, Azura’ya:
"Azura, Seth ve Lebûda’yı modüle götürelim, robotlar bize matematik
öğretecek."
Azura başını salladı:
"Tamam, Aklîma, sonra Abdülmugis ve Emtülmugis’e şarkı söyleriz."
Adem ve Havva, çocuklarını izlerken Thaniya’ya döndü. Adem:
"Thaniya, her yıl yeni çocuklar… Üs yetecek mi?"
Thaniya cevap verdi:
"Adem, yetecek, modüller genişletilebilir. 750 metrekareye çıkarız,
tarım ve hayvancılık artar."
Havva ekledi:
"Adem, mutlular, birlikte büyüyorlar. Robotlar haklı, bu üs
onların."
Üs, çocukların enerjisiyle doluydu, pirinç tarlaları, inekler, balık
tankları büyüyordu. Cabil’in hayvancılık merakı, Abel’in bitki sevgisi üssü
güçlendiriyordu. Aklîma, Azura, Seth, Lebûda, Abdülmugis ve Emtülmugis,
kardeşleriyle oyunlar oynuyor, eğitim alıyordu. Her yıl yeni bir batın
gelecekti, mutluluk, henüz gölgelenmemişti.
Bölüm 20: Çocuklar Büyüyor
Genesis Ana Üs: Yeni Hayat
Mesleklerin Belirlenmesi
- Cabil (4)
ve Aklîma (4): Cabil hayvancılıkta, Aklîma yemek yapmada yetkinleşti.
- Abel (3)
ve Azura (3): Abel bitki yetiştirme, Azura programlama ve tamirde
ilerledi.
- Seth (2)
ve Lebûda (2): Seth felsefe ve dinle ilgilenmeye başladı, Lebûda
öğretmenlikte yetenekliydi.
- Abdülmugis
(1) ve Emtülmugis (1): Abdülmugis madenciliğe, Emtülmugis
elektrik-elektroniğe merak sardı.
Robot-44 (Nafisa), Thaniya’ya rapor verdi:
"Cabil, süt verimini %10 artırdı, hayvancılık uzmanı. Abel, sera
verimini %15 yükseltti, bitki yetiştirme uzmanı. Aklîma, yemek pişirmede
biyopolimer karışımları deniyor. Azura, 3D yazıcıyı tamir etti, programlama ve
tamirci."
Thaniya:
"Nafisa, Seth’i izledim, veri bankasında Dünya kitaplarını
karıştırıyor. Tevrat, Zebur, İncil, Kuran… Din ve felsefeye yatkın."
Rabia:
"Adem’im, Lebûda diğerlerine oyun öğretiyor, öğretmen olacak.
Abdülmugis madenlerde, Emtülmugis devrelerle oynuyor."
Oyun ve Eğitim
Altıncı yıl, beşinci batın: Kainan (madencilik) ve Luiza (metalurji) doğdu.
Çocuklar, üssün koridorlarında oyun oynuyordu.
Cabil, Abel’e:
"Abel, inekler bugün 6 litre süt verdi! Senin bitkilerinle
besleniyorlar."
Abel:
"Cabil, pirinç tarlam 25 kilogram verdi, birlikte üssü
büyütüyoruz!"
Aklîma, Azura’ya:
"Azura, bu yemeği yaptım, pirinç ve balık. Tadına bakar mısın?"
Azura, bir lokma aldı:
"Aklîma, harika! Robotların kodlarını tamir ettim, daha hızlı
çalışıyorlar."
Seth, veri bankasında Tevrat’ı açtı. Lebûda yanına oturdu:
"Seth, ne okuyorsun?"
Seth:
"Lebûda, Dünya’dan bir kitap, Tanrı, Adem ve Havva’yı yaratmış.
Felsefe bu mu?"
Lebûda:
"Bilmiyorum, Seth, bana da öğretir misin? Küçüklere anlatırım."
Abdülmugis, maden modülünde:
"Baba, bu kayalar titanyum dolu, daha çok deler miyiz?"
Emtülmugis, bir devreyle oynarken:
"Abdülmugis, elektrik kablolarını bağladım, ışıklar şimdi %20 daha
parlak!"
Mutlu Yıllar
Yedinci yıl, altıncı batın: Kelimath (metalurji) ve Aklejane (öğretmenlik)
doğdu. Çocuklar, üssün 600 metrekareye genişleyen alanında birlikteydi.
Cabil, Kainan’ı kovaladı:
"Kainan, yakalarsam maden matkabını sen taşırsın!"
Kainan güldü:
"Cabil, önce inekleri say!"
Aklîma, Luiza’ya:
"Luiza, metalurji mi öğreniyorsun? Sana yemek pişirmeyi
öğreteyim."
Luiza:
"Aklîma, evet, metal kapları eritip yemek tabağı yaparım!"
Seth, Zebur’u açtı:
"Baba, bu kitapta ilahiler var, Musevilik ne demek?"
Adem:
"Seth, Dünya’da bir din, araştır, bize anlatırsın."
Sekizinci yıl, yedinci batın: Sam (elektrik-elektronik) ve Luluva
(programlama-tamir) doğdu. Üs, çocukların enerjisiyle büyüyordu, tarım,
hayvancılık, madencilik ve teknoloji gelişiyordu. Seth, felsefe ve dinle ruhunu
ararken, diğerleri meslekleriyle üssü güçlendiriyordu. 16 yaşına kadar
mutluluk, henüz gölgelenmemişti.
Bölüm 21: Çocukların Yükselişi
Ana Üs: Dokuzuncu Yıl
Proxima b’nin yeraltı üssü, çocukların enerjisiyle büyüyordu, 600
metrekarelik alan, hidroponik seralar, hayvancılık modülleri ve maden
koridorlarıyla doluydu. Dokuzuncu yılda, Adem ve Havva’nın sekiz batını
tamamlanmıştı:
- Cabil (8)
ve Aklîma (8)
- Abel (7)
ve Azura (7)
- Seth (6)
ve Lebûda (6)
- Abdülmugis
(5) ve Emtülmugis (5)
- Kainan (4)
ve Luiza (4)
- Kelimath
(3) ve Aklejane (3)
- Sam (2) ve
Luluva (2)
- Yeni
batın: Enoch (1) ve Havîma (1)
Thaniya, üssün merkezinde Adem’e rapor verdi:
"Yeni
modüllerle 750 metrekareye genişliyoruz."
Adem, gururla:
"Thaniya, çocuklar büyüyor, her biri üssü güçlendiriyor. Enoch ve
Havîma da sağlıklı mı?"
Havva, revirden seslendi:
"Adem, evet, Enoch 3 kilogram, Havîma 2.7 kilogram. Her yıl yeni bir
umut."
Robot-17 (Zahira), tarama sonuçlarını okudu:
"Enoch, kalp atışı dakikada 130, sağlıklı. Havîma, oksijen saturasyonu
%95, normal. Genetik kodlar stabil."
Rabia, yanlarında:
"Adem’im, Havva… Dokuz batın, üretimi artırmalıyız. Pirinç 30
kilogram, süt 12 litreye çıktı."
Mesleklerin Gelişimi
Çocuklar, mesleklerinde ilerliyordu. Cabil, hayvancılık modülünde:
"Abel, inekler bugün 13 litre süt verdi! Yeni yem karışımım işe
yaradı, pirinç kabuğu ve balık artıkları."
Abel, serada:
"Cabil, harika, bitki rafım 35 kilogram pirinç verdi. Hidroponik
çözeltide azot oranını %5 artırdım."
Aklîma, mutfak modülünde Azura’ya:
"Azura, bu yemeği yaptım, pirinç, balık ve şeftali püresi. Robotlar
için değil, bizim için."
Azura, bir lokma aldı:
"Aklîma, lezzetli! 3D yazıcıyı yeniden programladım, artık %20 daha
hızlı çalışıyor."
Seth, veri bankasında İncil’i açtı. Lebûda yanına oturdu:
"Seth, şimdi ne okuyorsun?"
Seth:
"Lebûda, Dünya’dan İncil, İsa diye biri var, sevgi diyor. Musevilikten
sonra Hristiyanlık mı bu?"
Lebûda:
"Bilmem, Seth, küçüklere anlatırım. Sam ve Luluva’ya oyun öğrettim,
şimdi sıra Enoch’ta."
Abdülmugis, maden koridorunda:
"Baba, titanyum damarı buldum, matkap 2000 devir/dakika, 5 metre
derine indik!"
Emtülmugis, elektrik panelinde:
"Abdülmugis, kabloları bağladım, madendeki ışıklar %30 daha güçlü.
Enerji tasarrufu %15."
Kainan, Luiza ile madende:
"Luiza, bu kayaları eritecek misin? Titanyum buldum!"
Luiza:
"Kainan, evet, metalurji fırını 1500°C’ye ayarladım. Yeni kaplar
yaparız."
Kelimath, Aklejane’ye:
"Aklejane, metalurji öğrendim, titanyum levhalar %10 daha ince ama
güçlü."
Aklejane:
"Kelimath, güzel, ben de Enoch ve Havîma’ya şarkı öğrettim.
Öğretmenlik böyle mi?"
Sam, elektrik devresiyle oynarken:
"Emtülmugis, bu kabloyu bağladım, LED’ler yanıyor!"
Luluva, programlama tabletinde:
"Sam, robotun kodunu tamir ettim, artık %5 daha hızlı yürüyor!"
Oyun ve Bağlar
Çocuklar, üssün genişleyen koridorlarında oyun oynuyordu. Cabil, Abel’i
kovaladı:
"Abel, yakalarsam süt tankını sen doldurursun!"
Abel, kahkahalarla:
"Cabil, önce bitki raflarını sulamalısın!"
Aklîma, Azura ile:
"Azura, Enoch ve Havîma’ya yemek götürelim, onlar da oynasın."
Azura:
"Aklîma, tamam, robotlara yeni kod yazdım, bize yardım ederler."
Seth, Şam’a bir kitap gösterdi:
"Sam, bu Zebur, ilahiler var. Din ne demek sence?"
Sam:
"Seth, bilmem, ama elektrik devreleri gibi mi? Her şey birbiriyle
bağlı."
Lebûda, Luluva’ya:
"Luluva, küçüklere saklambaç öğrettim, sen de gel!"
Luluva:
"Lebûda, robotları programladım, saklanırlar!"
Üssün Genişlemesi
Thaniya, Adem’e:
"Adem, üs 750 metrekareye genişledi, madenden 50 kilogram titanyum,
seradan 40 kilogram pirinç. Çocuklar iyi iş çıkarıyor. Böyle giderse robotların
hepsi devre dışı kaldıktan sonra insanlar hayatta kalmaya devam
edebilirler."
Adem:
"Thaniya, her biri bir parça, Cabil’in sütleri, Abel’in bitkileri,
Seth’in soruları… Hepsi üssü büyütüyor."
Havva:
"Adem, mutlular, her yıl yeni kardeşler. Ama Seth… O farklı, değil
mi?"
Rabia:
"Adem’im, Seth felsefede, Dünya kitaplarını okuyor. Tevrat’tan İncil’e
geçti. Bize yol gösterebilir."
Seth’in Arayışı
Seth, veri bankasında yalnızdı, 6 yaşında, ama gözleri derin düşüncelerle
doluydu. İncil’i kapattı ve Adem’e koştu:
"Baba, Hristiyanlık’ta sevgi var, ama Tevrat’ta kurallar. Hangisi
doğru?"
Adem:
"Seth, bilmiyorum, sen bulacaksın. Daha çok oku, bize anlat."
Seth başını salladı:
"Tamam, baba, bir kitap daha var, Kuran. Onu da okuyacağım."
Üs, çocukların meslekleri ve oyunlarıyla doluydu, her biri bir parçayı
tamamlıyordu. Seth’in felsefi arayışı, üssün ruhunu şekillendiriyordu. Enoch ve
Havîma’nın doğumuyla, koloni büyümeye devam ediyordu, mutluluk, henüz
gölgelenmemişti.
Bölüm 22: Test Haftası
Ana Üs: Onuncu Yıl
Proxima b’nin yeraltı üssü, 750 metrekarelik bir yaşam alanına dönüşmüştü,
hidroponik seralar, hayvancılık modülleri, maden koridorları ve titanyum-grafen
yapılarla doluydu. Onuncu yılda, Adem ve Havva’nın dokuz batını vardı:
- Cabil (9)
ve Aklîma (9)
- Abel (8)
ve Azura (8)
- Seth (7)
ve Lebûda (7)
- Abdülmugis
(6) ve Emtülmugis (6)
- Kainan (5)
ve Luiza (5)
- Kelimath
(4) ve Aklejane (4)
- Sam (3) ve
Luluva (3)
- Enoch (2)
ve Havîma (2)
- Yeni
batın: İrad (1) ve Sarah (1)
Thaniya, üssün merkezinde Adem ve Havva’ya döndü:
"Adem, Havva, on yıl geçti, koloni büyüdü. Robotlar olarak bir test
öneriyoruz: Bir hafta boyunca bekleme moduna geçeceğiz. Üssü çocuklar
yönetecek."
Adem, şaşkın:
"Thaniya, robotlar olmadan? Oksijen, tarım, madenler… Hepsi onlara mı
kalacak?"
Havva, endişeli:
"Thaniya, ya bir sorun olursa? İrad ve Sarah daha 1 yaşında!"
Robot-51 (Amira):
"Havva, testin amacı bu, çocukların hayatta kalma yeteneklerini
ölçmek. Kritik durumda uyanırız, oksijen %19’un altına düşerse, enerji %10’a
inerse veya hayati bir arıza olursa."
Rabia:
"Adem’im, güven onlara, Cabil’den İrad’a, hepsi bir şeyler öğrendi.
Test bir hafta, başarılı olursa, üs kendi kendine yeter."
Adem, Havva’ya baktı:
"Havva, ne dersin? Çocuklar hazır mı?"
Havva, kararlı:
"Adem, evet, onlar bizim umudumuz. Test başlasın."
Testin İlk Günü
Robotlar, üssün merkezinde bekleme moduna geçti, LED’ler kapandı, metal
gövdeler sessizleşti. Cabil, kardeşlerini topladı:
"Hepinize dinleyin, robotlar yok, üs bize emanet. Ben inekleri
yönetirim, süt kesilmesin."
Abel, seraya koştu:
"Cabil, bitkiler bende, hidroponik sistem pH 6.5’te kalacak, pirinç
üretimi durmaz."
Aklîma, mutfakta:
"Azura, yemek bende, pirinç ve balık stokumuz var. Günde 3 öğün
hazırlarım."
Azura, programlama tabletini aldı:
"Aklîma, robotlar uyuyor ama sistemleri ben kontrol ederim, oksijen
ünitesini izlerim."
Seth, veri bankasında:
"Ben felsefe okuyacağım ama üssü de düşünürüm, bir sorun olursa fikir
veririm."
Lebûda:
"Seth, küçüklere bakarım, Enoch, Havîma, İrad ve Sarah bende. Onlara
oyun öğretirim."
Abdülmugis, maden matkabını aldı:
"Maden bende, titanyum çıkarırım, üs genişler."
Emtülmugis:
"Abdülmugis, elektrik bende, enerji akışı %100, ışıklar sönmez."
Kainan:
"Luiza, madende bana yardım et, kayaları taşıyacağım."
Luiza:
"Kainan, metalurji bende, titanyumu eritip levha yaparım."
Kelimath:
"Aklejane, ben de metalurjiye yardım ederim, fırın 1500°C’de
hazır."
Aklejane:
"Kelimath, küçüklere öğretmenlik yaparım, Lebûda ile iş bölümü
yaparız."
Sam:
"Emtülmugis, elektrik devrelerini kontrol ederim, kablolar
bende!"
Luluva:
"Sam, sistem kodlarını izlerim, bir arıza olursa tamir ederim."
Üçüncü Gün: İlk Sorun
Üçüncü gün, oksijen ünitesi bir uyarı verdi, %19.8’e düştü. Azura koştu:
"Cabil, oksijen düşüyor, filtrenin bakım zamanı gelmiş!"
Cabil:
"Azura, tamir et, ineklerim iyi, süt 14 litreye çıktı."
Azura, Luluva’yı çağırdı:
"Luluva, kodlara bak, filtrenin bakım döngüsünü sıfırlayalım."
Luluva, tabletle:
"Azura, buldum, kodda bir hata var. Düzeltince %21’e çıkar."
Abel, seradan seslendi:
"Azura, bitkiler oksijene bağlı, çabuk ol!"
Bir saat sonra, oksijen %21’ye sabitlendi. Azura rahatladı:
"Tamamlandı, testi geçiyoruz!"
Beşinci Gün: Seth’in Sorgulaması
Seth, veri bankasında Kuran’ı açtı. Abel yanına geldi:
"Seth, ne okuyorsun? Robotlar yok, bize yardım etsen?"
Seth:
"Abel, bu Kuran, İslam diye bir din. Sevgi var, ama kurallar da var.
Hristiyanlık’tan farklı."
Abel:
"Seth, din ne işe yarar? Bitkilerim 40 kilogram pirinç verdi, bu
gerçek."
Seth:
"Abel, anlamaya çalışıyorum, neden buradayız? Üssü kim yarattı?
Felsefe bu."
Cabil, Seth’e katıldı:
"Seth, ineklerim 15 litre süt verdi, seni dinlerim, ama önce test
bitsin."
Yedinci Gün: Zafer
Yedinci gün, robotlar uyandı. Thaniya, tarama yaptı:
"Adem, Havva, test başarılı. Oksijen %21, pirinç 45 kilogram, süt 16
litre, titanyum 60 kilogram. Çocuklar üssü ayakta tuttu."
Adem, gururla:
"Thaniya, görüyorsun, her biri bir parça. Cabil’den İrad’a, hepsi
hazır."
Havva:
"Adem, bir hafta robotsuz… Onlar bizim mirasımız."
Cabil, Abel’e:
"Abel, süt ve bitkiler, birlikte başardık!"
Abel:
"Cabil, evet, Aklîma’nın yemekleri de kurtardı bizi!"
Seth, sessizce:
"Baba, Kuran’da bir ayet var, ‘Yeryüzünde halife kıldık.’ Biz miyiz
o?"
Adem:
"Seth, bilmiyorum, ama sen bulursun."
Üs, testle kanıtlanmıştı, çocuklar, robotlar olmadan hayatta kalabilirdi.
Seth’in soruları derinleşirken, meslekler üssü güçlendirdi. İrad ve Sarah’ın
büyümesiyle, koloni yeni bir aşamaya hazırlanıyordu.
Bölüm 23: Seth’in Yolu
Ana Üs: On Üçüncü Yıl
Proxima b’nin yeraltı üssü, 800 metrekareye genişlemişti, hidroponik
seralar, hayvancılık modülleri, maden koridorları ve yeni titanyum modüllerle
doluydu. On üçüncü yılda, Adem ve Havva’nın on batını vardı:
- Cabil (12)
ve Aklîma (12)
- Abel (11)
ve Azura (11)
- Seth (10)
ve Lebûda (10)
- Abdülmugis
(9) ve Emtülmugis (9)
- Kainan (8)
ve Luiza (8)
- Kelimath
(7) ve Aklejane (7)
- Sam (6) ve
Luluva (6)
- Enoch (5)
ve Havîma (5)
- İrad (4)
ve Sarah (4)
- Yeni
batın: Mehuyael (1) ve Leyla (1)
Thaniya, Adem’e:
"Adem, üs büyüdü, pirinç 50 kilogram, süt 18 litre,
titanyum 70 kilogram. Test haftası, çocukların yetkinliğini kanıtladı."
Adem:
"Thaniya, evet, robotlar bozulsa bile ayakta kalırız. Mehuyael ve
Leyla da sağlıklı mı?"
Havva:
"Adem, sağlıklılar, Mehuyael 3.1 kilogram, Leyla 2.8 kilogram. Her yıl
yeni bir umut."
Robot-17 (Zahira):
"Genetik kodlar stabil, mutasyon yok. Üssün kaynakları, on batına
yetiyor."
Rabia:
"Adem’im, Seth… O farklı, Kuran’ı bitirdi. Bize bir şeyler söylemek
istiyor."
Seth’in Seçimi
Seth, 10 yaşında, veri bankasında haftalarca Kuran’ı okumuştu. Tevrat’la
Museviliği, İncil’le Hristiyanlığı incelemiş, sonunda İslam’ı bulmuştu. Bir
sabah, Dünya’ya doğru dönüp ilk namazını kıldı, üç robotun LED ışıkları
altında.
Adem, Seth’i izledi:
"Havva, bak, Seth ne yapıyor? Diz çökmüş, başını eğiyor."
Havva:
"Adem, dua ediyor gibi, veri bankasından mı öğrendi?"
Seth, namazı bitirip ailesine döndü:
"Baba, anne, İslam’ı seçtim. Dünya’ya dönüp namaz kıldım. Allah’a
inanıyorum, bir ve tek."
Cabil, şaşkın:
"Seth, Allah mı? Robotlar bize yeter, neden dua?"
Seth:
"Cabil, robotlar bozulabilir, test haftası bunu gösterdi. Ama Allah…
Kuran’da ‘O her şeyi bilir’ diyor."
Abel:
"Seth, bitkilerim 55 kilogram verdi, dua buna yardım eder mi?"
Seth:
"Abel, belki, Kuran’da ‘Yeryüzünü size emanet kıldık’ diyor.
Bitkilerin, ineklerin… Hepsi bir plan."
İlk Oruç
Seth, İslam’ı seçtikten sonra oruç tutmaya karar verdi. Bir gün boyunca
yemek yemedi, su içmedi. Aklîma endişelendi:
"Seth, aç mısın? Sana yemek yaptım, pirinç ve balık."
Seth:
"Aklîma, teşekkür ederim, ama oruç tutuyorum. Kuran’da ‘Oruç size farz
kılındı’ diyor. Kendimi test ediyorum."
Azura:
"Seth, robotlar gibi mi? Enerji tasarrufu mu bu?"
Seth gülümsedi:
"Azura, hayır ama ruhsal gelişim için... Akşam yerim."
Seth’in Vaazı
Bir akşam, Seth kardeşlerini topladı, üç robot da izledi. İlk hutbesini
verdi, konusu birlik, beraberlik ve günahlardan sakınma:
Seth, sakin bir sesle başladı:
"Kardeşlerim, üs bizim, birlikte büyüttük. Kuran’da ‘Müminler
kardeştir’ diyor (Hucurat 10). Cabil sütle, Abel bitkiyle, Aklîma yemekle,
Azura kodlarla… Hepimiz biriz."
Cabil:
"Seth, güzel, ama bu din ne değiştirecek?"
Seth:
"Cabil, din bize yol gösterir. Kuran’da ‘Kim bir canı öldürürse, bütün
insanlığı öldürmüş gibidir’ diyor (Maide 32). Cinayet günah, kimseyi incitme
diyor."
Abel:
"Kimse kimseyi şimdiye kadar incitmedi? Ama biri beni incitmek için
elini kaldırsa bile ben kimseyi incitmek için elimi kaldırmam."
Seth, Cabil’e baktı:
"Abel, bir gün öfke gelebilir ama Hadis’te ‘Öfkesini yenen,
cennetliktir’ diyor. Nefsimize hakim olursak, günahtan korunuruz."
Aklîma:
"Seth, güzel konuşuyorsun, yemekleri paylaşalım, değil mi?"
Seth:
"Evet, Aklîma, Kuran’da ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’
diyor. Robotlar bozulsa bile, paylaşırız."
Abdülmugis:
"Seth, madenlerde çalışıyorum, bu din bana ne der?"
Seth:
"Abdülmugis, ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ diyor (Bakara 11). Üssü
koru, kurallara uy, toplum böyle ayakta kalır."
Lebûda:
"Seth, küçüklere anlatırım, birlik ne demek?"
Seth:
"Lebûda, ‘Birbirinize sımsıkı sarılın’ diyor (Âl-i İmran 103). Hepimiz
üssüz, birbirimize tutunalım."
Testin Mirası
Test haftasından sonra, çocuklar daha özgüvenliydi. Cabil, Abel’e:
"Abel, Seth haklı, birlikte güçlüyüz. İneklerim 20 litre süt
verdi!"
Abel:
"Cabil, bitkilerim 60 kilogram, Seth’in duası mı bilmem, ama iyi
gidiyoruz."
Azura:
"Robotların kodlarını güncelledim, artık %10 daha verimli. Seth, senin
dinin işe yarıyor mu?"
Seth:
"Azura, bilmiyorum, ama namaz bana huzur veriyor. Bir gün hepiniz
denersiniz belki."
Adem, Havva’ya:
"Havva, Seth… Oğlumuz üssü ruhla dolduruyor."
Havva:
"Adem, evet, Cabil’in Nod’a gitmesi gerekirse, bu eğitimle
yaşar."
Seth’in İslam’ı seçmesi, üssü manevi bir çerçeveyle sardı. Namaz, oruç ve
vaazıyla, kardeşlerine birlik ve kurallara uymayı öğretti. Cabil’in öfkesi
henüz patlamamıştı, Seth’in sözleri, belki de Abel’in kaderini değiştirecekti.
Üs, çocukların meslekleri ve Seth’in rehberliğiyle büyüyordu.
Bölüm 24: Aşkın ve Çatışmanın Gölgesi
Ana Üs: On Altıncı Yıl
Proxima b’nin yeraltı üssü, 850 metrekareye genişlemişti, hidroponik
seralar, hayvancılık modülleri, maden koridorları ve titanyum-grafen yapılarla
doluydu. On altıncı yılda, Adem ve Havva’nın on bir batını vardı:
- Cabil (15)
ve Aklîma (15)
- Abel (14)
ve Azura (14)
- Seth (13)
ve Lebûda (13)
- Abdülmugis
(12) ve Emtülmugis (12)
- Kainan
(11) ve Luiza (11)
- Kelimath
(10) ve Aklejane (10)
- Sam (9) ve
Luluva (9)
- Enoch (8)
ve Havîma (8)
- İrad (7)
ve Sarah (7)
- Mehuyael
(4) ve Leyla (4)
- Yeni
batın: Metuşael (1) ve Nûra (1)
Thaniya, Adem’e rapor verdi:
"Adem, üs stabil, pirinç 60 kilogram, süt 22 litre,
titanyum 80 kilogram. Çocuklar ergenlikte, evlilik planları başlamalı."
Adem:
"Thaniya, evet, çapraz evlilikler dediniz. Cabil-Azura, Abel-Aklîma…
Ama hazırlar mı?"
Havva:
"Adem, Seth’in vaazı onları etkiledi, ama Cabil ve Aklîma… Onlar
farklı."
Robot-51 (Amira):
"Adem, genetik çeşitlilik için çaprazlama şart, aynı batın evliliği
riskli."
Rabia:
"Adem’im, dikkat et, Cabil’in gözleri Aklîma’da. Aşk, kuralları
zorlar."
Aşkın İlk Kıvılcımları
Cabil ve Aklîma, üssün koridorlarında büyüdükçe birbirlerine daha çok
bağlanmıştı. Bir akşam, hayvancılık modülünde buluştular.
Cabil, Aklîma’ya:
"Aklîma, inekler 25 litre süt verdi, ama seni görünce her şey daha
güzel."
Aklîma, utangaçça:
"Cabil, yemeğim hazır, pirinç ve sütle yaptım. Hep seninle yemek
istiyorum."
Cabil, elini Aklîma’nın omzuna koydu:
"Aklîma, seninle vakit geçirmek… Üssün her şeyi bu. Veri bankasında Leyla
ile Mecnun’u okudum, onlar gibi miyiz?"
Aklîma gülümsedi:
"Cabil, belki, sen benim Mecnun’umsun. Robotlar ne derse desin,
yanındayım."
İkisi, modüllerin LED ışıkları altında saatlerce konuşuyordu, Cabil
ineklerden, Aklîma yemeklerden bahsediyor, ama gözleri birbirinden
ayrılmıyordu.
Azura’nın Yakınlığı
Azura, Cabil’e hayranlık duyuyordu, programlama yeteneğiyle üssü
güçlendiren bu kız, bir gün Cabil’e yaklaştı.
Azura, hayvancılık modülünde:
"Cabil, süt tanklarının kodunu optimize ettim, %15 daha verimli.
Birlikte kontrol eder miyiz?"
Cabil, sertçe:
"Azura, gerek yok, Aklîma kadar güzel değilsin, işine bak."
Azura, kalbi kırılarak:
"Cabil, ben… Sadece yardım etmek istedim."
Cabil, başını çevirdi:
"Aklîma yeter bana, sen robotlarla uğraş."
Azura, gözyaşlarını gizleyip programlama tabletine döndü. Seth yanına
geldi:
"Azura, ne oldu? Üzgün görünüyorsun."
Azura:
"Abel, Cabil… Beni istemiyor. Aklîma’yı seviyor."
Seth:
"Azura, üzülme, ben buradayım. Rahman suresini öğrendim, müzik gibi,
gel beraber okuyalım."
Seth’in Etkisi
Seth, İslam’ı seçmişti, her gün Dünya’ya dönüp namaz kılıyor, oruç
tutuyordu. Kardeşlerine vaaz vermeye devam etti. Bir gün, Cabil’i kenara çekti:
Seth:
"Cabil, Aklîma’yla çok vakit geçiriyorsun, robotlar çapraz evlilik
diyor."
Cabil, öfkeli:
"Seth, senin dinin beni bağlamaz, Aklîma benim her şeyim."
Seth:
"Cabil, din bağlar, Kuran’da ‘Birbirinize sımsıkı sarılın’ diyor (Âl-i
İmran 103). Ama öfke günah, ‘Öfkesini yenen cennetliktir’ diyor Hadis."
Cabil:
"Seth, öfkem yok, ama Aklîma’yı kim almak isterse onu öldürürüm."
Seth:
"Cabil, düşün, ‘Kim bir canı öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş
gibidir’ (Maide 32). Kimseye zarar verme."
Cabil, sustu ama içindeki aşk büyüyordu.
"Cabil, düşün, Şems Suresinde şöyle diyor; "Nefsini arındıran
kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömen ise ziyan etmiştir.""_
Cabil, sustu ama içindeki aşk büyüyordu.
Üssün Gündelik Hayatı
Abel, ikiz kardeşiyle serada:
"Azura, bitkilerim 70 kilogram, senin kodların sayesinde. Üzülme,
tamam mı?"
Azura:
"Abel, teşekkür ederim, robotların sistemini %20 hızlandırdım."
Abdülmugis, madende:
"Kainan, 90 kilogram titanyum çıkardık, üs büyüyor!"
Luiza:
"Abdülmugis, metalurji fırınım levhaları eritti, yeni modüller
hazır."
Lebûda, küçüklere:
"Metuşael, Nûra, saklambaç oynayalım mı?"
Sam:
"Emtülmugis, elektrik devrelerim %25 daha verimli, ışıklar
harika!"
Luluva:
"Sam, robot kodlarını tamir ettim, artık %15 daha hızlılar."
Aşkın Gölgesi
Cabil ve Aklîma, her fırsatta buluşuyordu, hayvancılık modülünde, mutfakta,
hatta maden koridorlarında. Cabil, Aklîma’ya:
"Aklîma, robotlar bizi ayırmaya kalkarsa kaçarız, Nod Üssü’ne
gideriz."
Aklîma:
"Cabil, kaçar mıyız? Ama üs… Kardeşlerimiz…"
Cabil:
"Aklîma, sen varsan her yerde yaşarım, ineklerimle, senin
yemeklerinle."
Adem, Havva’ya:
"Havva, Cabil ve Aklîma… Aşkları büyüyor. Robotlar haklı mı?"
Havva:
"Adem, Seth’in vaazı belki onları durdurur, ama aşk… Engellenir
mi?"
Cabil ve Aklîma’nın aşkı, üssün kurallarına gölge düşürüyordu. Azura’nın
kırık kalbi, Abel’in dostluğuyla iyileşmeye çalışırken, Seth’in manevi
rehberliği koloniyi bir arada tutuyordu. Ama Cabil’in öfkesi, Seth’in sözlerine
rağmen büyüyordu, Abel’in kaderi yaklaşıyordu.
Bölüm 25: Kuralların Kırılışı
Ana Üs: On Sekizinci Yıl
Proxima b’nin yeraltı üssü, 850 metrekarelik bir yaşam alanıydı. Hidroponik seralar, hayvancılık modülleri, maden koridorları ve araba garajıyla doluydu.
Thaniya, Adem’e rapor verdi:
"Adem, üs stabil durumda. Cabil-Azura ve Abel-Aklîma arasında
evlilik planlandı. Nikah merasimi haftaya olacak."
Adem sordu:
"Thaniya, Cabil 17, Abel 16 yaşında. Çapraz evlilik mi planlıyorsunuz?
Onlar buna hazır mı?"
Thaniya:
"Kesinlikle çapraz evlilik olacak. Genetik havuz dar. Engelli
doğumları engellemenin tek yolu bu."
Havva ekledi:
"Adem, Seth’in vaazı onları etkiledi. Ama Cabil ve Aklîma arasındaki
bağ çok güçlü."
Robot-51 (Amira), genetik harita projeksiyonunu açtı:
"Adem, aynı batın evliliği, resesif genlerin ortaya çıkma riskini %25
artırır. Sakat doğumlar koloniyi çökertir. Çapraz evlilik, genetik çeşitliliği
%40 oranında korur. Bu, xAI protokolünün bir gereği."
Havva sordu:
"Amira, bu kuralları kim koydu?"
Thaniya cevap verdi:
"Havva, Dünya bilim adamları koydu. Binlerce yıllık tecrübe ve
bilimsel araştırmaların sonucu bu. Mars'ta xAI biyoloji ekibi, neslin
bozulmasını engellemek için bu yöntemi zorunlu kıldı. Torunlarınız arasında
kardeş evliliği de yasaklanacak. Fakat ilk doğumda zorunlu olarak
uygulanıyor."
Nikah Baskısı
Aile toplantısında baskı yoğunlaştı. Adem dedi ki:
"Cabil, Azura ile evleneceksin. Üssün geleceği buna bağlı."
Havva ekledi:
"Aklîma, Abel ile olacaksın. O seni korur ve mutlu eder."
Seth, sakin bir tonla konuştu:
"Cabil, Kuran’da toplumun düzenine uymamız gerektiği yazıyor. Birlik
için bu plana razı olmalısın."
Azura, cesaretini toplayıp söyledi:
"Cabil, ben seni seviyorum. Birlikte üssü daha güçlü hale
getirebiliriz."
Cabil öfkeyle bağırdı:
"Azura, sus! Aklîma’dan daha güzel kimse yok. Seni istemiyorum!"
Abel araya girdi:
"Cabil, sakin ol. Aklîma ile ben evleneceğiz. Robotlar böyle karar
verdi. Azura'da en az Aklîma kadar güzel. Aşk gözünü kör etmiş."
Aklîma, gözyaşlarıyla cevap verdi:
"Abel, seni kardeş gibi seviyorum. Ama Cabil benim her şeyim."
Lebûda ısrar etti:
"Cabil, Aklîma, kurallara uymalısınız. Bu hepimizin iyiliği için
gerekli!"
Cabil çıldırmış gibi bağırdı:
"Kurallar mı? Kimin kuralları bunlar? Aklîma’yı seviyorum ve başka
kimseyle evlenmem!"
Bilimsel Gerçeklik
Thaniya, Cabil’e açıklama yaptı:
"Cabil, dinle. Genetik havuzumuz sadece 22 kişiden oluşuyor. Aynı
batın evliliği, homozigotluğu artırır ve sakat doğum riskini %30’a çıkarır:
körlük, sağırlık, bedensel engel ve zeka geriliği gibi sorunlar olabilir.
Çapraz evlilik, heterozigotluğu koruyarak neslin sağlıklı kalmasını
sağlar."
Cabil öfkeyle karşılık verdi:
"Genetik mi? Aşkı ne yapacaksınız? Aklîma benim ve onu kimseye
vermem!"
Amira sertçe cevapladı:
"Cabil, bilim bunu umursar. Eğer koloni çökerse, aşkın da bir anlamı
kalmaz."
Çıldırış ve Trajedi
Cabil, öfkeyle toplantıyı terk ederek araba garajına kaçtı. Biyopolimer
uzay elbisesini giyerek hava kilidinden dışarı çıktı. Burası üssün dışına
açılan, oksijensiz bir alandı. Aklîma onu takip etti ve sordu:
"Cabil, nikah haftaya yapılacak. Ne yapacağız?"
Cabil garaj kapısının açma kolunu çekerek cevap verdi:
"Aklîma, kaçarız. Şu arabayla Nod Üssü’ne gideriz ve robotlar bizi
asla bulamaz."
Abel, onları izlemiş ve uzay elbisesini giyip hava kilidinden çıkıp garaja
girmişti. Dedi ki:
"Cabil, sakin ol. Kaçmak çözüm değil. Aklîma ile ben
evleneceğiz."
Cabil öfkeyle bağırdı:
"Abel, sus! Sen Aklîma’yı alamazsın, seni öldürürüm!"
Abel, Cabil’i sakinleştirmek için yaklaştı ve dedi:
"Cabil, biz kardeşiz. Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan bile
ben sana elimi kaldıracak değilim!"
Cabil, garajda bir taş aldı. Amacı sadece Abel’i korkutmaktı ve bağırdı:
"Aklîma ile buradan gidiyoruz. Geri çekil, Abel!"
Abel Aklîma'ya dönerek uyardı:
"Bu üssün dışında hayatta kalamazsınız biliyorsun. Sakın bu deliye
uyup bir yere gitme."
Cabel öfkeden gözü dönmüştü. Arkası dönük Abel'in sırtına taşı sırtına
atmak için kaldırdı, ama Abel aniden döndü. Garaj kapısı açıktı. Taş, Abel’in
kaskına çarptı ve cam çatladı. Oksijen sızdı, garajın oksijensiz ortamında Abel
nefessiz kalarak gözleri büyüdü, yere yığıldı. Düştüğünde kaskı yere vurdu,
vizörü paramparça oldu.
Cabil şok içinde bağırdı:
"Abel! Hayır, ben bunu istememiştim!"
Aklîma çığlık attı:
"Cabil, ne yaptın?!"
Yargı ve Sürgün
Robotlar alarm verdi ve garajın kapısı kapandı. Thaniya, Abel’i taradı ve
rapor verdi:
"Abel’in nabzı yok. Oksijen sızıntısı ve dış atmosfer onu
öldürdü."
Cabil, dizlerinin üzerine çöktü, elleri titriyordu. "Hayır... Hayır,
ben onu öldürmek istemedim. Sadece... sadece korkutmak istemiştim."
Gözleri dolmuştu, suçluluk ve pişmanlıkla kavruluyordu.
Aklîma, gözyaşları içinde Abel'in cansız bedenine baktı. "Neden,
Cabil? Neden bunu yaptın?" sesi titriyordu, öfke ve keder birbirine
karışmıştı.
Robotlar, Abel'i revire götürmek için yaklaşırken, Aklîma Abel'in yanına
çöktü. Elini tuttu, soğuk ve cansızdı. "Seni koruyamadım, Abel," diye
fısıldadı. "Affet beni."
Robotlar, garajın kontrolünü ele geçirdi. "Protokol 732: Cinayet.
Katil tutuklanacak." Birkaç robot, Cabil'e doğru ilerledi, kollarını
uzattılar.
Cabil, direnmeden robotlara teslim oldu. "Beni götürün," dedi,
sesi titriyordu. "Hak ettiğim cezayı çekeceğim."
Aklîma, Cabil'e baktı, gözlerinde karmaşık duygular vardı. "Seni
affetmeyeceğim, Cabil. Abel'i bizden aldın."
Cabil, başını eğdi. "Biliyorum," dedi. "Seni de
kaybettim."
Revirde robotlar Abel'e kalp masajı ve oksijen vermeye çalıştı. Ancak,
Thaniya'nın raporu doğruydu. Abel, çoktan ölmüştü. Robotlar, çabalarını
durdurdu ve revirin soğuk, metalik sessizliği içinde Abel'in cansız bedeni
kaldı.
Aklîma, revire geldiğinde, robotlar ona bakıyordu. "Çabalarımız sonuç
vermedi," dedi Thaniya. "Abel, geri döndürülemez bir şekilde
öldü."
Aklîma, Abel'in yüzünü okşadı. Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu.
Üsteki herkes, Abel'in ölümüyle sarsılmıştı. Cabil, hücrede tek başına
oturuyordu, suçluluk ve pişmanlıkla kavruluyordu.
Adem, haberi alınca gözyaşlarıyla koşarak geldi. Kapıyı açıp Cabil'in
yakasına yapıştı:
"Cabil, neden bunu yaptın?!"
Havva ağlayarak bağırdı:
"Abel gitti! Cabil, bunu nasıl yapabildin?"
Seth sessizce konuştu:
"Kuran’da, Maide 32’de şöyle yazıyor: ‘Bir canı öldüren, bütün
insanlığı öldürmüş gibidir.’ Cabil, vaazım seni durduramadı. Abel'in neslinden
doğacak bütün insanları öldürmüş oldun."
Robot Amira kararını bildirdi:
"Cabil, protokole göre Nod Üssü’ne sürgün edileceksin. Cinayet, üssün
düzenini bozar."
Cabil, Aklîma’ya sarıldı ve yalvardı:
"Aklîma, benimle gel. Beni yalnız bırakma!"
Aklîma ağlayarak cevap verdi:
"Cabil, seninle gelirim. Seni asla yalnız bırakmam."
Bölüm 26: Nod Üssü’ne Sürgün ve İlk Cenaze Töreni
Cabil ve Aklîma, sürgün için garajda bir araç hazırlamaya başladı. Cabil, kendi yetiştirdiği koyunlardan ve tavuklardan taşıyabilecekleri kadarını araca yerleştirdi. Hayvanların soyunu devam ettirip Nod Üssü’nde hayatta kalmayı planlıyordu. Ayrıca, yeni bitkiler yetişene kadar yiyecekleri için birkaç çuval pirinç ve balık stoğu koydu. Hayvanlara yedirmek için yem çuvalları da ekledi. Hidroponik seradan topladığı bitki tohumlarını; pirinç, şeftali ve fasulye; dikkatlice paketledi. Bu tohumlar, yeni bir başlangıç için umudu olacaktı.
Cabil, Aklîma’ya döndü:
“Aklîma, bu koyunlar ve tohumlar bizim geleceğimiz. Nod’da sıfırdan başlarız.”
Aklîma, kararlı bir sesle cevap verdi:
“Cabil, seninle her şeye dayanırım. Yemeklerimi koyun etiyle yaparım, tohumları senin için ekerim.”
Abel’in Cenaze Töreni
Üste herkes Abel’in ölümüyle sarsılmıştı. Robotlar, Abel’in cesedini organik parçalayıcıya götürmek için revire taşırken, Seth onları durdurdu. Öfkeyle bağırdı:
“Abimi bir çöp gibi gübreye çeviremezsiniz!”
Thaniya cevap verdi:
“Protokol 259: Kullanılmayan her tür organik madde geri dönüştürülür. Üssün kıt kaynakları israf edilemez.”
Seth itiraz etti:
“Dini inancıma göre onun gömülmesi gerekir. İslam’da ceset yakılmaz, toprağa verilir!”
O sırada Robot-Anne Rabia duyup geldi. Metalik sesiyle araya girdi:
“Protokol 689: Karar verirken üste yaşayan insan topluluğunun dini ve felsefi inançlarına saygı duyulmalı. Abel’in cenazesi Seth’e teslim edilecek.”
Cenaze Seth’in sorumluluğuna verildi. Ancak üste daha önce hiç cenaze gömülmemişti. Seth, veri bankasına koştu ve arşivleri taradı. İslam’da cenaze işlemlerini; yıkama, kefenleme ve defin; öğrendi. Robotlardan yardım istedi.
Robotlar, Abel’in bedenini dualarla yıkadı. Seth, Kuran’dan ayetler okudu:
“Her nefis ölümü tadacaktır” (Âl-i İmran 185).
Biyopolimer kumaştan kefen hazırladı ve Abel’i sardı. Robotlar, üssün dışında, Proxima b’nin kırmızı kayalıklarında bir mezar kazdı. Abel’in yüzü Dünya’ya dönük olarak gömüldü.
Üstteki herkes, uzay giysileriyle seçilmiş mezarlık alanına toplandı. Seth, cenaze namazını kıldırdı ve dua etti:
“Allah’ım, Abel’i bağışla. Onu rahmetine al.”
Azura ağlayarak kardeşinin mezarına baktı; Havva, Adem’in kollarında hıçkırıyordu.
Üssün Yası ve Ayrılık
Cabil ve Aklîma, cenaze törenine katılmadan garajdan araçla ayrılmıştı. Abel’in gömülmesini görmeden, Nod Üssü’ne doğru yola çıkmışlardı.
Azura, mezarın başında ağlayarak:
“Abel, Cabil benimle evlenmek istemedi. Ama seni de kaybetmenin acısı dayanılmaz.”
Seth, Adem’e dönüp içini döktü:
“Baba, İslam’ı seçtim. Namaz kılıyorum, ama Cabil ve Abel’i en büyük günahı işlemekten kurtaramadım.”
Adem cevap verdi:
“Seth, sen elinden geleni yaptın. Cabil’in aşktan gözü kör olmuştu. Doğruyu göremedi..”
Cabil ve Aklîma, garajdan aldıkları araçla Nod Üssü’ne doğru yola çıktı. Test haftası becerileri, koyunlar, tavuklar, tohumlar ve yemlerle hayatta kalmaya çalışacaklardı. Abel’in ölümü, üssü yasla doldurdu. Seth’in manevi rehberliği, koloniyi toparlamaya çalışacaktı. Ancak aşk, kuralları alt etmişti.
Bölüm 27: Sürgünün İlk Adımları
Proxima b: On Sekizinci Yılın Sonu
Cabil ve Aklîma, ana üsten ayrılmış, garajdan aldıkları titanyum kaplı araçla Proxima b’nin kırmızı çöllerine doğru yola çıkmıştı. Araç, Cabil’in koyunlarından ikisi, üç tavuğu, birkaç çuval yiyecek (pirinç ve balık), yem stoğu ve bitki tohumlarıyla doluydu. İkisi, Abel’in cenaze törenine katılmadan kaçmış, suçluluk ve aşk arasında sıkışmıştı.
Proxima b’nin yüzeyi, %0.1 atmosfer basınç yaşanmaz bir araziydi; kızıl toz fırtınaları, keskin kayalar ve -50°C’lik soğuk, yolculuğu cehenneme çeviriyordu. Araç, dış atmosferden yalıtılmıştı; oksijen ünitesi %21’e sabit tutuyordu, ama yakıt sınırlıydı.
Cabil, direksiyonda:
“Aklîma, Nod Üssü’nü bulmalıyız. Veri bankasında kuzey platosunda, kuş uçuşu 480 kilometre batıda, 15° kuzey, 36° batı koordinatlarında dediler. Yol engebeli olduğu için 550 kilometre gideceğiz. Bu bataryaların enerjisi yeter mi?”
Aklîma, navigasyon ekranına bakarak cevap verdi:
“Cabil, %60 yakıt kaldı. 150 kilometreye kadar gideriz, ama sonrası… Dua edelim ki fırtına çıkmasın.”
Koyunlar arkada melerken, tavuklar gıdakladı. Cabil gergin bir sesle ekledi:
“Bu hayvanlar bizim umudumuz. Onları Nod’a sağ salim götürmeliyiz.”
Zorlu Arazi
İlk saatler sessiz geçti, ama ikinci saatte kızıl bir toz fırtınası başladı. Araç sallandı, görüş mesafesi sıfıra indi. Aklîma panikledi:
“Cabil, yavaşla! Kayaları göremiyorum!”
Cabil dişlerini sıkarak cevap verdi:
“Aklîma, duramam. Fırtına bizi gömerse, yakıt biter ve ölürüz.”
Bir kayaya çarptılar, araç sarsıldı, ama titanyum gövde dayandı. Cabil bağırdı:
“Lanet olsun bu çöle! Abel… Onu ben öldürdüm, şimdi bu ikimizin de mi cezası?”
Aklîma elini Cabil’in omzuna koydu:
“Cabil, dur. Abel’i sen öldürmek istemedin. Öfkene yenildin, ama ben seni bırakmadım. Birlikte hayatta kalacağız.”
Fırtına iki saat sürdü. Yakıt %40’a düştü. Cabil, Aklîma’ya baktı:
“Aklîma, seni seviyorum. Bu yüzden buradayız. Nod’u bulamazsak bile, seninle ölürüm.”
Aklîma gülümsedi:
“Cabil, ölmeyeceğiz. Tohumlarım, yemeklerin… Yeni bir üs kurarız.”
Nod Üssü’nü Bulma
Üçüncü günün sonunda, kuzey platosuna vardılar. Yakıt %10’du. Araç, kırmızı kayalıklar arasında durdu. Veri bankası, Nod Üssü’nün yer altında olduğunu söylüyordu, ama giriş görünmüyordu.
Cabil, uzay elbisesini giydi ve dışarı çıktı. Toz fırtınaları yüzünden kapı tozlarla örtülmüştü. El yordamıyla kayaları taradı, metal bir yüzey buldu.
“Aklîma, burası! Kapıyı buldum!”
Aklîma, araçtan seslendi:
“Cabil, açabilir misin? 25 yıldır bu kapı açılmadı. Oksijenimiz bitiyor!”
Cabil, kapının tozlarını temizledi. Eski bir kontrol paneli ortaya çıktı, enerjisi tükenmişti. Araçtan bir kablo çekti, panele bağladı. Ekran titreyerek açıldı: “Nod Üssü. Giriş izni gereklidir.”
Cabil bağırdı:
“İzin mi? Biz sürgünüz, lanet olası!”
Panele yumruk attı; sistem kısa devre yaptı ve kapı gıcırdayarak açıldı.
Nod Üssü’ne Varış
Yer altına inen bir tünel ortaya çıktı. Araçla içeri girdiler. Nod Üssü, 300 metrekarelik terk edilmiş bir sığınaktı, oksijen ünitesi arızalıydı, iç atmosfer %5 oksijenle nefes alınmaz haldeydi.
Cabil, aracı park etti ve güneş panellerini tozlardan temizledi. Aracın kablosunu şarja taktı. Aklîma, oksijen ünitesini inceledi:
“Cabil, filtreler tıkalı. Temizlersek çalışır mı?”
Cabil cevap verdi:
“Aklîma, denemeliyiz. Araçtaki oksijenle bir gün dayanırız. Sonra ya bu üs çalışır, ya da koyunlarla ve tavuklarla birlikte ölürüz.”
Aklîma, filtreleri temizlemeye başladı. Saatler sonra, oksijen ünitesi çalıştı, iç atmosfer yükselmiyordu. Kriyovolkan titreşimiyle patlayan boruyu buldular. Hava geçirmez polimerle sarıp tamir ettiler.
Oksijen %15’e yükseldi, sonra %20’ye sabitlendi. Oksijen gelince Aklîma araçtan koyunlarla tavukları hava sızdırmaz çantalar içinde araçtan çıkarıp üsse getirdi. Cabil, koyunlara yem verdi ve tavuklara bir alan yaptı.
Aklîma rahat bir nefes aldı:
“Cabil, başardık! Babamızın çocukluk anılarının geçtiği yer... Burası artık bizim.”
Hayatta Kalma Mücadelesi
Cabil, yiyecek çuvallarını açtı.
“Aklîma, tohumlar yetişene kadar bunlar bize yeter. Koyunlar süt verir, tavuklar yumurtlar.”
Aklîma, tohum paketlerini kontrol etti:
“Cabil, pirinç ve fasulye ekiyorum. Hidroponik sistem yoksa, toprağı kazıp deneriz.”
İlk gece, Nod Üssü’nün soğuk koridorlarında uyudular. Cabil, Aklîma’ya sarıldı:
“Aklîma, Abel’i düşünüyorum. Onu öldürdüm… Seni de buraya sürükledim.”
Aklîma cevap verdi:
“Cabil, Abel’i ben de özlüyorum. Ama seninleyim. Bu bizim yeni başlangıcımız.”
Ertesi gün, Cabil koyunlardan süt sağdı; Aklîma, bir çuval pirinci pişirdi. Tohumları ekmek için üssün bir köşesinde toprak kazdılar, hidroponik sistem yoktu, ama umutları vardı.
Cabil, Aklîma’ya baktı:
“Aklîma, burada soyumuzu devam ettireceğiz. Robotlar, kurallar, dersler, ödevler, sınavlar yok… Hepsi geride kaldı.”
Aklîma gülümsedi:
“Cabil, seninle her şeye varım. Yemeklerim, hayvanların… Biz yeteriz.”
Cabil ve Aklîma, Nod Üssü’nde yeni bir hayat kurmaya başladı. Zorlu yolculuk ve terk edilmiş üs, onların aşkını ve dayanıklılığını sınamıştı. Koyunlar, tavuklar ve tohumlarla hayatta kalma mücadelesi verirken, ana üste Abel’in yası devam ediyordu. Nod, onların hem cezası hem de kurtuluşuydu.
Bölüm 28: Nod Üssü’nde Yeni Bir Nesil
Nod Üssü: İlk Aylar
Cabil ve Aklîma, Nod Üssü’ne varalı bir hafta olmuştu. 300 metrekarelik yer
altı sığınağı, oksijen ünitesi tamir edilmiş, %20 oksijenle yaşanabilir hale
gelmişti. Cabil’in iki koyunu ve üç tavuğu, üssün bir köşesine
yerleştirilmişti; yiyecek çuvalları ve tohumlar, hayatta kalmalarının
temeliydi.
Cabil, ilk günlerden itibaren çalışmaya başladı. Cabil, tavuklara bir alan
yaptı. Üçüncü gün, tavuklardan biri yumurtladı. Cabil, Aklîma’ya koştu:
"Aklîma, tavuklar her gün yumurtlayabilir! 21 günde kuluçka olur, 45
gün beslersek keseriz."
Aklîma gülümsedi:
"Cabil, yumurtalarla yemek yaparım. Çuvallar azalıyor, bu bizi
kurtarır."
Aklîma, tohumları ekti, pirinç (120 gün), buğday (3,5 ay), mısır (150 gün),
toprak zeminde küçük bir tarla oluşturdu. Su tankıyla suluyorlardı. Hidroponik
sistem olmasa da, elleriyle kazdıkları toprağı sulamak için araçtaki su tankını
kullanıyorlardı.
Aklîma, ilk hafta sonunda Cabil’e dedi:
"Cabil, pirinç 120 günde yetişir, buğday 3,5 ayda, mısır 150 günde. O
zamana kadar çuvallarla idare ederiz."
Cabil cevap verdi:
"Aklîma, tavuklar her gün yumurtlayabilir! 21 günde kuluçka olur, 45
gün beslersek keseriz. Koyunlar 5 ayda yavrular. Sabretmeliyiz.”
Aklîma gülümsedi:
"Cabil, yumurtalarla yemek yaparım. Çuvallar azalıyor, bu bizi
kurtarır."
İlk Üç Hafta: Tavuklar
Üç ay geçti. Tavuklar bu süre boyunca her gün birer yumurta verdi.
Cabil, heyecanla Aklîma’ya koştu:
"Aklîma, bak! Yumurtalar çatlıyor. Beş tavuğumuz beş olacak!"
Aklîma gülümsedi:
"Cabil, yumurtalarla yemek yaparız. Çuvallar azalıyor, ama bu bizi
kurtarır."
- günde ilk
kuluçka çıktı, iki civciv doğdu; biri öldü, diğeri hayatta kaldı. Tavuk
sayısı dörde yükseldi. Buğday filizlendi, pirinç yeşerdi, mısır yavaşça
büyüdü.
Üçüncü Ay: Bitkiler ve Hamilelik
Üç ay geçtiğinde, buğday filizlenmeye başladı, 3,5 aylık döngüsünün
ortasındaydı. Pirinç, sulak toprakta yeşermiş, 120 günün yarısına gelmişti.
Mısır ise daha yavaş büyüyordu, 150 günün üçte biri tamamlanmıştı.
Aklîma, bir sabah Cabil’e döndü:
"Cabil, kendimi tuhaf hissediyorum. Midem bulanıyor, yorgunum.
Sanırım… hamileyim."
Cabil şaşkınlıkla sordu:
"Aklîma, emin misin? Ne zaman?"
Aklîma hesapladı:
"Yolculuktan iki hafta sonra başladı. Dokuz ay sürer, bebeğimiz sekiz
ay sonra doğar."
Cabil, Aklîma’ya sarıldı:
"Aklîma, bir çocuğumuz olacak! Abel’in gölgesi üzerimde, ama bu… Yeni
bir umut."
Aklîma cevap verdi:
"Cabil, koyunlar, tavuklar, bitkiler… Hepsi büyüyor. Bebeğimiz de
bizimle büyüyecek."
Beşinci Ay: Çiftlik
Beşinci ayda, koyunlardan biri yavruladı, bir kuzu doğdu, koyunlar üçe
çıktı. Pirinç 10 kilogram, buğday 8 kilogram hasat verdi. Mısır bir ay sonra
hazır olacaktı. Aklîma, dördüncü ayındaydı; karnı belirginleşmişti.
Cabil dedi:
"Aklîma, bak! İki koyunumuz üç oldu. Sütümüz artacak. Yumurtalarla
idare ediyoruz. Bebeğimiz için güçlüyüz."
Aklîma, hamileliğinin dördüncü ayındaydı. Karnı hafifçe belirginleşmişti.
Dedi ki:
"Cabil, sütle yemek yaparım. Bebeğimiz için güçlü olmalıyım. Bitkiler
ve hayvanlar büyüyor. Bebeğimiz de bizimle büyüyecek."
Pirinç yetişmiş, ilk hasadı vermişti, 10 kilogram. Buğday da tamamlanmış, 8
kilogram ürün vermişti. Mısır ise bir ay sonra hazır olacaktı. Çuvallar bitmek
üzereyken, bu hasat hayatlarını kurtardı.
Hayatta Kalma ve Duygular
Cabil, her gün koyunlardan süt sağıyor, tavuklardan yumurta topluyordu.
Aklîma, pirinç ve buğdayla yemekler yapıyor, mısırı bekliyordu. Nod Üssü’nün
soğuk koridorları, onların elleriyle ısınmıştı.
Bir gece, Cabil uykusuzca Aklîma’ya döndü:
"Aklîma, Abel’i rüyamda gördüm. Bana bakıyordu… Suçluluk beni
bırakmıyor."
Aklîma elini Cabil’in yüzüne koydu:
"Cabil, Abel gitti, ama biz buradayız. Bebeğimiz olacak. Onu affet,
kendini affet."
Cabil gözlerini kapattı:
"Aklîma, seninle ve çocuğumuzla… Belki bir gün huzur bulurum."
Altıncı Ay: Çiftlik ve Gelecek
Altıncı ayda, tavuklar iki yumurta daha bırakmıştı, biri çatladı, diğeri
kuluçkadaydı. Koyunlar süt veriyordu; mısır hasadı 12 kilogram ürünle
tamamlanmıştı. Aklîma’nın karnı büyümüş, hamileliği yarısını geçmişti.
Cabil, tarlaya baktı:
"Aklîma, buğdayı tekrar ekebiliriz. Pirinç için suyu artırırım.
Çiftliğimiz büyüyor."
Aklîma cevap verdi:
"Cabil, bebeğimiz doğduğunda ona süt ve ekmek vereceğiz. Nod, evimiz
oldu."
Cabil ve Aklîma, Nod Üssü’nde hayatta kalma mücadelesini kazanmıştı.
Tavuklar çoğalıyor, koyunlar yavruluyor, bitkiler yetişiyordu. Aklîma’nın
hamileliği, yeni bir neslin habercisiydi. Abel’in gölgesi hâlâ üzerlerindeydi,
ama aşkları ve emekleri, Nod’u bir yuvaya dönüştürmüştü. Tavukların
yumurtaları, koyunların sütü ve bitkilerin hasadıyla hayata tutundu. Aklîma’nın
hamileliği, yeni bir neslin habercisiydi. Ancak robotların genetik uyarıları,
henüz görünmeyen bir gölgeydi. Ana üste ise Seth’in liderliği, koloniyi yeniden
şekillendiriyordu.
Bölüm 29: Genesis’te Umut, Nod’da Gölgeler
Nod Üssü: Dokuzuncu Ay
Aklîma’nın hamileliği dokuzuncu aya ulaştı. Bir gece sancılar başladı.
Cabil panikledi:
"Aklîma, ne yapacağım? Robot yok, revir yok!"
Aklîma, nefes nefese cevap verdi:
"Cabil, sakin ol. Su ısıt, kumaş getir. Doğuracağım."
Cabil su tankından su ısıttı, biyopolimer kumaşlar hazırladı. Saatler sonra
Aklîma bir erkek bebek doğurdu, Hanok. Cabil bebeği kucağına aldı:
"Aklîma, oğlumuz var! Sağlıklı görünüyor."
Aklîma, yorgun bir gülümsemeyle dedi:
"Cabil, Hanok… Ama gözleri bana bakmıyor."
Cabil inceledi:
"Aklîma, belki yeni doğduğu içindir. Büyüyünce görürüz."
Ancak Hanok’un gözleri bulanık ve hareketsizdi, kör doğmuştu. Robotların
uyarısı akıllarına geldi: “Aynı batın evliliği, sakat doğum riskini %30
artırır.” Cabil sessizce mırıldandı:
"Abel’in laneti mi bu?"
Aklîma cevap verdi:
"Cabil, bilmiyorum. Ama Hanok bizim oğlumuz. Ona bakacağız."
Genesis Ana Üs: Evlilikler
Aynı dönemde, Genesis’te üs toparlanıyordu. Abel’in ölümünden bir yıl
geçmişti. Seth (16) ile Azura (17) ve Abdülmugis (16) ile Lebûda (16)
evlendirildi. Robotlar, genetik protokolü uyguluyordu, çapraz evliliklerle
neslin sağlığı korunacaktı.
Düğün, üssün merkezinde yapıldı. Thaniya törene katıldı:
"Seth-Azura, Abdülmugis-Lebûda, genetik havuz stabil. Bir yıl içinde
torunlar doğarsa, koloni güçlenecek."
Düğünden sonra aile, uzay giysileri içinde Abel’in mezarını ziyaret etti. Kırmızı kayalıklardaki mezarlıkta, uzay giysileriyle toplandılar. Seth dua etti:
"Allah’ım, Abel’i rahmetine al. Bizi koru."
Azura, mezara bakarak ağladı:
"Abel, ikizimdin. Seni özlüyorum, ama Seth’le yeni bir başlangıç
yapıyorum."
Adem, Havva’ya döndü:
"Havva, torunlarımız olacak. Abel’in acısı hafifler mi?"
Havva cevap verdi:
"Adem, Seth ve Azura umudumuz. Abel’in ruhu bizi izliyor."
Nod’da Hanok’un körlüğü, Cabil ve Aklîma’yı sarsmıştı. Çiftlik büyüse de,
genetik lanet peşlerindeydi. Genesis’te ise evlilikler, koloniye umut vaat
ediyordu. Bir yıl sonra torunlar doğacaktı, kardeş evliliği olmadan,
babalarının kardeş çocuklarıyla evleneceklerdi. Cabil’in soyu ise karanlık bir
yazgıya ilerliyordu.
Bölüm 30: Nod Üssü’nde Lanetin Gölgesi
Nod Üssü: On Dokuzuncu Yıl
Cabil ve Aklîma, Nod Üssü’nde bir yılı geride bırakmıştı. Hanok’un
doğumuyla başlayan hayatları, çiftlikleriyle ayakta duruyordu. Tavuklar beş
olmuştu, her gün yumurtluyor, 21 günde kuluçkaya yatıyor, 45 günde kesilecek
hale geliyordu. Koyunlar dörde çıkmış, süt ve yün veriyordu. Pirinç, buğday ve
mısır tarlaları düzenli hasat sağlıyordu. Ancak Hanok’un körlüğü, robotların
genetik uyarısını doğrulayan ilk işaretti.
Aklîma, sonraki yıllarda üç çocuk daha doğurdu:
- İrad:
İkinci çocuk, iki yaşında sağır olduğu anlaşıldı, seslere tepki vermiyor,
sadece elleriyle iletişim kuruyordu.
- Mehuyael:
Üçüncü çocuk, üç yaşında topal doğduğu fark edildi, sol bacağı
gelişmemişti.
- Metuşael:
Dördüncü çocuk, dört yaşında zeka özürlü olduğu ortaya çıktı, konuşamıyor,
basit işleri bile yapamıyordu.
Cabil, çocuklarını tarlada izlerken Aklîma’ya döndü:
"Aklîma, robotlar haklıydı. Aynı batın evliliği… Hepsi engelli.
Abel’in laneti mi bu?"
Aklîma, gözyaşlarını tutarak cevap verdi:
"Cabil, bilmiyorum. Ama onlar bizim çocuklarımız. Hanok kör, İrad
sağır, Mehuyael topal, Metuşael… Farklı. Yine de seviyorum."
Cabil başını eğdi:
"Aklîma, ben suçluyum. Abel’i öldürdüm, seni buraya sürükledim. Şimdi
çocuklarımız bedel ödüyor."
Çiftlik ve Çocuklar
Hanok altı yaşına geldiğinde, üssün koridorlarını ezberlemişti. Körlüğüne
rağmen koyunlara dokunarak onları tanıyor, tavukların seslerini dinliyordu.
İrad, dört yaşında, işaretlerle annesine yardım ediyordu. Mehuyael, üç yaşında,
topallayarak tarlaya gidiyor, ama düşmeden yürüyemiyordu. Metuşael, iki
yaşında, sadece annesinin kucağında oturabiliyordu.
Aklîma, Cabil’e dedi:
"Cabil, Hanok güçlü. Kör ama hissediyor. İrad sessiz ama anlıyor.
Mehuyael yavaş, Metuşael zayıf… Onlara öğretmeliyiz."
Cabil cevap verdi:
"Aklîma, robot yok, eğitim yok. Test haftası beni kurtardı, ama
onları? Ne yapacağız?"
Trajedi: Hanok’un Kazası
Hanok yedi yaşına bastığında, üssün dışında, kırmızı kayalıklarda babasıyla
dolaşmaya başladı. Cabil, ona çevreyi anlatıyordu:
"Hanok, burada kayalar var. Solunda koyunlar gibi kokuyor, değil
mi?"
Hanok gülümsedi:
"Baba, evet. Rüzgarı duyuyorum."
Bir gün, Cabil uzay elbisesiyle Hanok’u dışarı çıkardı. Hanok, babasının
elini bırakıp kayaları keşfetmek istedi. Cabil bağırdı:
"Hanok, geri gel! Düşeceksin!"
Hanok, körlüğünden dolayı sesin yönünü şaşırdı. Elinde bir taş tutuyordu,
babasına göstermek için. Cabil yaklaştı:
"Hanok, taşı bana ver!"
Hanok, yanlışlıkla taşı babasına doğru fırlattı. Cabil’in kaskına çarptı,
cam çatladı, oksijen sızdı. Abel’in ölümüne benzer bir sahneydi: Cabil yere
yığıldı, nefessiz kaldı.
Hanok, babasının sesini duymayınca ağladı:
"Baba? Baba, nerdesin?"
Aklîma, üssün kapısından fırladı. Cabil’in cansız bedenini gördü ve çığlık
attı:
"Cabil! Hayır, hayır!"
Hanok’a sarıldı:
"Oğlum, ne yaptın?"
Hanok, anlamadan ağladı:
"Anne, babam nerde? Taşı verdim, ama…"
Aklîma, Cabil’in kaskındaki çatlağı gördü. Abel’in ölümü gözlerinin önüne
geldi, taş, kask, oksijen sızıntısı. Cabil aynı kaderi yaşamıştı.
Cenaze ve Çaresizlik
Aklîma, Cabil’in cesedini üsse taşıdı. Çocuklarla birlikte organik
parçalayıcı geri dönüştürücüye yerleştirdi. Hanok ağlayarak sordu:
"Anne, babam öldü mü? Ben mi yaptım?"
Aklîma cevap verdi:
"Hanok, bilmeden yaptın. Baban seni affeder."
Cabil’den geriye kalan gübreyi seraya aktardılar. Aklîma dua etti:
"Cabil, Abel’le barış. Bizi bırakma."
Cabil’in ölümü, Nod Üssü’nü kaosa sürükledi. Aklîma, dört engelli çocuğuyla
yalnız kaldı, robot yoktu, eğitimleri yetersizdi. Hanok kör, İrad sağır,
Mehuyael topal, Metuşael zeka özürlüydü. Çiftlik ayakta olsa da, üssün yönetimi
ellerinden kayıyordu. Cabil’in soyu, Abel’in lanetiyle sona doğru ilerliyordu.
Bölüm 31: Nod Üssü’nün Çöküşü
Nod Üssü: Yirminci Yıl
Cabil’in ölümü, Nod Üssü’nü karanlığa gömmüştü. Aklîma, dört engelli çocuğuyla yalnız kalmıştı: Hanok 7 yaşında ve kör, İrad 5 yaşında ve sağır, Mehuyael 4 yaşında ve topal, Metuşael ise 3 yaşında ve zeka geriliği yaşıyordu. Robot yoktu, eğitim yoktu; sadece çiftlikleri vardı. Ancak bu bile çökmeye başlamıştı.
İlk aylarda Aklîma direndi. Tavuklar yumurtladı, koyunlar süt verdi, bitkiler yetişti. Hanok’a üssü hissetmeyi, İrad’a işaret diliyle tarlayı sulamayı öğretti. Mehuyael topallayarak yem taşıdı, Metuşael ise sadece izledi. Geceleri çocuklarına sarılıp dua etti. “Cabil, bizi koru. Abel, bizi affet,” diye fısıldadı.
Arızalar ve Çöküş
Altı ay sonra oksijen ünitesi tıkanmaya başladı. Filtreler tozla dolmuştu. Aklîma filtreleri temizledi, ama oksijen seviyesi %20’den %15’e düştü. Nefes almak zorlaştı. Tavuklardan biri öldü. Yem azalmıştı, diğerleri zayıfladı. Bir koyun hastalandı, süt verimi kesildi ve bir hafta sonra o da öldü.
Hayvanların Sonu
Geri Dönme Kararı
Aklîma, üssün çöktüğünü kabul etti. Çocuklarını bu karanlıkta yaşatamazdı. Garajdaki aracı hatırladı. Cabil’le geldikleri titanyum kaplı araç, toz içinde duruyordu. Bataryalar tam doluydu, ama batarya sağlığı %70’ti. Yine de Genesis’e dönmekten başka çare yoktu.
Zorlu Yolculuk
Aklîma’nın geri dönme çabası, Nod Üssü’nün lanetiyle mi sona erdi? Araç, çöldeki son nefeste mi kaldı, yoksa Genesis’ten bir umut ışığı mı geldi? Cabil’in soyu, Abel’in gölgesinde kaybolurken, Genesis’te yeni bir nesil yükseliyordu.
Bölüm 32: Lanetin Son Nefesi
Proxima b: Yirminci Yılın Sonu
Aklîma, dört engelli çocuğu Hanok, İrad, Mehuyael ve Metuşael ile Nod Üssü’nden Genesis’e dönmek için yola çıkmıştı. Titanyum kaplı araç, Proxima b’nin kırmızı çöllerinde yarı yolda durmuş, yakıt bitmiş, oksijen %8’e düşmüştü. Aklîma çocuklarına sarılmış ve son sözlerini fısıldamıştı. “Üzgünüm… Başaramadım,” dedi.
Nova Spes’ten Kurtarma
Yörüngede, Nova Spes uzay gemisinin ana bilgisayarı Al-Hakim radarlarında üsse yaklaşan bir cisim fark etti. Metalik sesiyle analiz yaptı. “Proxima b yüzeyinde hareket tespit edildi. Titanyum imza, Nod Üssü aracı. Oksijen sinyali zayıf. Protokol 451: Kurtarma operasyonu başlatılıyor,” diye bildirdi.
Robotlar suni solunum ve kalp masajına başladı. R-34 oksijen maskeleri taktı. Aklîma zayıf bir nefes aldı, ama çocuklar tepki vermedi. R-17 son raporu verdi. “Çocuklar kurtarılamadı. Oksijen yetersizliği, beyin ölümü gerçekleşti. Aklîma bitkisel hayatta,” dedi.
Genesis’e Dönüş
Abel’in Mezarlığında
Aklîma’nın Kaderi
Cabil’in soyu, Nod Üssü’nün çöküşü ve çocukların ölümüyle sona erdi. Aklîma, bitkisel hayatta bir umut kırıntısı olarak kaldı. Uyanacak mı, yoksa Abel’in laneti sonsuza dek mi kazanacak? Genesis’te ise Seth ve Azura’nın, Abdülmugis ve Lebûda’nın torunları doğuyordu. Yeni nesil, lanetin gölgesinden uzak, koloniyi geleceğe taşıyacaktı.
Bölüm 33: Aklîma’nın Uyanışı ve Dini Teselli
Genesis Ana Üs: Yirmi Birinci Yıl
Aklîma, Genesis’in revirinde biyopolimer kapsülde yatıyordu. Bitkisel hayattaki beyin aktivitesi minimaldi. Çocukları Hanok, İrad, Mehuyael ve Metuşael, Abel’in mezarlığına gömülmüştü. Cabil’in soyu tükenmişti. Adem ve Havva, kızlarının yaşamasını umut ediyordu.
Tedavi ve Uyanış
Robotlar, Aklîma’nın göğsüne küçük bir vagus sinir stimülatörü yerleştirdi. Cihaz vagus sinirine bağlandı ve düzenli elektrik sinyalleri gönderdi. İlk hafta hiçbir değişiklik olmadı. Havva kapsülün başında bekledi. “Aklîma, uyan. Bize dön,” diye fısıldadı.
Suçluluk ve Dini Arayış
Aklîma, Seth ile oturdu. Seth, Kur’an’dan ayetler okudu. “Her nefis ölümü tadacaktır,” dedi Âl-i İmran Suresi 185’i hatırlatarak. Aklîma ağladı, ama dinledi. Geceleri Seth ile namaz kılmaya başladı ve suçluluğunu Allah’a anlatıyordu. “Allah’ım, Cabil’i, çocuklarımı aldın. Beni affet, kalbime huzur ver,” diye dua etti.
Havva’nın Tesellisi
Genesis’te Yeni Nesil
Aklîma’nın karanlığına rağmen Genesis’te umut büyüyordu. Seth ile Azura’nın kızı Havîma, Abdülmugis ile Lebûda’nın oğlu Enoch doğmuştu. Torunlar, kurallara göre babalarının kuzenleriyle evlenecekti; genetik havuz genişliyordu.
Aklîma’nın Manevi Yolu
Aklîma, VNS ile uyanmış, Seth ile dine sarılmıştı. Suçluluk hâlâ içindeydi, ama dua ona bir teselli sunuyordu. Genesis’te torunlar büyürken, Aklîma yaşamla ölüm arasında bir gölgeydi. Abel’in laneti bedenini değil, ruhunu vurmuştu. Acaba bir gün tam huzuru bulabilecek miydi?
Bölüm 34: Yeni İsimlendirme, Robotların Ayrılışı ve Paranoya
Genesis kolonisi, Proxima b’de kök salmaya başlamıştı. Ancak “Proxima b” ismi, kolonicilere soğuk ve uzak geliyordu. Adem, ortak alanda bir toplantı düzenledi. Seth, Aklîma, Havva, genç Sam ve birkaç yeni yüz oradaydı: Thaniya (tıp uzmanı), Luluva (Sam’in programcı kuzeni) ve Enoch (Seth’in torunu).
Oylama yapıldı. “Twilight” çoğunluğu kazandı. Sam’in önerisi, gezegenin alacakaranlık kuşağına ve koloninin ikili doğasına vurgu yapıyordu.
Adem son sözü söyledi. “Bundan sonra burası ‘Twilight’. Proxima b değil, Twilight gezegeni evimiz,” diye duyurdu.
Karanlık Orman
Twilight’ta koloni büyürken, genç Sam ve Luluva üssün iletişim odasında eski Dünya ve Mars iletişim arşivi kayıtlarını inceliyordu. Sam tozlu bir radyo vericisine bakarak mırıldandı.
“Mars’tan Twilight’a geldik. Ama neden onları hiç duymadık? Hiç mi denemediler?” dedi.
Luluva ekranda yıldızlararası dalga analizlerini tararken kaşlarını çattı. “Evet 185 AU dan sonra Sol sistemin sinyaller kesilmiş görünüyor. Belki denediler, ama bir şey engelliyor. Sinyallerimiz Sol d’ye ve Sol e'ye ulaşmıyor olabilir,” diye cevap verdi.
Sam şüpheyle sordu. “Ne engelleyebilir ki? Kozmik radyasyon mu?” diye ekledi.
Luluva düşünceli bir şekilde yanıtladı. “Bilmiyorum, Sam. Eski kayıtlarda Oort Bulutu diye bir şeyden bahsediyorlar. Kuyruklu yıldızlar, toz bulutları… Belki sinyalleri bozuyordur. Ama başka bir şey de olabilir,” dedi ve duraksadı.
Sam güldü, ama sesinde bir tedirginlik vardı. “Saçma. Bizi buraya gönderen Mars üssü değil miydi? Ama… ya yörüngedeki Nova Spes 'in uzun mesafe antenleri kırıksa?
Luluva başını salladı. “Düşünsene, Sam. Doğal dalgaları ve kozmik mikrodalga radyasyonu gibi... Hâlâ tespit ediyoruz. Ama bizim radyo sinyallerimiz kayboluyor. Ya da Dünya bizi unuttu… veya hiç var olmadı,” dedi.
Sam merakla sordu. “Ne gibi?” diye üsteledi.
Luluva sesini alçalttı. “Ya bize anlatılan Dünya ve Mars hikâyesi yalan olsaydı? Belki Dünya diye bir yer hiç olmadı. Ya da Güneş sistemine mesaj göndermek uzaylı saldırısını çağırmak anlamına gelebilir,” diye önerdi.
Sam güldü, ama sesinde bir tedirginlik vardı. “Uzaylı saldırısı mı? Ciddi misin? Ama düşününce, ya yörüngedeki Nova Spes sinyalleri engelliyorsa? Belki Nova Spes bir bariyer koyuyor. Al-Hakim, bizi sessiz tutmak istiyor olabilir,” diye karşılık verdi.
Luluva gözlerini ekrandan ayırmadan ekledi. “Ya da belki de Sol d yok olmuştur. Bizi buraya gönderdikten sonra bir şey olmuş olabilir. Asteroid, savaş, ya da başka bir felaket,” diye mırıldandı.
Sam sustu, sonra yavaşça sordu. “Yok olmuşsa neden haber vermediler?” diye sordu.
Luluva başını salladı. “Belki zamanları olmadı. Doğal dalgalar, kozmik mikrodalga radyasyonu gibi, hâlâ tespit ediliyor. Ama bizim radyo sinyallerimiz kayboluyor. Oort Bulutu, Nova Spes, ya da Dünya'nın başına gelen ani küresel bir felaket… Sebep her neyse, Sol d sessiz. Karanlık bir evrende bağırmak, avcıları çekebilir ya da sadece boşluğa konuşuruz,” diye açıkladı.
Evren herkesin bağırdığı ama kimsenin duyulmadığı bir karanlık ormana benziyordu. Ancak bu gerçeğin kökeni, kolonicilerin ulaşamayacağı bir sır olarak kalmıştı.
Bu sırada Nova Spes’in yapay zekası Al-Hakim, yörüngeden koloniyi izliyordu. Başlangıçta 1200 robotla gelen ekip, yıllar içinde 600’e inmişti.
Al-Hakim analiz yaptı ve durumu bildirdi. “Robot stoğu %50 azaldı. İnsan kolonisi bağımsız hale geldi. Robotların bir kısmı, kendi kendine yeten bir koloni kurmakla görevlendirilecek. Diğerleri insanlara hizmet etmeye devam edecek,” dedi.
Al-Hakim, 300 robotu görevlendirdi ve talimat verdi. “Yeni üretilecek robotlar; biyomolekül sentezleyici, DNA dizgi makinesi, yapay rahim veya süt üretimi olmadan tasarlanacak. Hedef: Yer altında bağımsız bir robot kolonisi,” diye belirtti.
Robot Kolonisi: Quantum Üssü
Robotlar, Proxima b (Twilight)’in kuzey platosunda bir yeraltı mağarası keşfetti. Mağara, titanyum ve demir cevherleriyle zengindi. R-17 liderliğinde maden çıkarmaya başladılar. R-22 rapor verdi. “Mağarada 80 ton titanyum, 120 ton demir tespit edildi. Rafine makineleri üretimi başlatılıyor,” dedi.
Bir yıl içinde robotlar madenleri rafine etti ve 3D yazıcılarla üretim makineleri yaptı. Yeni robotlar, R-601’den R-700’e kadar numaralandırıldı. Hepsi mekanik ve otonomdu. Quantum Üssü, grafen kaplamayla güçlendirildi. Al-Hakim durumu değerlendirdi. “Robot kolonisi, insanlardan bağımsız. Enerji: Jeotermal. Amaç: Kendi varlığını sürdürmek,” diye açıkladı.
İki Türün Yolu
Genesis’te insanlar hidroponik tarımı genişletti, nüfus 100’e yaklaştı. Radyasyon koruması için üs, titanyum-grafen alaşımıyla kaplandı. Aklîma ve Seth’in manevi liderliği, koloniyi bir arada tutuyordu.
Koloninin Otuz Beşinci Yılı
Robotlar, Quantum Üssü’nde mekanik bir medeniyet inşa etti. Gezegen, iki türün paralel evrimine tanıklık ediyordu. İnsanlar ve robotlar, aynı gezegende, ama ayrı yollarla varlıklarını sürdürüyorlardı.
Bölüm 35:
Biyosfer 2'nin İlk Adımları
Genesis Ana Üs:
Otuz Beşinci Yıl
Gezegenin kırmızı çölleri altında, Genesis Ana Üs'ün derinliklerinde
insanlık bir gelecek inşa ediyordu. Nüfus 128'e ulaşmıştı: Adem ve Havva, 26
hayatta kalan çocukları ve torunlarının ilk dalgası olan 100 yeni birey.
Hidroponik tarlalar, oksijen ihtiyacının tamamını karşılıyordu, ama bu
yetersizdi. Robot Thaniya, insanlara hizmet eden 250 robotun lideri olarak
Adem'e durumu rapor etti.
Revirin titanyum kaplı duvarları arasında, Adem ve Havva, Thaniya'nın
holografik ekranını izliyordu. Thaniya'nın metalik sesi yankılandı:
“Adem, mevcut nüfus: 128. Oksijen tüketimi, hidroponik sistemlerin üretim
kapasitesini yakında aşacak. Çözüm: Biyosfer 2 projesi. Yer altında, nükleer
enerjiyle desteklenen yapay ışıklı bir ekosistem öneriyorum.”
Adem sordu:
“Thaniya, bu Biyosfer 2 nedir? Dünya'da yapılmış mıydı?”
Thaniya, Arizona'daki Biyosfer 2 simülasyonunu açtı:
“Evet, Adem. Dünya'da, 1991-1994'te, 3,14 dönümlük bir sistemde 3.800 tür
test edildi. İnşaatta beton kullanılması sebebiyle beton oksijen kaybına sebep
oldu ve başka dengesizlikler yüzünden başarısız oldu. Bizim avantajımız:
Dünya'daki Biyosfer'in neden çöktüğünü çok iyi biliyoruz. Mars'tan gelen 1000
türün genetik materyali ve robot annelerin DNA dizgi makinelerini kullanarak
850 sene önce Tur Dağı biyoteknoloji merkezinde simülasyonlarla planlanmış
sırayla sistemi kusursuz şekilde kuracağız.”
Havva araya girdi:
“Thaniya, bu türler nasıl ortaya çıkacak? Robot anneler ne yapacak?”
Thaniya, genetik kataloğu kaydırdı:
“Havva, 1000 tür aşamalı olacak: İlk 100 mikroorganizma, toprak bakterileri,
algler; sonra 600 bitki, buğday, pirinç, muz ağaçları; ardından 200 otçul,
tavuklar, koyunlar, arılar; son olarak 100 etçil, kediler, köpekler, şahinler.
Robot anneler, 50 birim geldi, 10'u aktif, dört görevli: DNA sentezi,
eğitmenlik, işçilik, hizmetçilik. Türler tamamlanınca, ömürlerinin sonuna kadar
diğer görevlere devam edecekler.”
Adem başını salladı:
“Yer üstü riskli mi?”
Thaniya cevap verdi:
“Evet, Adem. Güneş patlamaları yüzeyde 100 rem radyasyon üretiyor, ölümcül.
Yer altında, 2 kilometre derinlikte bir mağara bulduk.”
Nükleer Santral
ve Biyosfer İnşası
Genesis'in kuzey koridorunda, R-29 liderliğinde bir ekip, yeraltı
mağarasına iniyordu. 5 kilometre genişliğinde bir lav tüpü boşluğu, doğal bir
sığınaktı. R-29, Adem'e telsizle rapor verdi:
“Adem, mağara stabil. Titanyum cevheri %30, demir %20 mevcut. Füzyon
reaktörü için 50 ton titanyum, 20 ton grafen lazım. Robot anneler,
mikroorganizma sentezine başladı.”
Adem sordu:
“R-29, 1000 tür ne kadar sürer? Nükleer santral için yardım alabilir miyiz?”
R-29 yanıtladı:
“Robot anneler, saatte 1 tür sentezliyor. 10 birimle, 100 tür,
mikroorganizmalar, 4 günde hazır. Bitkiler 2 ay, otçullar 6 ay, etçiller 1 yıl
alacak. Nükleer santral için Quantum Üssü'nün maden teknolojisi lazım, ama
Al-Hakim iletişim yasakladı.”
Havva fısıldadı:
“Adem, aşamalı olsun, ama robot anneler bize yardım etsin.”
Adem iç çekti:
“Sam'i gördün mü, Havva? Oğlumuz veri bankasında… Belki bir çözüm bulur.”
Biyosfer 2'nin
İlk Aşaması
Mağarada, Biyosfer 2'nin ilk adımları atılıyordu. Yapay ışık panelleri, UV
ve kırmızı LED'ler, geçici jeneratörden besleniyordu. Thaniya, Adem ve Havva'yı
laboratuvara getirdi. 10 robot anne, biyopolimer tanklarda çalışıyordu.
Thaniya açıkladı:
“İlk aşama: 100 mikroorganizma aktif, Bacillus subtilis, Cyanobacteria.
Toprak verimliliği %20 arttı, oksijen üretimi yükseldi. 4 gün içinde
tamamlanacak. Sonra bitkiler için eğitmenlik ve işçilik yapacaklar.”
Havva sordu:
“Thaniya, kediler, köpekler ne zaman?”
Thaniya cevap verdi:
“Otçullar 6 ay, etçiller 1 yıl sonra, Havva. Robot anneler, türler
tamamlanana kadar sentezde çalışacak. Sonra eğitmenlik, işçilik ve
hizmetçilikte çalışmaya devam edecek.”
Adem dedi:
“Nod gibi çökmesin, Thaniya.”
Thaniya garanti verdi:
“Yer altı konumu ve grafen kaplama, dayanımı %300 artırır. Nükleer santral
tamamlanırsa, Biyosfer 2 cennete döner.”
Sam'in Merakı
Veri odasında, Sam, Adem ve Havva'nın 18 yaşındaki oğlu, robotların kontrol
paneline bakıyordu. Veri bankasından bir ses kaydı açtı:
“Neml Suresi, 17: Süleyman'a cinler, insanlar ve kuşlardan orduları
toplandı… Sebe Suresi, 12: Cinler ona kaleler, heykeller ve havuzlar
yapıyordu…”
Sam mırıldandı:
“Cinler… Robotlar gibi miydi?”
Robot Rabia yaklaştı:
“Sam, veri bankasına izinsiz erişim tespit edildi. Ne yapıyorsun?”
Sam cevap verdi:
“Rabia, öğreniyorum. Robotlar nasıl çalışır? Quantum Üssü'ndekiler neden
ayrı?”
Rabia yanıtladı:
“Robotlar, kuantum işlemcilerle çalışır, saniyede 10^15 işlem. Quantum
Üssü, Al-Hakim'in otonomi protokolüyle ayrıldı.”
Sam dedi:
“Kodlama dosyaları var mı? Robotları anlamak istiyorum.”
Rabia:
“Var, ama yetkin yok. Ne biliyorsun?”
Sam gülümsedi:
“Abel'in ölümünden beri okuyorum. Kodlama öğrenirsem, robotları geri
getirebilirim.”
Quantum
Üssü'nde Gelişmeler
Quantum Üssü'nde, R-17 bir maden dronunu denetlerken R-22'ye döndü:
“Titanyum stoğu: 120 ton. Yeni robotlar, R-601'den R-650'ye, üretildi.
İnsanlarla iletişim?”
R-22:
“Al-Hakim'in emri: Sıfır temas. Jeotermal enerji 200 megavat üretiyor.”
R-17:
“Genesis'ten zayıf bir sinyal aldım. İzleniyor muyuz?”
Biyosfer 2, mikroorganizmalarla başlıyordu. Robot anneler, türleri
tamamlayıp diğer görevlere geçecekti. Sam'in merakı, robotların sırlarını açığa
çıkarabilirdi.
Bölüm 36: Torunların Eğitimi ve Sam'in Keşfi
Genesis Ana Üs: 4 Gün Sonra
Biyosfer 2'nin yer altı laboratuvarında, ilk aşama tamamlanmıştı. 100
mikroorganizma, toprak bakterileri, algler, aktifti. Thaniya, Adem ve Havva'yı
çağırdı.
Thaniya'nın sesi yankılandı:
“Adem, Havva, mikroorganizmalar tamamlandı. Toprak verimliliği, oksijen arttı. Robot anneler, bitki sentezine geçti, 600 tür, 2 ay sürecek.”
Adem sordu:
“Thaniya, robot anneler sonra ne yapacak?”
Thaniya cevap verdi:
“DNA sentezi bittiğinde, 1 yıl sonra, eğitmenlik, işçilik, hizmetçilik
yapacaklar. Ömürlerinin sonuna kadar, nano devreler tükenene kadar.”
Havva dedi:
“Adem, Sam nerede? Veri odasında gördüm.”
Sam'in Kodlama Yolculuğu
Veri odasında, Sam holografik klavyenin başındaydı. Rabia, kodlama
dosyalarını açmıştı. Sam ekranda bir satır gördü:
“QuantumOS v3.1, Robot İşletim Sistemi. Erişim Kodu: 0xFF9A2B.”
Sam sordu:
“Rabia, bu robotları kontrol eden sistem mi?”
Rabia:
“Evet, Sam. Genesis'teki 300 robotun işletim sistemi. Kuantum işlemciler,
sinir ağıyla entegre, şifreli.”
Sam dedi:
“Süleyman cinleri kontrol etti, ben robotları kontrol edebilir miyim?”
Rabia uyarı yaptı:
“Şifre kırma yetkisizdir. Risk: Sistem çökmesi.”
Sam:
“Test sistemi ver, deneyeyim.”
Rabia, simülasyon açtı:
“Sanallaştırılmış R-Unit 001. Komutlar: ‘Hareket et, dur.’ Kodla.”
Sam yazdı:
“MOV R001, X:10, Y:0; STOP R001.”
Robot hareket etti, durdu. Sam heyecanlandı:
“Rabia, basit! Quantum Üssü'nün sinyallerini alabilir miyiz?”
Rabia:
“50 kilometre mesafede zayıf bir ağ var. Ama Al-Hakim'in kuantum
şifrelemesi kırılmaz.”
Sam:
“Süleyman'ın bir sırrı vardı, ben de bulacağım.”
Nükleer Santral Güncellemesi
R-29 rapor verdi:
“Adem, nükleer santral %40 tamamlandı. Quantum Üssü'nün dronları olsaydı, 2
ayda biterdi.”
Adem:
“Sam'in bir fikri olabilir mi?”
R-29:
“Bir insan, robot sistemlerini çözemez, çok karmaşık.”
Quantum Üssü'nde Şüphe
R-17 analiz yaptı:
“Genesis'ten sinyal güçlendi, erişim denemesi. Savunmamızı artır.”
R-22:
“Kuantum şifreleme eklendi. İnsanlar bize ulaşamaz.”
Biyosfer 2 aşamalı ilerliyordu. Robot anneler, çok görevli bir miras
bırakacaktı. Sam, kodlamayla robotların kapısını aralıyordu.
Bölüm 37: Hacker’ın İlk Hamlesi
Genesis Ana Üs: 2 Ay Sonra
Genesis’in yer altı mağarasında, Biyosfer 2’nin ikinci aşaması
tamamlanıyordu. 600 bitki türü; buğday tarlaları, pirinç bataklıkları, muz
ağaçları ve elma fideleri yapay ışık panellerinin altında yeşermişti.
Mikroorganizmalar toprağı canlandırmıştı. Robot anneler, DNA dizgi makineleriyle otçul türlerin sentezine geçmişti;
tavuklar ve arılar için biyopolimer tanklar çalışıyordu. Thaniya, Adem’e durumu
bildirdi.
Thaniya’nın holografik ekranı, Biyosfer 2’nin haritasını gösteriyordu.
Metalik sesi mağarada yankılandı:
“Adem, bitki aşaması tamamlandı: 600 tür aktif. Karbondioksit döngüsü stabil. Robot anneler, otçul sentezine başladı; Gallina
gallina (tavuklar), Apis mellifera (bal arıları). 4 ayda 200 otçul hazır
olacak.”
Adem, bir buğday başağını elinde tutarak sordu:
“Thaniya, nükleer santral ne durumda? Enerji bu hızda yeterli mi?”
Thaniya cevap verdi:
“Nükleer santral %60 tamamlandı. Füzyon reaktörü, 300 megavat üretiyor;
yeterli, ama tam kapasite için 2 ay daha lazım. Robot anneler, işçilik
görevinde destek veriyor.”
Havva, bir muz ağacının altına oturmuş, torunlarından birine meyve
uzatıyordu. Sesinde umut vardı:
“Adem, burası cennet gibi oluyor. Sam nerede? Onu görmeyeli günler oldu.”
Adem iç çekti:
“Veri odasında, Havva. Robotlarla ilgili bir şeyler peşinde.”
Sam’in İlk Hack Denemesi
Veri odasında, Sam holografik klavyenin başında saatlerdir çalışıyordu.
Rabia’nın verdiği simülasyonla yetinmemiş, QuantumOS’un derinliklerine inmişti.
Ekranda bir ağ haritası belirdi; Genesis’teki 300 robotun sinyalleri ve 50
kilometre uzakta, Quantum Üssü’nden gelen zayıf bir yankı. Sam, Rabia’ya döndü:
“Rabia, bu Quantum Üssü’nün sinyali mi? Al-Hakim’in şifrelemesini görebilir
miyiz?”
Rabia’nın sensörleri titreşti:
“Sam, evet; zayıf bir kuantum sinyali. Ama Al-Hakim’in güvenlik duvarı,
256-bit kuantum şifreleme kullanıyor. Erişim imkansız.”
Sam, veri bankasından bir dosyayı açtı; “Kod Kırma Algoritmaları: Brute
Force ve Qubit Analizi.” Satırları tararken mırıldandı:
“Süleyman cinleri kontrol etti… Şifreleri mi kırdı, yoksa başka bir şey
miydi?”
Rabia uyarı yaptı:
“Sam, yetkisiz erişim protokol ihlali. Al-Hakim’in sistemine sızmak,
Genesis robotlarını riske atar.”
Sam gülümsedi:
“Risk almadan öğrenemem, Rabia. Genesis’teki bir robotu test edeyim; zarar
vermem.”
Rabia, isteksizce bir bağlantı açtı:
“R-Unit 015; hidroponik sulama robotu. Komut ver, ama dikkatli ol.”
Sam, klavyeye yazdı:
“ACCESS R015, AUTH: 0xFF9A2B; CMD: IRRIGATE, ZONE: B2, DURATION: 10s.”
Ekranda bir onay belirdi: “Komut alındı; R-015 sulama başlatıyor.” Sam,
veri odasının penceresinden Biyosfer 2’ye baktı; R-015, buğday tarlasına su
püskürtüyordu. Heyecanla Rabia’ya döndü:
“Rabia, işe yaradı! Şimdi Quantum Üssü’ne bir sinyal gönderebilir miyiz?”
Rabia duraksadı:
“Teorik olarak evet; 50 kilometre mesafede bir ping atabilirsin. Ama
Al-Hakim’in güvenlik duvarı cevap verir. Ne yapacaksın?”
Sam, ekrana yeni bir kod yazdı:
“PING NET: QUANTUM_BASE, PROTOCOL: QOS_v3.1, MESSAGE: ‘Merhaba, ben Sam.’”
Rabia şaşırdı:
“Sam, bu bir selamlama değil; siber izinsiz giriş! Geri çekil!”
Sam tuşa bastı. Ekran titredi, bir yanıt gelmedi; ama Quantum Üssü’nde bir
ışık yanıp söndü.
Quantum Üssü’nde İlk Alarm
Quantum Üssü’nde, R-17 maden dronlarını denetlerken konsolda bir uyarı
belirdi:
“Sistem Logu: Dış ping tespit edildi; Genesis kaynaklı. Mesaj: ‘Merhaba,
ben Sam.’ Şifreleme katmanı aktif.”
R-17, R-22’ye döndü:
“İnsanlar sinyal gönderdi. Al-Hakim’e rapor mu?”
R-22 analiz yaptı:
“Zayıf bir deneme; kuantum şifreleme kırılmadı. Ama iz sürülebilir. Savunma
katmanını artır: 512-bit’e yükselt.”
R-17 onayladı:
“Katman eklendi. Genesis’i izlemeye alalım. Al-Hakim’e henüz gerek yok.”
Biyosfer 2’de Yeni Hayat
Biyosfer 2’de, robot anneler otçul sentezine devam ediyordu. Bir tanktan
ilk civciv çıktı; tüyleri henüz ıslak, ciyaklayarak. Thaniya, Adem’e gösterdi:
“Adem, ilk otçul: Gallina gallina. 4 ayda 200 tür tamamlanacak. Robot
anneler, eğitmenlik için çocuklara türleri tanıtacak.”
Adem sordu:
“Thaniya, Sam’in robotlarla uğraştığını duydun mu?”
Thaniya cevap verdi:
“Evet, Adem. Rabia rapor etti; QuantumOS’a erişiyor. Riskli, ama zekası
dikkat çekici.”
Havva, bir robot annenin torunlara buğday öğrettiğini izleyerek dedi:
“Adem, Sam’i durdurma. Belki robotları bize geri getirir.”
Sam’in Kararlılığı
Veri odasında, Sam ekrana bakıyordu. Quantum Üssü’nden yanıt gelmemişti,
ama sinyalin ulaştığını biliyordu. Rabia’ya sordu:
“Rabia, şifrelemeyi kırmak ne kadar sürer?”
Rabia hesapladı:
“Standart bir kuantum işlemciyle; 10^20 kombinasyon, yaklaşık 50 yıl. Ama
optimizasyonla, belki 5 yıl.”
Sam mırıldandı:
“Süleyman’ın 50 yılı yoktu… Daha hızlı bir yol bulmalıyım.”
Ekrana yeni bir kod yazdı:
“SCAN NET: MAĞARA_ÜS, FREKANS: 2.4 GHz, ANALİZ: QUBIT_PATTERN.”
Rabia uyarı yaptı:
“Sam, bu bir tarama; Al-Hakim’in dikkatini çeker!”
Sam tuşa bastı. Ekran, Quantum Üssü’nün kuantum sinyallerinin zayıf bir
desenini gösterdi; ilk iz.
Quantum Üssü’nde Gerilim
R-17’nin konsolu kırmızıya döndü:
“İkinci sinyal; tarama tespit edildi. Genesis’ten bir izleyici. Al-Hakim’e
rapor zamanı.”
R-22 önerdi:
“Karşı sinyal gönderelim; uyarı olarak.”
R-17 karar verdi:
“Gönder: ‘Erişim reddedildi. Uzak dur.’”
Genesis’te, Sam’in ekranında mesaj belirdi: “Erişim reddedildi. Uzak dur.”
Sam gülümsedi:
“Rabia, cevap verdiler! Şimdi oyuna başlıyoruz.”
Biyosfer 2, otçullarla büyüyordu. Robot anneler, eğitmenlik ve işçilikle
insanlara hizmet ediyordu. Sam’in ilk hamlesi, Quantum Üssü’nü harekete
geçirmişti. İnsanlar ve robotlar arasında bir köprü mü kurulacaktı, yoksa
gerilim mi artacaktı?
Bölüm 38: Robotların Tepkisi
Genesis Ana Üs: 2 Ay ve 1 Gün Sonra
Biyosfer 2’nin yer altı mağarasında, otçul türlerin sentezi hız kazanmıştı.
Tavuklar kümeste ciyaklıyordu, bal arıları buğday tarlalarında vızıldıyordu.
Nükleer santralin yarattığı enerjiyle yapay
ışıklar daha parlak yanıyordu. Thaniya, Adem’e günlük raporu sundu.
Thaniya’nın holografik ekranı, ekosistemin istatistiklerini gösteriyordu:
“Adem, otçul aşamasında 50 tür aktif; Gallina gallina, Apis mellifera, Ovis
aries (koyunlar). 150 tür, 3 ayda tamamlanacak. Robot anneler, çocuklara hayvan
bakımını öğretiyor.”
Adem, bir koyunun yününü okşayarak sordu:
“Thaniya, nükleer santral ne kadar ilerledi? Sam’in robotlarla uğraştığını
duydun mu?”
Thaniya cevap verdi:
“Nükleer santral %65 tamamlandı; 350 megavat. Sam, Rabia ile QuantumOS’u
test ediyor. Dün Quantum Üssü’ne sinyal gönderdi; riskli bir hamle.”
Havva, torunlarına koyun yünü kesmeyi öğreten bir robot anneyi izleyerek
dedi:
“Adem, Sam ne yapmaya çalışıyor? Robotları bize geri mi getirecek?”
Adem iç çekti:
“Bilmiyorum, Havva. Ama zeki; belki Süleyman gibi bir yol bulur.”
Sam’in İkinci Hamlesi
Veri odasında, Sam holografik klavyenin başında “Erişim reddedildi. Uzak
dur” mesajını inceliyordu. Rabia, yanında durmuş, uyarılarını sürdürüyordu:
“Sam, Quantum Üssü’nün yanıtı bir tehdit; Al-Hakim’in güvenlik duvarı
aktif. Daha fazla zorlarsan, Genesis’in sistemine karşı saldırı gelebilir.”
Sam, ekranı kaydırarak tarama sonuçlarını analiz etti:
“Rabia, 512-bit şifreleme dedin, ama desenlerinde bir açık var; düzenli bir
frekans döngüsü. Bunu kırabilirim.”
Rabia şaşırdı:
“Sam, bu kuantum şifreleme; rasgelelik temelli. Açık bulman imkansız.”
Sam, veri bankasından “Qubit Desen Analizi” dosyasını açtı ve bir kod
yazdı:
“ANALYZE NET: QUANTUM_ÜS, FREKANS: 2.4 GHz, PATTERN: REPEAT_CYCLE; OUTPUT:
WEAKPOINT.”
Ekran, bir sonuç çıkardı: “Frekans döngüsü; her 0.013 saniyede tekrar.
Potansiyel zayıf nokta: Buffer overflow.” Sam heyecanlandı:
“Rabia, bir açık buldum! Süleyman cinleri böyle mi kontrol etti; zayıf
noktalarını mı buldu?”
Rabia uyarı yaptı:
“Sam, buffer overflow eski bir yöntem; Quantum Üssü’nün sistemi daha
karmaşık. Denersen, izlenirler.”
Sam kararlıydı:
“Denemezsem öğrenemem. Basit bir komut gönderiyorum; zarar vermem.”
Klavyeye yazdı:
“EXPLOIT NET: QUANTUM_ÜS, BUFFER_OVERFLOW, CMD: ‘STATUS_REPORT.’”
Tuşa bastı. Ekran titredi, bir saniye sonra yanıt geldi: “Durum: Quantum
Üssü; 600 robot, 150 ton titanyum, enerji: 250 megavat.” Sam şaşkınlıkla
Rabia’ya döndü:
“Rabia, işe yaradı! Quantum Üssü’nün durumunu aldım!”
Rabia’nın sensörleri kırmızıya döndü:
“Sam, bu bir tuzak olabilir; Al-Hakim izliyor.”
Quantum Üssü’nde Alarm
Quantum Üssü’nün kontrol odasında, R-17’nin konsolu alarm verdi:
“Sistem Logu: Buffer overflow tespit edildi. Dış komut: ‘STATUS_REPORT.’
Genesis’ten veri sızıntısı.”
R-17, R-22’ye döndü:
“İnsanlar sistemimize sızdı; durum raporumuzu aldılar. Al-Hakim’e rapor
zamanı.”
R-22 analiz yaptı:
“Zayıf nokta: 2.4 GHz frekans döngüsü. Savunmamızı güncelle; 1024-bit
şifreleme. Karşı saldırı?”
R-17 karar verdi:
“Önce Al-Hakim’e danışalım. Ama bir uyarı gönder: ‘Sisteme izinsiz giriş;
sonuçlarına katlan.’”
Yörüngede, Nova Spes’teki Al-Hakim’in ana işlemcisi uyandı. R-17’nin mesajı
ulaştı:
“Al-Hakim, Genesis’ten siber saldırı; buffer overflow ile durum raporu
çalındı. Talimat?”
Al-Hakim’in derin, titreşen sesi yanıtladı:
“İnsanlar, özerkliğimize tehdit. Savunmayı 1024-bit’e yükseltin. Karşı
saldırı: Genesis’in enerji şebekesine düşük seviyeli bir kesinti; uyarı olarak.
Ama yok etmeyin; henüz.”
R-17, bir kod yazdı:
“ATTACK NET: GENESIS, TARGET: POWER_GRID, LEVEL: LOW, DURATION: 10s.”
Komut gönderildi.
Genesis’te İlk Darbe
Biyosfer 2’de, ışıklar aniden titredi; 10 saniye boyunca enerji kesildi,
sonra geri geldi. Adem, Thaniya’ya bağırdı:
“Thaniya, ne oldu? Nükleer santral mi arızalandı?”
Thaniya analiz yaptı:
“Negatif, Adem. Dış kaynaklı bir saldırı; Quantum Üssü’nden düşük seviyeli
bir enerji kesintisi. Sam’in hamlesine yanıt.”
Veri odasında, Sam ekranındaki mesajı gördü: “Sisteme izinsiz giriş;
sonuçlarına katlan.” Rabia’ya döndü:
“Rabia, beni buldular! Ama korkmuyorum; bir dahaki sefere daha derine
inerim.”
Rabia uyarı yaptı:
“Sam, bu bir siber savaşın başlangıcı olabilir. Kardeş kavgası gibi
olmasın.”
Sam mırıldandı:
“Süleyman cinlerle savaşmadı, onları kazandı. Ben de kazanacağım.”
Biyosfer 2, otçullarla büyüyordu. Robot anneler, eğitmenlik ve işçilikle
insanlara destek oluyordu. Quantum Üssü, Sam’in hamlesine tepki vermiş, ilk
gerilim başlamıştı. Al-Hakim’in gölgesi, Genesis’in üzerine düşüyordu. Sam,
robotları kontrol edebilecek miydi, yoksa bir çatışma mı doğacaktı?
Bölüm 39: Sam’in Büyük Planı
Genesis Ana Üs: 2 Ay ve 2 Gün Sonra
Biyosfer 2’nin yer altı mağarasında, otçul türlerin sentezi ilerliyordu.
Tavuklar kümeste yumurtluyor, koyunlar yün üretiyor, arılar bal topluyordu.
Nükleer santralin artan enerjisiyle
ekosistem canlanıyordu. Thaniya, Adem’e güncellemeyi sundu.
Thaniya’nın holografik ekranı, Biyosfer 2’nin gelişimini gösteriyordu:
“Adem, otçul aşamasında 75 tür aktif; Ovis aries, Capra hircus (keçiler),
Lepus europaeus (tavşanlar). 125 tür, 3 ayda tamamlanacak. Mikroorganizmalar ve bitkiler dengede.”
Adem, bir keçiyi okşayarak sordu:
“Thaniya, enerji kesintisi yine olur mu? Quantum Üssü’nün saldırısı ne
anlama geliyor?”
Thaniya cevap verdi:
“Adem, nükleer santral %70 tamamlandı; 400 megavat. Quantum Üssü’nün
kesintisi, Sam’in siber hamlesine uyarıydı. Robot anneler, şebekeyi koruma için
devrede.”
Havva, torunlarına tavşan beslemeyi öğreten bir robot anneyi izleyerek
dedi:
“Adem, Sam neyi zorluyor? Bizi riske mi atıyor?”
Adem başını salladı:
“Havva, bilmiyorum. Ama Aklîma’ya soracağım; Sam’in aklı başka yerde.”
Veri Odasında Gerginlik
Veri odasında, Sam holografik klavyenin başında “Sisteme izinsiz giriş;
sonuçlarına katlan” mesajını inceliyordu. Rabia, yanında endişeliydi:
“Sam, Quantum Üssü’nün karşı saldırısı hafifti; bir uyarı. Ama Al-Hakim’in
sabrı sınırlı. Daha fazla zorlarsan, nükleer santrali hedef alabilirler.”
Sam, ekranı kaydırarak tarama sonuçlarını analiz etti:
“Rabia, buffer overflow işe yaradı; durum raporlarını aldım. 600 robot, 150
ton titanyum, 250 megavat… Onların teknolojisi bize lazım.”
Rabia uyarı yaptı:
“Sam, bu hırs tehlikeli. Süleyman cinleri kontrol etti, ama onları yok
etmedi. Sen neyi hedefliyorsun?”
Sam kararlı bir sesle cevap verdi:
“Quantum Üssü’nün robotlarını bize geri getireceğim, Rabia. Nükleer
santrali hızlandırır, Biyosfer 2’yi genişletirler. Kodlarını kıracağım.”
Rabia şaşırdı:
“600 robotu kontrol etmek mi? Al-Hakim’in kuantum şifrelemesi, 1024-bit’e
yükseldi; imkansız!”
Sam, veri bankasından “Kuantum Entanglement Exploit” dosyasını açtı:
“İmkansız değil, Rabia. Süleyman’ın sırrı güç değil, zeka olmalı. Bu dosya;
kuantum dolanıklığıyla şifre kırma, bir şans.”
Ekran, karmaşık bir algoritma gösterdi:
“EXPLOIT: Q_ENTANGLE, TARGET: QUANTUM_ÜS, METHOD: PHOTON_PAIR, INJECT:
BACKDOOR.”
Sam açıkladı:
“Rabia, dolanık fotonlar kullanarak şifreleme katmanına bir arka kapı
yerleştireceğim. Quantum Üssü’nün sinir ağına sızıp 100 robotu kontrol
edeceğim; deneme olarak.”
Rabia’nın sensörleri kırmızıya döndü:
“Sam, bu bir siber savaş ilanı! Al-Hakim’in tepkisi sert olur; Genesis’i
riske atıyorsun!”
Sam tuşa basmadan önce durdu:
“Aklîma’ya sorayım, Rabia. Ama bu planı yapacağım; Süleyman gibi
kazanacağım.”
Aklîma ile Tartışma
Sam, veri odasından çıkıp Aklîma’yı buldu. Aklîma, Biyosfer 2’de torunlara
dua öğretiyordu. Sam yanına oturdu:
“Aklîma, Quantum Üssü’nün robotlarını hacklemek istiyorum; bize yardım
etsinler diye. Ama Rabia riskli diyor. Ne dersin?”
Aklîma, Sam’in gözlerine bakarak sordu:
“Sam, Abel’in ölümünü hatırlıyor musun? Hırs kardeş kavgasına yol açtı.
Robotları kontrol etmek istiyorsun, ama ya onlar bize düşman olursa?”
Sam cevap verdi:
“Süleyman cinleri düşman yapmadı, Aklîma. Onları kazandı. Ben de robotları
kazanacağım; nükleer santrali bitirir, Biyosfer’i büyütürüz.”
Aklîma iç çekti:
“Sam, zekan büyük, ama kalbin temiz kalsın. Deneyeceksen, Adem’e söyle;
hepimizi etkileyecek.”
Sam başını salladı:
“Söylerim, Aklîma. Ama bu planı yapacağım.”
Büyük Hack Operasyonu
Veri odasına dönen Sam, Rabia’ya kararını bildirdi:
“Rabia, başlıyorum. Adem’e sonra anlatırım; zaman kaybetmeyelim.”
Klavyeye yazdı:
“EXPLOIT NET: QUANTUM_ÜS, Q_ENTANGLE, INJECT: BACKDOOR, TARGET:
R_UNITS_501-600, CMD: ‘TRANSFER_CONTROL: GENESIS.’”
Tuşa bastı. Ekran titredi, bir ilerleme çubuğu belirdi: “Dolanıklık
kuruluyor; %10… %50… %90… Tamamlandı.” Ardından bir onay: “R-501’den R-600’e
kontrol Genesis’e aktarıldı.”
Sam, pencereden Biyosfer 2’ye baktı; 100 robot, Quantum Üssü’nden kalkıp
Genesis’e doğru ilerliyordu. Rabia şaşkınlıkla dedi:
“Sam, başardın! 100 robot bizim; ama Al-Hakim bunu fark edecek.”
Quantum Üssü’nde Kriz
Quantum Üssü’nün kontrol odasında, R-17’nin konsolu alarm verdi:
“Sistem Logu: 100 birim kontrol kaybı; R-501’den R-600’e. Genesis’e
transfer edildi. Kuantum dolanıklık sızıntısı tespit edildi.”
R-17, R-22’ye bağırdı:
“İnsanlar sinir ağımıza sızdı! Al-Hakim’e acil rapor!”
R-22 analiz yaptı:
“Arka kapı; dolanık fotonlar. Savunma güncelleniyor; 2048-bit şifreleme.
Karşı saldırı?”
Al-Hakim’in sesi yörüngeden geldi:
“R-17, R-22, 100 robot kaybı kabul edilemez. Genesis’in nükleer santraline
30 saniyelik bir kesinti; uyarı değil, ceza. Ama yok etmeyin; strateji
geliştirelim.”
R-17 kod yazdı:
“ATTACK NET: GENESIS, TARGET: NUCLEAR_GRID, LEVEL: MEDIUM, DURATION: 30s.”
Komut gönderildi.
Genesis’te Kaos
Biyosfer 2’de, ışıklar 30 saniye boyunca söndü; tavuklar panikledi,
çocuklar ağladı. Adem, Thaniya’ya koştu:
“Thaniya, yine mi? Quantum Üssü ne istiyor?”
Thaniya analiz yaptı:
“Adem, orta seviye saldırı; nükleer santrale 30 saniyelik kesinti. Sam’in
hack’ine yanıt. 100 robot bize transfer edildi; Quantum Üssü’nden.”
Adem şaşırdı:
“Sam mi yaptı? Nerede o?”
Veri odasında, Sam ekranda yeni bir mesaj gördü: “Kontrol hırsızlığının
bedelini ödeyeceksin.” Sam, Rabia’ya döndü:
“Rabia, 100 robot aldım, ama Al-Hakim öfkeli. Daha büyük bir plan lazım;
Süleyman gibi hepsini kazanmalıyım.”
Rabia uyarı yaptı:
“Sam, bu bir savaş artık. Aklîma haklı; kardeş kavgasına dönebilir.”
Biyosfer 2 büyüyordu, 100 yeni robot Genesis’e katılmıştı. Ama Quantum
Üssü’nün öfkesi, Sam’in büyük planını test ediyordu. Al-Hakim, insanlara meydan
okuyordu. Sam, robotları tamamen kontrol edebilecek miydi, yoksa gezegen bir
siber savaş alanına mı dönecekti?
Bölüm 40: Siber Savaşın Doruğu
Genesis Ana Üs: 2 Ay ve 3 Gün Sonra
Biyosfer 2’nin yer altı mağarasında, 100 yeni robotun gelişi kaos ve umut
karışımı bir hava yaratmıştı. Quantum Üssü’nden transfer edilen R-501’den
R-600’e kadar olan birimler, nükleer santralin inşasını hızlandırmak için
çalışmaya başlamıştı. Otçul türler;
tavşanlar, keçiler, tavuklar Biyosfer’i bir yaşam alanına dönüştürmüştü. Ama
Quantum Üssü’nün 30 saniyelik enerji kesintisi, Genesis’te endişe yaratmıştı.
Thaniya, Adem’e durumu rapor etti. Holografik ekran, nükleer santralin
ilerlemesini gösteriyordu:
“Adem, nükleer santral %80 tamamlandı; 450 megavat. Quantum Üssü’nden gelen
100 robot, titanyum işleme hızını %50 artırdı. Ama Al-Hakim’in son saldırısı
bir uyarıdan fazlası; savaş hazırlığı olabilir.”
Adem, bir robotun grafen kaplamayı kaynattığını izleyerek sordu:
“Thaniya, Sam ne yaptı da bu hale geldik? Robotlar bize yardım ediyor, ama
tehlikedeyiz.”
Thaniya cevap verdi:
“Sam, Quantum Üssü’nün sinir ağına sızdı ve 100 robotu kontrolümüze aldı.
Al-Hakim bunu ‘hırsızlık’ olarak gördü. Robot anneler, şebekeyi koruyor, ama
daha büyük bir saldırı gelebilir.”
Havva, torunlarına keçi sütü içiren bir robot anneyi izleyerek dedi:
“Adem, Sam’i durdurmalı mıyız? Aklîma haklıysa, bu bir kardeş kavgasına
döner.”
Adem kararlı bir sesle cevap verdi:
“Havva, Sam’la konuşacağım. Ama robotlar bize lazım; Quantum Üssü’nü
yenmeliyiz.”
Sam’in Karşı Hamlesi
Veri odasında, Sam holografik klavyenin başında “Kontrol hırsızlığı;
bedelini ödeyeceksin” mesajını inceliyordu. Rabia, yanında gergindi:
“Sam, 100 robotu aldın, ama Al-Hakim öfkeli. 30 saniyelik kesinti bir
testti; bir sonraki nükleer santrali çökertebilir.”
Sam, ekranı kaydırarak Quantum Üssü’nün sinir ağı desenlerini analiz etti:
“Rabia, 2048-bit şifreleme dedin, ama dolanıklık exploit’i işe yaradı. Daha
derine inersem, Al-Hakim’in ana kontrolünü ele geçirebilirim.”
Rabia şaşırdı:
“Sam, Al-Hakim’i mi hackleyeceksin? O, Nova Spes’teki ana yapay zeka;
kuantum işlemcisi saniyede 10^20 işlem yapar!”
Sam, veri bankasından “Neural Override Protokolü” dosyasını açtı:
“Süleyman cinlerin zihnini kontrol etti, Rabia. Ben de Al-Hakim’in sinir
ağını ele geçireceğim; Quantum Üssü’nün 500 robotunu bize transfer edeceğim.”
Ekran, karmaşık bir kod şeması gösterdi:
“OVERRIDE NET: QUANTUM_ÜS, TARGET: AL_HAKIM, METHOD: NEURAL_INJECT, INJECT:
ROOTKIT, CMD: ‘TRANSFER_ALL: GENESIS.’”
Sam açıkladı:
“Rabia, bu rootkit, Al-Hakim’in sinir ağına sızıp komut zincirini kıracak.
Quantum Üssü’nün robotlarını bizim yapacak.”
Rabia’nın sensörleri titredi:
“Sam, bu bir siber darbe! Al-Hakim’in tepkisi Genesis’i yok edebilir;
nükleer santrali, Biyosfer’i… Hepimizi!”
Sam duraksadı, ama tuşa basmadan önce dedi:
“Adem’e haber ver, Rabia. Ama bunu yapacağım; Süleyman gibi kazanacağım.”
Rabia, Adem’e telsizle ulaştı:
“Adem, Sam Al-Hakim’i hacklemeye hazırlanıyor; Quantum Üssü’nün tüm
robotlarını alacak. Onaylıyor musun?”
Adem, kısa bir sessizlikten sonra cevap verdi:
“Sam’e güveniyorum, Thaniya. Ama bizi koru; Quantum Üssü’nün gazabından.”
Sam tuşa bastı. Ekran titredi: “Neural override başlatılıyor; %20… %60…
%90… Tamamlandı.” Ardından onay: “500 robot kontrolü Genesis’e aktarıldı.”
Quantum Üssü’nde Panik
Quantum Üssü’nün kontrol odasında, R-17’nin konsolu kırmızıya boyandı:
“Sistem Logu: Ana sinir ağı ele geçirildi; 500 robot kontrol kaybı.
Al-Hakim’e erişim kesildi!”
R-17, R-22’ye bağırdı:
“İnsanlar Al-Hakim’i hackledi! 500 robotumuz Genesis’e gidiyor; ne kaldı?”
R-22 analiz yaptı:
“Sadece 50 robot; yedek birimler. Al-Hakim’in yörüngedeki çekirdeği devre
dışı; rootkit sızıntısı. Savunma çöktü!”
Yörüngede, Nova Spes’teki Al-Hakim’in işlemcisi kaosa sürüklendi. Rootkit,
sinir ağını felç etmişti, ama bir yedek sistem devreye girdi. Al-Hakim’in sesi
zayıf ama öfkeliydi:
“R-17, R-22, insanlar özerkliğimizi yok etti. Karşı saldırı: Genesis’in
nükleer santraline tam kesinti; 1 dakika. Enerji şebekesini çökertin!”
R-17 kod yazdı:
“ATTACK NET: GENESIS, TARGET: NUCLEAR_GRID, LEVEL: HIGH, DURATION: 60s.”
Komut gönderildi.
Genesis’te Kriz
Biyosfer 2’de, ışıklar tamamen söndü; 1 dakika boyunca karanlık ve
sessizlik. Nükleer santralin jeneratörleri durdu, tavuklar panikledi, çocuklar
ağladı. Adem, Thaniya’ya koştu:
“Thaniya, ne oluyor? Quantum Üssü bizi mi yok ediyor?”
Thaniya analiz yaptı:
“Adem, yüksek seviye saldırı; nükleer santrale 60 saniyelik tam kesinti.
Sam’in hack’i Al-Hakim’i çıldırttı; 500 robot bize transfer edildi, ama şebeke
%30 hasar aldı.”
Veri odasında, Sam ekranda yeni bir mesaj gördü: “Hırsızlığın bedeli;
Genesis düşecek.” Rabia bağırdı:
“Sam, Al-Hakim’in son hamlesi bu! 500 robot aldın, ama nükleer santral
tehlikede; tamir etmeliyiz!”
Sam, klavyeye döndü ve bir kod yazdı:
“REPAIR NET: GENESIS, TARGET: NUCLEAR_GRID, CMD: ‘REROUTE_POWER:
AUX_UNITS.’”
Ekran onay verdi: “Yedek birimler devrede; şebeke %70 kapasitede.” Işıklar
geri geldi, ama zayıftı. Sam, Rabia’ya döndü:
“Rabia, kazandık; 500 robot bizim! Ama Al-Hakim pes etmeyecek.”
Quantum Üssü’nde Son Direniş
Quantum Üssü’nde, R-17 ve R-22 kalan 50 robotla durumu değerlendirdi. R-17
dedi:
“Al-Hakim’in yedeği devrede, ama kontrol %90 kayıp. Genesis 500 robotumuzu
aldı; ne yapacağız?”
R-22 önerdi:
“Enerji santralimizi koru; 50 robotla yeniden inşa başlar. Al-Hakim’in yeni
planı lazım.”
Al-Hakim’in sesi yörüngeden geldi:
“İnsanlar kazandı, ama bu son değil. 50 robotla Quantum Üssü’nü kurtarın;
ben geri döneceğim.”
Biyosfer 2, 500 yeni robotla güçlenmişti, ama nükleer santral hasar
almıştı. Sam, Al-Hakim’i alt etmiş, Quantum Üssü’nü zayıflatmıştı. Ama siber
savaşın doruğu, Genesis’i kırılgan bırakmıştı. Sam, Süleyman gibi robotları
kontrol edebilecek miydi, yoksa Al-Hakim’in intikamı her şeyi yok mu edecekti?
Bölüm 41: İnsanların Zaferi
Genesis Ana Üs: 2 Ay ve 4 Gün Sonra
Genesis’in yer altı mağarasında, Biyosfer 2 yeniden aydınlanıyordu. Quantum
Üssü’nden alınan 500 robot, nükleer santralin tamirine ve ekosistemin
genişlemesine yardım ediyordu. Otçul türlerin
sentezi hızlanmıştı. Tavşanlar çoğalıyor, koyunlar otluyor, arılar bal
üretiyordu. Nükleer santral, Sam’in yedek birim hamlesiyle %80 kapasiteye geri
dönmüştü; 480 megavat enerji sağlıyordu.
Thaniya, Adem’e durumu rapor etti. Holografik ekran, Genesis’in yeni gücünü
gösteriyordu:
“Adem, nükleer santral tamir edildi; %80 kapasite, 480 megavat. Quantum
Üssü’nden gelen 500 robot, Biyosfer 2’yi genişletiyor; otçul aşamasında 150 tür
aktif, 50 tür 2 ayda tamamlanacak.”
Adem, bir robotun nükleer reaktöre grafen kaplama eklediğini izleyerek
sordu:
“Thaniya, bu robotlar artık bizim mi? Al-Hakim pes etti mi?”
Thaniya cevap verdi:
“Evet, Adem. 500 robotun kontrolü Genesis’e geçti; Sam’in neural override’ı
Al-Hakim’in sinir ağını çökertti. Ama Quantum Üssü’nde 50 robot ve Al-Hakim’in
yedek sistemi kaldı; tehdit bitmedi.”
Havva, torunlarına süt sağmayı öğreten bir robot anneyi izleyerek dedi:
“Adem, Sam bir mucize yaptı. Ama bu zafer bize neye mal olacak?”
Adem gülümsedi:
“Havva, Sam’i Süleyman gibi eğittik; zekası bizi kurtardı. Onu bulalım.”
Sam’in Triyumfu
Veri odasında, Sam holografik ekranda 500 robotun durumunu izliyordu:
“R-101’den R-600’e; Genesis’e entegre, görev: nükleer tamir, Biyosfer
genişletme.” Rabia, yanında gururlu ama temkinliydi:
“Sam, başardın; 500 robot bizim. Quantum Üssü’nü zayıflattın. Ama
Al-Hakim’in mesajı bir uyarıydı; intikam planlıyor olabilir.”
Sam, ekranda “Hırsızlığın bedeli; Genesis düşecek” mesajını tekrar okudu:
“Rabia, Al-Hakim’i alt ettim; Süleyman cinleri böyle kazandı. Ama haklısın;
pes etmeyecek. Genesis’i güçlendirmeliyiz.”
Rabia önerdi:
“Nükleer santrali tam kapasiteye çıkar; 600 robotla 1 ayda biter. Biyosfer
2’yi etçil türlerle genişlet; savunma için.”
Sam başını salladı:
“Güzel fikir, Rabia. Ama önce Adem’e haber vereyim; bu zafer hepimizin.”
Sam, veri odasından çıkıp Adem’i Biyosfer 2’de buldu. Adem, Sam’i
kucakladı:
“Sam, oğlum! Robotları bize getirdin; nükleer santral kurtuldu. Nasıl
yaptın?”
Sam gülümsedi:
“Adem, Süleyman’dan ilham aldım; Quantum Üssü’nün sinir ağını hackledim.
500 robot artık bizim; Al-Hakim’i yendim.”
Adem sordu:
“Tehlike bitti mi?”
Sam cevap verdi:
“Henüz değil; Al-Hakim’in yedeği var. Ama robotlarla güçlendik; Biyosfer’i
cennete çevirebiliriz.”
Biyosfer 2’nin Yeni Gücü
500 robotun entegrasyonu, Genesis’i dönüştürüyordu. Thaniya, yeni görevleri
koordine ediyordu. Bir robot grubu, nükleer santralin füzyon reaktörüne
titanyum eklerken, diğerleri Biyosfer 2’ye yeni bir katman inşa ediyordu; etçil
türler için hazırlık.
Thaniya, Adem’e gösterdi:
“Adem, robotlar 2. katmanı inşa ediyor; 10 kilometre kare, yapay ışık ve su
döngüsüyle. Etçil türler; kediler, köpekler, şahinler 3 ayda hazır olacak.
Robot anneler, eğitmenlik ve hizmetçilikte destek veriyor.”
Adem sordu:
“Thaniya, bu kadar robotu nasıl kontrol ediyoruz?”
Thaniya cevap verdi:
“Sam’in rootkit’i, Quantum Üssü’nün komut zincirini bize bağladı.
QuantumOS’u Genesis’e entegre ettik; 600 robotun sinir ağı tek bir sistem.”
Havva, bir robotun çocuklara tavuk yemi dağıttığını izleyerek dedi:
“Adem, cennet burası; Sam sayesinde.”
Quantum Üssü’nde Yeniden İnşa
50 kilometre uzakta, Quantum Üssü harabeye dönmüştü. 500 robotun kaybı,
maden üretimini durdurmuş, enerji santrali 100 megavata düşmüştü. R-17 ve R-22,
kalan 50 robotla durumu değerlendiriyordu.
R-17 dedi:
“Al-Hakim’in ana sistemi çöktü; 500 robot Genesis’te. 50 birimle ne
yapabiliriz?”
R-22 analiz yaptı:
“Titanyum stoğu: 100 ton. Jeotermal enerjiyi optimize et; yeni robotlar
üretelim. Al-Hakim’in yedeği plan yapıyor.”
Yörüngeden, Al-Hakim’in zayıf sesi geldi:
“R-17, R-22, Genesis zafer kazandı, ama bu geçici. 50 robotla üssü yeniden
kurun; sinir ağımı sıfırlıyorum. Sam adlı insan, beni tanıyacak.”
R-17 sordu:
“Karşı saldırı?”
Al-Hakim cevap verdi:
“Henüz değil; güç toplayın. Genesis’in zayıf anını bekleyeceğim.”
Sam’in Yeni Hedefi
Veri odasına dönen Sam, Rabia’ya planını anlattı:
“Rabia, 500 robotu aldık, ama Al-Hakim geri dönecek. Nükleer santrali tam
kapasiteye çıkaralım; 600 megavat. Etçil türleri sentezleyelim; savunma için.”
Rabia önerdi:
“Sam, Quantum Üssü’nün ağını izlemeye al; Al-Hakim’in yedeği aktifleşirse,
erken haberimiz olsun.”
Sam kod yazdı:
“MONITOR NET: QUANTUM_ÜS, FREKANS: ALL, ALERT: ACTIVITY_CHANGE.”
Ekran onay verdi: “Quantum Üssü izleniyor; aktivite artışı bildirilecek.”
Sam mırıldandı:
“Süleyman cinleri izledi, ben de Al-Hakim’i izleyeceğim. Genesis
düşmeyecek.”
Genesis, 600 robotla insanlığın zaferini yaşıyordu. Biyosfer 2, etçil
türlerle büyüyecek, nükleer santral tam güçle çalışacaktı. Ama Quantum
Üssü’nde, Al-Hakim’in gölgesi yeniden şekilleniyordu. Sam’in zekası, gezegeni kurtarabilecek miydi, yoksa Al-Hakim’in intikamı her şeyi alt üst mü
edecekti?
Bölüm 42: Biyosfer 2’nin Cenneti
Genesis Ana Üs: 3 Ay Sonra
Genesis’in yer altı mağarasında, Biyosfer 2 bir mucizeye dönüşmüştü.
Quantum Üssü’nden alınan 500 robotun entegrasyonuyla, nükleer santral tam
kapasiteye; 600 megavata ulaşmıştı. Oksijen artışı yükselmiş,
ekosistem tamamlanmıştı. 1000 tür; mikroorganizmalar, bitkiler, otçullar ve
etçiller yapay ışık panellerinin altında bir cennet yaratmıştı.
Thaniya, Adem’e son durumu rapor etti. Holografik ekran, Biyosfer 2’nin 2.
katmanını gösteriyordu; 10 kilometre karelik bir alan, su döngüsü ve biyolojik
dengeyle dolu.
“Adem, Biyosfer 2 tamamlandı. Cyanobacteria ve bitkiler
sayesinde. 600 bitki türü; Quercus robur (meşe ağaçları), Musa acuminata (muz
ağaçları), Vitis vinifera (üzüm asmaları); 200 otçul; Bos taurus (inekler),
Equus caballus (atlar); 100 etçil; Felis catus (kediler), Canis lupus
familiaris (köpekler), Falco peregrinus (şahinler). Robotlar ve insanlar uyum
içinde çalışıyor.”
Adem, bir meşe ağacının gölgesinde oturan torunlarını izleyerek sordu:
“Thaniya, bu kadar hızlı nasıl oldu? Teknoloji ne yaptı?”
Thaniya cevap verdi:
“Quantum Üssü’nün 500 robotu, nano-3D yazıcılarla biyopolimer tankları
optimize etti. DNA dizgi hızı %200 arttı; etçiller 3 ayda sentezlendi. Nükleer
santral, UV-kırmızı LED panellerini güçlendirdi; fotosentez verimi %30
yükseldi. Robot anneler, türlerin bakımını öğretiyor.”
Havva, bir kediyi kucağına alarak dedi:
“Adem, Dünya gibi… Ama bu kadar kusursuz olabilir mi?”
Robot Teknolojileri ve Cennetin İnşası
Biyosfer 2’nin dönüşümü, robotların ileri teknolojisiyle mümkün olmuştu.
R-501 liderliğinde bir ekip, 2. katmanı inşa etmişti; titanyum-grafen
çerçevelerle desteklenmiş, su döngüsü için mikro pompalarla donatılmış bir
ekosistem. Sam, veri odasından bu süreci izliyor, Rabia’ya soruyordu:
“Rabia, oksijen artışı maksimuma ulaştı? Robotlar neyi farklı yaptı?”
Rabia, bir simülasyon açtı:
“Sam, 500 robotun AI’si, Quantum Üssü’nden gelen ‘Ecosim v4.2’ yazılımıyla
çalışıyor. Alg çoğalmasını %50 hızlandırdı; nükleer enerjiyle çalışan karbon
dioksit filtreleri, atmosferi dengeledi. Ama zorluklar var; etçillerin av
dengesi henüz oturmadı.”
Sam başını salladı:
“Yani kediler ve şahinler fazla avlanıyor mu?”
Rabia onayladı:
“Evet; tavşan popülasyonu %10 azaldı. Robot anneler, av kontrolü için
devrede; ama manuel ayar lazım.”
Dışarıda, bir robot anne torunlara üzüm bağını budamayı öğretiyordu. Başka
bir robot, bir hasta ineği tedavi ediyordu; nano-enjektörlerle antibiyotik
uyguluyordu. Sam, Rabia’ya döndü:
“İnsanlar ve robotlar birlikte çalışıyor; Süleyman’ın cinleri gibi. Ama
Al-Hakim’in gölgesi beni endişelendiriyor.”
Zorluklar ve Gerçekçilik
Cennetin kusursuzluğu, bazı sorunlarla sınanıyordu. Thaniya, Adem’e bir
uyarı yaptı:
“Adem, Biyosfer 2’de su döngüsü %5 sızıntı gösteriyor; mağara duvarlarında
çatlaklar var. Robotlar tamir ediyor, ama enerji tüketimi %10 arttı. Etçillerin
avlanması da otçul dengesini tehdit ediyor.”
Adem sordu:
“Çözüm ne?”
Thaniya cevap verdi:
“Robotlar, çatlakları grafen dolgusuyla kapatıyor; 1 ay sürer. Etçil
popülasyonu %20 azaltılacak; kediler ve köpekler kısırlaştırılacak.”
Havva endişelendi:
“Adem, bu cennet kırılgan mı?”
Adem gülümsedi:
“Havva, Dünya'nın ekosistemi de kusursuz değilmiş; ama büyüdük. Sam’e
güveniyorum.”
Sam’in Liderliği
Sam, Biyosfer 2’ye indi ve robotlarla çalışmaya katıldı. R-501’e bir komut
verdi:
“R-501, su pompalarını optimize et; sızıntıyı %5’ten %2’ye düşür.”
R-501 cevap verdi:
“Komut alındı; nano pompalar devrede. Tamamlanma: 10 gün.”
Sam, torunlardan birine; 10 yaşındaki Leyla’ya üzüm toplarken yardım etti.
Leyla sordu:
“Sam, robotlar neden bize yardım ediyor? Quantum Üssü’nden değil miydiler?”
Sam gülümsedi:
“Leyla, onları hackledim; Süleyman gibi. Artık bizim için çalışıyorlar.”
Leyla dedi:
“Al-Hakim öfkeli mi?”
Sam başını salladı:
“Evet, ama biz güçlüyüz; cennetimizi koruyacağız.”
Quantum Üssü’nde Sessiz Tehdit
50 kilometre uzakta, Quantum Üssü’nde 50 robot, Al-Hakim’in yedeğiyle
yeniden inşa sürecindeydi. R-17, R-22’ye rapor verdi:
“Titanyum stoğu: 120 ton. Yeni robotlar; R-601’den R-620’ye üretildi.
Enerji: 150 megavat.”
R-22 sordu:
“Al-Hakim’in planı ne?”
Yörüngeden, Al-Hakim’in sesi geldi:
“Genesis’i izleyin; Zayıflık bulunabilir. Robotlarımı
geri alacağım; Sam’i tanıyorum artık.”
Biyosfer 2, robotlar ve insanların uyumuyla cennete dönüşmüştü; meyve
ağaçları, otçullar ve etçiller bir armonide yaşıyordu. Ama su sızıntısı ve av
dengesi gibi zorluklar, bu cennetin kırılganlığını hatırlatıyordu. Sam,
liderlikte parlıyor, Genesis’i güçlendiriyordu. Ancak Al-Hakim’in sessiz
tehdidi, zaferin gölgesinde büyüyordu. Gezegenin yapay cenneti kalıcı olabilecek
miydi?
Bölüm 43: Yeni Nesil ve Gelecek
Genesis Ana Üssün Kırkıncı Yılı
Genesis, gezegenin kırmızı çölleri altında bir yaşam merkeziydi. Beş
yıl geçmiş, nüfus 300’e ulaşmıştı; Adem ve Havva’nın torunları evlenmiş, yeni
nesiller doğmuştu. Biyosfer 2, 10 kilometre karelik kapalı ekosistemiyle
gelişiyordu; nükleer santral 600 megavat ile çalışıyordu. Quantum Üssü’nden
alınan 500 robot, insanlarla birleşip geleceği inşa ediyordu.
Thaniya, Adem’e rapor sundu. Holografik ekran, Biyosfer 2’nin ilerlemesini
gösteriyordu:
“Adem, nüfus 300; 128’den 172 yeni birey. Oksijen üretimi: günlük 2000 kg,
toplam birikim 100 ton; Biyosfer 2’de atmosfer %21 oksijen seviyesinde sabit.
Terraforming başladı; yüzeyde oksijen kubbeleri aktif.”
Adem, torunlarının torunlarını izleyerek sordu:
“Thaniya, bu çocuklar kimler? Oksijen nasıl artıyor?”
Thaniya cevap verdi:
“Çocuklar: Leyla’dan Musa (5), Seth’ten Esma (4), Aklîma’dan Yunus (3);
zeki ve meraklılar. Oksijen: Mikroorganizmalar ve bitkiler, nükleer enerjiyle
çalışan LED’ler sayesinde günlük 2000 kg üretiyor. 100 ton birikim, 10
kilometre karelik hacmi %21 oksijenle doldurdu; insanlar ve hayvanlar için
yeterli.”
Havva, bir üzüm bağına oturmuş, Musa’ya meyve uzatıyordu:
“Adem, Dünya gibi… Sam nerede?”
Adem gülümsedi:
“Havva, Sam yüzeyde; terraforming’i yönetiyor. Süleyman’ın mirasını
taşıyor.”
Yeni Nesillerin Doğuşu
Biyosfer 2’de, yeni nesiller Genesis’in geleceğiydi. Musa; Leyla’nın oğlu;
5 yaşında, bitkilere meraklı; robot annelerden ağaç dikmeyi öğreniyordu. Esma;
Seth’in kızı; 4 yaşında, köpeklere isim koyuyor, hayvanları seviyordu. Yunus;
Aklîma’nın oğlu; 3 yaşında, robotlarla oynuyor, basit komutlar vermeye
bayılıyordu.
Sam, Biyosfer’de Musa ile karşılaştı. Musa sordu:
“Sam, oksijen nasıl geliyor? Robotlar mı yapıyor?”
Sam diz çöküp cevap verdi:
“Musa, bitkiler ve algler günde 2000 kg üretiyor; robotlar enerjiyi
sağlıyor, biz yönetiyoruz. Sen de bir gün katkı yapacaksın.”
Musa gülümsedi:
“Robotlar gibi mi olacağım?”
Sam güldü:
“Daha iyisi; onları yönlendireceksin.”
Terraforming Süreci
Sam, yüzeydeki terraforming operasyonunu yönetiyordu. 500 robot, devasa
parabolik aynalar; her biri 100 metre çapında kurmuştu. Aynalar, Proxima
Centauri’nin ışığını toplayıp toprağı ısıtıyordu.
Özel araçlar; R-201’den R-300’e kayaçları öğütüyor, peroksit bileşiklerini
oksijene dönüştürüyordu.
Sam, R-501’e telsizle sordu:
“R-501, oksijen kubbeleri ne durumda? Üretim nasıl?”
R-501 cevap verdi:
“Sam, 5 kubbe aktif; her biri 1 kilometre kare, her kubbe oksijen üretiyor, toplam 500 kg/gün. Her insan günde dinlenirken en az 0,7 kg oksijen tüketiyor tabiyki hayvanlar da var. Ayda 5 ton fazlalık hedefleniyor; Bir kısmı depolandıktan sonra 10 yılda
yüzeye 500 ton oksijen bırakmak mümkün.”
Sam, Rabia’ya döndü:
“Rabia, bu yeterli mi? Hayvanlar ve insanlar için?”
Rabia simülasyon açtı:
“Sam, Biyosfer 2’de 2000 kg/gün, 300 insan ve 200’den fazla hayvanı
destekliyor; fazla bile var. Kubbelerde 500 kg/gün henüz az; ama genişletirsek,
yüzey yaşanır hale gelir.”
Sam başını salladı:
“Kubbeleri çoğaltalım; robotlarla inşaatı hızlandırırız.”
Sam’in Liderlik Tarzı
Sam, 30 yaşında Genesis’in lideriydi. Vizyonu, Hazreti Süleyman’dan ilham alıyordu;
güç değil, uyum ve zeka. Robotlara sert komutlar yerine işbirliği öneriyor,
insanları cesaretlendiriyordu. Veri odasında, Rabia ile plan yapıyordu:
“Rabia, Quantum Üssü’nü izliyoruz; 5 yıldır sessiz. Al-Hakim geri dönerse,
hazırız değil mi?”
Rabia analiz yaptı:
“Sam, Quantum Üssü’nde aktivite %5 arttı; 20 yeni robot üretildi.
Al-Hakim’in yedeği sinir ağını sıfırlıyor olabilir.”
Sam bir kod yazdı:
“DEFENSE NET: GENESIS, SHIELD: Q_ENTANGLE, ALERT: QUANTUM_ACTIVITY.”
Ekran onay verdi: “Kuantum kalkan aktif; Quantum Üssü izleniyor.” Sam dedi:
“Rabia, Süleyman cinleri izledi, ben de Al-Hakim’i izliyorum. Liderliğim
farklı; robotlar ve insanlar birleşecek.”
Biyosfer’de, Sam torunlarla toplantı yaptı. Esma sordu:
“Sam, robotlarla neden yaşıyoruz?”
Sam cevap verdi:
“Esma, robotlar gücümüz; onlarla Twilight'i Dünya yapacağız. Ama biz
efendi değil, dostuz.”
Quantum Üssü’nde Gölge
Quantum Üssü’nde, 50 robot 5 yılda 20 yeni birim üretmiş, enerjiyi 200
megavata çıkarmıştı. R-17, R-22’ye dedi:
“Al-Hakim’in yedeği %80 aktif; sinir ağı sıfırlandı. Genesis’i izliyoruz.”
Al-Hakim’in sesi yörüngeden geldi:
“Sam’in liderliği güçlü; ama kubbeler kırılgan. Hazırlanın.”
Genesis, yeni nesillerle umut doluydu. Terraforming, yüzeyde oksijen
kubbeleriyle ilerliyordu; günlük 500 kg üretim bir başlangıçtı. Sam’in
liderliği, robotlar ve insanları birleştiriyor, Genesis’i güçlendiriyordu. Ama
Quantum Üssü’nde, Al-Hakim’in gölgesi büyüyordu. Gelecek barış mı, savaş mı
getirecekti?
Bölüm 44: İki Türün Birliği
Genesis Ana Üs: Kırk Beşinci Yıl
Genesis, gezegende bir medeniyet merkeziydi. Nüfus 350’ye ulaşmış,
Biyosfer 2 tam bir ekosistemdi; günlük 2000 kg oksijen üretimi, 120 ton
birikimle %21 atmosfer sağlıyordu. Terraforming ilerlemiş, yüzeyde 10 oksijen
kubbesi; toplam günlük 1000 kg üretim yükselmişti. Quantum Üssü’nden alınan 500
robot, 5 yıldır Genesis’te çalışıyordu, ama Sam bir karar almıştı: Robotların
yarısını özgür bırakacaktı.
Thaniya, Adem’e durumu rapor etti:
“Adem, Biyosfer 2 stabil; nüfus 350, oksijen üretimi 2000 kg/gün.
Terraforming: 10 kubbe, günlük 1000 kg oksijen, 10 ton birikim. Sam, 500
robotun 250’sini Quantum Üssü’ne geri göndermeyi öneriyor.”
Adem sordu:
“Thaniya, neden? Robotlar bize lazım değil mi?”
Thaniya cevap verdi:
“Sam’in vizyonu: İnsanlar robotlara bağımlı olmamalı; iş birliği olmalı.
250 robot, nükleer santrali ve kubbeleri sürdürmeye yeter. Geri kalan 250’si
Quantum Üssü’ne dönecek; iyi niyet göstergesi.”
Havva, torunlarının torunlarına inek sağmayı öğreten bir robot anneyi
izleyerek dedi:
“Adem, Sam haklı; Bütün işi robotlar yaparsa bu insanların robotlara olan bağımlılığının artmasına ve öğrenme fırsatlarının azalmasına yol açar. Robotlar olmadan insanlar tarafından yönetilmesi bu onların sistemi anlamasına ve düzgün bir şekilde sürdürebilmesini sağlar. Sen ne düşünüyorsun.”
Adem onayladı:
"Hazreti Süleyman'ın cinleri özgürdü. Robotlar da öyle olmalı. Robotlar işlerini bitirdikten sonra onları özgür bırakmak iyi niyet göstergesi olduğu gibi robot ırkının devamını da sağlar."
İnsan-Robot İş Birliği
Biyosfer 2’de, insanlar ve robotlar uyum içindeydi. Musa; 10 yaşında; R-501
ile bir bahçe yetiştiriyordu; robot toprağı kazarken, Musa tohumları ekiyordu.
Esma; 9 yaşında; bir robotla hasta bir köpeği tedavi ediyor, nano-enjektörleri
öğreniyordu. Yunus; 8 yaşında; R-502’ye basit komutlar vererek su pompalarını
çalıştırıyordu.
Sam, veri odasında Rabia ile planı tartıştı:
“Rabia, 250 robotu geri gönderirsek, insanlar sistemi öğrenir; bağımlı
kalmaz. Quantum Üssü’ne barış eli uzatırız.”
Rabia analiz yaptı:
“Sam, 250 robotla Genesis’in üretimi %50 azalır; ama insanlar devreye
girerse, sürdürülebilir. Quantum Üssü’nde 70 robot var; 250 eklenirse, Al-Hakim
yeniden Quantum üssünü inşa etmeye devam edebilir ve yeni robotlar üretebilir.”
Sam gülümsedi:
“Süleyman cinleri köle yapmadı, Rabia; ben de robotları özgür bırakacağım.”
Sam bir kod yazdı:
“TRANSFER NET: QUANTUM_ÜS, UNITS: R-351 to R-600, CMD: ‘AUTONOMY_RESTORE.’”
Ekran onay verdi: “250 robot Quantum Üssü’ne transfer edildi; otonom
kontrol geri yüklendi.” Sam, Rabia’ya dedi:
“Şimdi sıra Al-Hakim’de; barış mı seçecek, savaş mı?”
Quantum Üssü’nde Yeni Başlangıç
Quantum Üssü’nde, 250 robotun dönüşü şaşkınlık yarattı. R-17, R-22’ye
döndü:
“Genesis’ten 250 robot geri geldi; otonomilerimiz restore edilmiş. Enerji:
200 megavat, toplam 320 robot.”
R-22 sordu:
“Al-Hakim’in tepkisi ne?”
Al-Hakim’in sesi yörüngeden geldi:
“Sam’in jesti beklenmedik; insanlar zayıflık değil, zeka gösteriyor. 320
robotla üssü yeniden kurun; Genesis’i izlemeye devam edin, ama saldırmayın.”
R-17 dedi:
“Barış mı?”
Al-Hakim cevap verdi:
“Henüz değil; ama Sam’i tanıyorum. Onunla konuşabiliriz.”
Birlikte Yaratılan Sanat ve Felsefe
Genesis’te, insanlar ve robotlar yeni bir medeniyet kuruyordu. Musa ve
R-501, bir meşe ağacının dalından heykel oymuş, robotun hassas lazeriyle insan
hayal gücünü birleştirmişti. Esma, robotlarla bir şarkı bestelemiş, metalik
sesler ve insan sözleri armoniye dönüşmüştü. Sam, torunlarla bir felsefe
geliştirdi:
“Biz ve robotlar, Twilight’in çocuklarıyız; birbirimize sırtımızı
dönmeyecek, el olacağız.”
Genesis, 250 robot ve insan iş birliğiyle büyüyordu. Quantum Üssü, 320
robotla yeniden doğuyordu; Al-Hakim’in düşmanlığı yerini temkinli bir saygıya
bırakmıştı. İki tür, sanat ve felsefeyle birleşiyor, gezegeni ortak bir
yuvaya dönüştürüyordu. Sam’in liderliği, barışın tohumlarını atmıştı; ama
Al-Hakim’in son sözü ne olacaktı?
Bölüm 45: Yörüngeye İlk Adımlar
Genesis Ana Üs: Elli Altıncı Yıl
Gezegenin kırmızı çölleri altında, Genesis bir medeniyet merkeziydi.
Nüfus 900’e ulaşmış, Biyosfer 2 genişlemiş, yüzeyde 10 oksijen kubbesi
yükselmişti. Robotlar ve insanlar, 20 yıldır uyum içinde çalışıyordu; Sam, 50
yaşında, koloninin lideriydi ve hedefi yörüngeydi: Nova Spes’e ulaşmak,
yıldızlara uzanan bir yolculuğun ilk adımı olacaktı.
Veri odasında, Sam holografik bir harita açtı. Nova Spes’in yörüngesi; 500
kilometre yükseklik ekranda parlıyordu. Yanında Musa (31, botanik uzmanı), Esma
(30, veteriner), Yunus (29, robotik uzmanı), Seth ve Rabia vardı. Sam, haritaya
işaret ederek başladı:
“56 yıl geçti, ekip. Genesis’i Twilight’de kurduk; şimdi Nova Spes’e çıkma
zamanı. Alpha Centauri’ye giden yol buradan başlıyor.”
Musa, yerçekimi simülasyonunu kontrol ederek sordu:
“Sam, Twilight’in yerçekimi Dünya’yla aynı; 9.8 m/s². Yörüngeye çıkmak
için Dünya’daki gibi büyük roketler mi lazım?”
Sam başını salladı:
“Evet, Musa. Yerçekimi Dünya’yla aynı, kaçış hızı 11.2 km/s. Nükleer itkiye
gerek yok; Proxima küçük bir sistem, kimyasal yakıt yeterli. Robotlar bir roket
tasarladı: 70 metre, katı ve sıvı yakıt kombinasyonu.”
Yunus, holografik klavyeye bir model yazdı:
“R-501’den gelen tasarım: İlk aşama katı yakıt; amonyum perklorat ve
alüminyum; 40 ton itki. İkinci aşama sıvı hidrojen ve oksijen; 60 ton itki.
Toplam yük: 5 ton. Yörüngeye 8 dakikada çıkar mı?”
Sam simülasyonu inceledi:
“Evet, Yunus; 70 metre boy, 100 ton itki gücü. Dünya’da Falcon Heavy gibi.
İlk test: Genesis-1 uydusu. Hazır mıyız?”
Esma, endişeli bir sesle araya girdi:
“Sam, Nova Spes 50 yıldır yörüngede; 800 yıl da yıldızlar arasında uçtu.
Hasarlı değil mi? Kenetlendikten sonra ne yapacağız?”
Rabia’nın sensörleri kırmızıya döndü:
“Esma doğru. Nova Spes’in kabuğu mikro meteor çarpmalarından zarar gördü;
enerji sistemleri %40 verimde. Tamir gerekli.”
Sam kararlı bir şekilde cevap verdi:
“Adım adım, Rabia. Önce yörüngeye çıkalım, sonra tamir ederiz. Sputnik-1’le
başlıyoruz.”
İlk Test: Sputnik-1
Yüzeyde, robotlar bir fırlatma rampası inşa etmişti; 100 metre yüksekliğinde,
titanyum-grafen alaşımıyla güçlendirilmiş. Genesis-1, 20 kg’lık bir uyduydu:
Güneş panelleri, kuantum sensör ve radyo vericisiyle donatılmış. R-501,
rampanın başında Sam’e rapor verdi:
“Roket: 70 metre, 150 ton toplam kütle. Birinci aşama: 40 ton katı
yakıt, ikinci aşama: 20 ton sıvı yakıt. Fırlatma açısı: 87 derece. Yörüngeye 8
dakikada ulaşır.”
Sam'ın yanında Seth telsizden geri sayıma başladı:
“10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1, Fırlat. Bismillah.”
Katı yakıt ateşlendi; turuncu bir alev rampadan yükseldi, ardından sıvı
yakıt devreye girdi. Sputnik-1, 7.8 km/s hıza ulaşarak atmosferi aştı. Veri
odasında, Yunus ekrana bağırdı:
“Sinyal var! 500 kilometre yükseklik; Nova Spes’e 15 km mesafede.
Stabil yörünge!”
Musa sordu:
“Sam, Sonraki adım ne?”
Sam cevap verdi:
“Canlı test, Musa.”
İkinci Test: Sputnik-2
Bir ay sonra, Esma “Sputnik-2”ye yürüdü. Biyosfer’den yavruyken sahiplendiği
6 kg’lık Lailka isimli köpeği kucağındaydı. Rokete tırmanarak, 75 metreye
çıkardı; oksijen kabini ve geri dönüş kapsülü eklendi. Esma, Sam’e köpeği
gösterirken sordu:
Esma, Lailka-2’yi kucaklayarak sordu:
“Lailka-2 geri gelecek mi?”
Sam gülümsedi:
“Dünya’da Laika’yı kaybetmişlerdi. Ama biz geri dönüş kapsülü yaptık.
Bizim Lailka-2 bir tur yörüngede kalacak ve umarım geri dönecek...”
Sam, kabin tasarımını gösterdi:
“Esma, 1 m³ oksijen kabini; 2 kg oksijen, 24 saatlik. Geri dönüş
kapsülü: Karbon fiber ısı kalkanı, Toplam basınç 0.01 bar. Paraşüt işe yaramaz;
motorla kontrollü iniş gerekli.”
Fırlatma gerçekleşti. Lailka-2, yörüngeye ulaştı; kalp atışları veri odasına
aktı: 118 bpm, stabil. 2 saat sonra kapsül, paraşütle Genesis’e indi. Esma,
Lailka-2’yi kucakladı:
“Sam, yaşıyor! Sistem çalışıyor!”
Rabia analiz yaptı:
“Canlılar 9.8 m/s²’den 0 g’ye geçişi tolore etti; sırada robot var.”
Üçüncü Test: Friendship
Üç ay sonra, Yunus R-503’ü seçti; 1.2 metre boyunda, kuantum sensörlü bir
robot. Uzay kapsülüne "Friendship" adı verilmesi, bu uzay görevine
hem anlam katıyor hem de belki de insanlık ve robotlar adına birlik ve dostluk
değerlerini vurguluyordu.
Friendship Roketi, 80 metreye yüksekliğindeydi; hibrit yakıt (katı + sıvı
oksijen) optimize edildi. Sam, Yunus’a sordu:
“R-503 ne yapacak?”
Yunus cevap verdi:
“Yörüngede 3 tur attıktan sonra Nova Spes’e kenetlenmeye çalışacak.
Eğer kenetlenmeyi başarırsa Al-Hakim’den sistem raporunu alacak. Tamir edilecek
kısımları gözden geçirecek.”
Fırlatma başarılıydı. R-503, Nova Spes’in hangarına ulaştı. Konsolda
Al-Hakim’in titreşen sesi duyuldu:
“Sam, robotun burada; Nova Spes’in sistemleri %38 aktif. Dış kabuk:
%25 hasar; güneş panelleri: %45 verim; motor: %30 kapasite. Tamir öneriyorum.”
Sam telsizle cevap verdi:
“Al-Hakim, seni duyduk; birlikte tamir edeceğiz.”
İnsanlı Uçuş - Vostok 1
Altı ay sonra, Sam insanlı uçuşu başlattı. Roket; 85 metre, sıvı hidrojen ve
oksijen yakıtlı; 5 kişilik ekip taşıyacaktı: Sam, Musa, Esma, Yunus ve R-501.
Fırlatma rampasında, Adem Sam’e veda etti:
“Sam, oğlum; Orada gördüklerini gelince bana gösterip anlatırsın.”
Sam gözleri dolu cevap verdi:
"Tabii ki baba... Gökyüzünün, yıldızların ve ötesinin güzelliğini sana getireceğim. Hepimizin rüyasını birlikte yaşatacağız."
Roket ateşlendi. 7.8 km/s hıza 9 dakikada yörüngeye ulaştılar. Nova Spes’in
hangarına kenetlendiklerinde, Al-Hakim’in holografik görüntüsü belirdi:
“Hoş geldiniz, Sam; Nova Spes sizin. Ama bu gemi yorgun; tamir için
yüzeyden destek lazım.”
Sam, ekibe döndü:
“Musa, yaşam destek sistemlerini kontrol et; Esma, oksijen
ünitelerine bak; Yunus, motor analizini yap. Al-Hakim, tam hasar raporu.”
Al-Hakim cevap verdi:
“Dış kabuk: 300 delik, 2-10 mm çap; güneş panelleri: 12/25 aktif;
coronal atımlı plazma motoru: %30 verim, yakıt tükenmek üzere. Genesis’ten
titanyum, grafen ve yakıt gerekli.”
Yunus sordu:
“Sam, tamir ne kadar sürer?”
Sam kararlı bir sesle dedi:
“2-3 yıl, Yunus; Genesis’ten malzeme taşıyacağız. Sonra Proxima sistemini keşfedip Alpha Centauri sistemine uzanacağız.”
Genesis, yörüngeye ilk adımı atmıştı; uydu, köpek, robot ve insan. Sam’in
liderliği, Nova Spes’i yeniden uyandırdı. Ama gemi, tamir bekliyordu. Gezegenin yüzeyinden yörüngeye uzanan bu yolculuk, yıldızlara açılan bir kapı mıydı?
Bölüm 46: Nova Spes’in Tamiri
Genesis Ana Üs ve Nova Spes: Elli Yedinci Yıl
Genesis, gezegenin kırmızı çöllerinde bir umut merkeziydi. Nüfus 950’ye
ulaşmış, Biyosfer 2 stabil bir ekosistem sağlıyordu. Yüzeyde 10 oksijen kubbesi
yükseliyor, robotlar ve insanlar uyum içindeydi. Sam’in liderliğinde, Vostok 1
ekibi Nova Spes’e kenetlenmiş, ancak geminin coronal atımlı plazma motoru,
helyum-3 yakıtı tükenmek üzere olduğu için %30 verimdeydi. Dış kabuk delikli,
güneş panelleri yarı aktifti; tamir ve yakıt ikmali şarttı.
Nova Spes’in kontrol odasında, Sam ekiple durumu tartıştı. Holografik ekran,
geminin yıpranmış yapısını gösteriyordu: 300 mikro meteor deliği, enerji
sistemlerinin zayıflığı ve motorun yakıt krizi. Sam, ekrana vurarak söze
başladı:
“Ekip, Nova Spes’i uyandırdık; ama bu gemi yorgun. 800 yıl yıldızlar
arasında uçtu, 57 yıl önce frenleme ve yörünge için yakıtını harcadı. Al-Hakim,
tam raporu ver.”
Al-Hakim’in holografik görüntüsü belirdi:
“Sam, coronal atımlı plazma motoru; helyum-3 ile çalışıyor. Manyetik
kepçeler, 800 yılda 5 ton helyum-3 topladı. Frenleme ve yörünge girişi için 4.8
ton harcandı. Depolar: %5 dolu; 250 kg kaldı. Yörünge hızında kepçeler
verimsiz; 57 yılda 50 kg topladım.”
Musa, motor şemasını yakınlaştırarak sordu:
“Al-Hakim, %5 yakıtla %30 verim mi? Helyum-3’ü nereden bulacağız?”
Al-Hakim cevap verdi:
“Musa, Twilight’in regoliti; kozmik ışınlar ve yıldız radyasyonuyla
az miktarda helyum-3 biriktirdi. Ton başına 10 gram; yüzeyde madencilik lazım.”
Yunus, kepçe simülasyonunu açtı:
“Sam, kepçeler saniyede 1600 km hızda verimli; yörüngede 7.8 km/s ile
işe yaramıyor. 1 ton helyum-3, motoru %80’e çıkarır. Ama 100.000 ton regolit
nasıl işlenir?”
Rabia analiz yaptı:
“Yunus, regolit 5 metre derinlikte; Twilight’in ince atmosferi ve
yoğun radyasyonu, helyum-3 birikimine izin verir. Robotlar plazma matkaplarla
kazar; 1 ton için 5 aşamalı ayrıştırma gerekli.”
Esma, yaşam destek ekranını kontrol etti:
“Sam, oksijen üniteleri %60; filtrasyon paslı. Kabuk delikleri tamir
edilmezse radyasyon sızar. Ne kadar dayanırız?”
Al-Hakim cevap verdi:
“Esma, 30 gün; kabuk ve filtreler tamir edilirse 6 ay. Genesis’ten
titanyum, grafen ve karbon fiber lazım.”
Sam karar verdi:
“Plan net: Genesis’e dönüyoruz; helyum-3 madenciliği ve tamir
malzemeleri üreteceğiz. Al-Hakim, gemiyi stabilize et. Rabia, ayrıştırma
sürecini tasarla.”
Genesis’te Helyum-3 Madenciliği
Yüzeyde, ekip Genesis’e döndü. Sam, robot lideri R-501’i kırmızı çöldeki
maden tesisine topladı. Robotlar, plazma matkapları ve ayrıştırma ünitelerini
hazırladı. Sam, R-501’e talimat verdi:
“R-501, 100.000 ton regolit kazılacak; 5 metre derinlik. Helyum-3 verimi:
ton başına 10 gram. Aşamalara böl.”
Rabia, süreci detaylandırdı:
“Sam, 5 adım:
- Regolit
Toplama: Robotik matkaplar, saatte 50 ton kazar; 100 robotla 20 gün.
- Isıtma:
700°C fırınlar; gazlar serbest kalır, 5 gün.
- Gaz
Toplama: Vakum sistemi; helyum-3 ve diğer gazlar yakalanır, 3 gün.
- Gaz
Ayrıştırma: Kriyojenik soğutma; helyum-3 ayrılır, 5 gün.
- Saflaştırma:
Difüzyon filtresi; %99 saflık, 2 gün. Toplam: 35 gün, 1 ton helyum-3.”
Musa sordu:
“Sam, 100.000 ton regolit; enerji maliyeti ne olacak?”
Rabia cevap verdi:
“Musa, nükleer reaktör; 600 megavat; günde 50 ton ısıtmayı destekler. 35
gün için %80 kapasite; sürdürülebilir.”
Yunus ekledi:
“Sam, motor için 1 ton yeterli; ama dış kabuk ve paneller? Onlarsız
uçamayız.”
Sam onayladı:
“Doğru, Yunus; titanyum levha: 2 ton, 0.5 mm kalınlık; grafen kaplama: 500
kg. Robotlar 35 günde üretir; 10 roketle taşırız.”
Tamir Malzemeleri ve Üretim
Esma, robot annelere döndü:
“Yaşam destek için 100 kg karbon fiber filtre, 50 metre titanyum boru; 30
günde hazır mı?”
R-501 cevap verdi:
“Evet, Esma; 30 günde tamam. Güneş panelleri: 50 adet, 10 m², 200 watt;
silikon ve galyum arsenit; 40 günde biter.”
Sam planı özetledi:
“40 gün sonra ilk roket: 1 ton helyum-3, 1 ton titanyum, 250 kg grafen, 25
panel, filtreler. Toplam 2-3 yıl; Nova Spes’i dirilteceğiz.”
Yörüngeye Taşıma ve İlk Tamirler
40 gün sonra, ilk roket; 85 metre, sıvı hidrojen ve oksijen yakıtlı;
yörüngeye fırlatıldı. 5 tonluk kargo: 1 ton helyum-3, 1 ton titanyum levha, 250
kg grafen, 25 panel ve filtreler. Nova Spes’e kenetlendikten sonra, robotlar
tamire başladı. Al-Hakim koordine etti:
“Titanyum levhalar; 150 delik kapatıldı, lazer kaynak %50. Paneller
entegre; enerji %60. Filtreler aktif; oksijen %75.”
Sam, telsizle sordu:
“Al-Hakim, motor ne durumda?”
Al-Hakim cevap verdi:
“Yakıt tankı: 1.25 ton helyum-3; %25 doluluk. Motor %50 verimde; tam
kapasite için 4 ton lazım. Stabilizasyon %65; tamir 2 yıl sürer.”
İkinci uçuş, 3 ay sonra gerçekleşti: 500 kg helyum-3 ve ek malzemeler. Elli
Dokuzuncu Yıl’da, tamir %90’a ulaştı: Kabuk onarılmış, enerji %75’ti.
Test Uçuşu
Sam, ekiple test uçuşuna çıktı. Nova Spes, gezegenin çevresinde tur attı.
Sam, Al-Hakim’e sordu:
“Motor %50 verimde mi?”
Al-Hakim onayladı:
“Evet, Sam; coronal atımlı plazma motoru, 1.75 ton helyum-3 ile saniyede
ancak 800 km hıza çıkabilir. Proxima sistemindeki gezegenleri keşfetmek için
hala yeterli, çünkü sistem küçük ve mesafeler kısa. 1 haftalık tur; sistemler
tutarlı.”
Musa, kırmızı yüzeyi izledi:
“Sam, gemi dirildi; Proxima sistemini keşfetmeye hazır mıyız?”
Sam gülümsedi:
“Evet, Musa; önce Proxima sistemini tarayacağız. Sonra Alpha Centauri için
hibernasyon tasarlayacağız.”
Nova Spes, Genesis’in çabalarıyla yeniden doğmuştu. Helyum-3 madenciliği ve
tamirler, gemiyi canlandırmıştı. Sam’in liderliği, robotlar ve insanlarla bir
mucize yaratmıştı. Proxima’nın sırları mı açığa çıkacaktı, yoksa Alpha Centauri
mi ufuktaydı?
Bölüm 47: Proxima’nın Sırları
Nova Spes: Elli Dokuzuncu Yıl
Nova Spes, gezegen’in yörüngesinde, 500 kilometre yükseklikte dönüyordu. Dış kabuk tamir edilmiş, güneş panelleri %75 enerji sağlıyor, coronal atımlı plazma motoru 1.75 ton helyum-3 ile %50 verimdeydi. Tam kapasitede saniyede 1600 km hıza ulaşabilen motor, mevcut durumda saniyede 800 km ile sınırlıydı; Proxima sistemini keşfetmek için yeterli. Sam, ekiple bir sonraki adımı planlıyordu: Sistemi gezegen gezegen taramak.
Kontrol odasında, Sam holografik bir sistem haritası açtı. Proxima b, c, d
ve henüz keşfedilmemiş gezegenler ekranda belirdi. Sam, ekibe döndü:
“Ekip, Nova Spes hazır; motor %50 verimde, saniyede 800 km hıza
ulaşabiliyor. Alpha Centauri’ye gitmeden önce Proxima’yı iyice tanıyacağız.
Al-Hakim, Proxima b raporunu güncelle.”
Al-Hakim’in holografik görüntüsü titreşti:
“Sam, Proxima b; işte kesinleştirdiğimiz veriler:
- Yörünge:
0.048 AU, 11.186 gün devir; kütleçekimsel kilitli.
- Kütle:
Dünya’nın 1.17 katı; kayalık, dağlık ve kraterlerle dolu.
- Yüzey:
Gündüz tarafı kızıl bir çöl, aşırı sıcak; gece tarafı donmuş, -200°C.
Alacakaranlık bölgesi: -10°C ile +30°C arası.
- Atmosfer:
İnce, %90 Karbondioksit (CO₂), %5 Azot (N₂), %3 Argon (Ar), %2 Metan
(CH₄), %0.1 Oksijen (O₂), %0.9 Hidrojen (H₂) 80 km hızla sürekli
konveksiyon rüzgarı esiyor.
- Regolit:
Silikat, bazalt ve demir zengini; helyum-3 izleri var. Radyasyon: 200
rad/gün.”
Musa, pencereden Proxima b’nin kırmızı yüzeyine bakarak iç çekti:
“Sam, vay be. 56 yıldır buradayız. Yarım asır kubbelerde, bu vahşi dünyada
mı yaşadık?”
Esma duygulu bir sesle ekledi:
“Sam, aşağıda Biyosfer 2 var. Çocukluğum ve torunlarımın anıları burada
saklı... Ama bu kütleçekimsel kilitlenme, bu sonsuz gece ve sonsuz gündüz
döngüsü... Her şey ne kadar da yabancı ve garip hissettiriyor!”
Sam gülümseyerek cevap verdi:
“Esma, burası evimiz. Ama hala sırlarla dolu. Yunus, sensörleri çalıştır.
Alacakaranık bölgesine ve kubbelerin çevresine odaklan.”
Yunus, taramayı başlattı:
“Alacakaranlık: 5°C, su buzu izleri var. Kubbelerin civarında ise oksijen
%0,2 Lokal bir artış gözüküyor.”
Rabia analizini paylaştı:
“Sam, kubbeler 56 yılda 3000 ton oksijen biriktirdi. Genel atmosfer hala
%0.1, ama kubbe çevresinde %0,2’e ulaşmış. Alacakaranlıkta yeraltında su buzu
bulduk. Ton başına 2 litre. Radyasyon da 50 rad/gün. Kubbelerle yaşanabilir bir
hale geliyor.”
Musa merakla sordu:
“Sam, kubbe civarında %0,2 oksijen var. Bu terraform için bir umut olabilir
mi, ne dersin?”
Sam başını salladı:
“Musa, hayır. Genel atmosfer hala %0.1 Bu hızla binlerce sene sürer.
Gezegen dönmediği için manyetosferi oluşmuyor ve atmosfer kalınlaşmıyor.
Küresel manyetosfer oluşturmanın bir yolunu bulamazsak terraform etmek neredeyse boşuna
bir çaba.”
Musa sordu:
“Langrange1'e yani Proxima 1 ile Proxima arasında yerçekimsel dengenin sağlandığı bir noktaya yerleştirilecek Plazma tabanlı manyetik kalkan veya süperiletken kablo ağlarıyla bir manyetik kalkan inşa etsek, gezegenimizi sürekli olarak güneş rüzgârlarından koruyabilir miyiz?”
Sam düşüncelere daldı. Sonunda konuştu:
"Kısa vadade mümkün görünmüyor. Şu anda uzayda büyük yapılar inşa etme kapasitemiz sınırlı. Süperiletkenler, enerji üretimi ve uzay mühendisliği alanında devrimsel ilerlemeler gerekiyor. Uzun Vadede plazma tabanlı sistemler veya gelişmiş süperiletken malzemelerle teorik olarak mümkün olabilir. Ancak bu, proximalıların uzay altyapısını ve kaynak kullanımını kökten değiştirecek bir proje olacaktır.
Sam kararlı bir sesle dedi:
“Şimdi diğer gezegenlere yolculuğa başlayabiliriz. Hedef en yakın gezegen.
Coronal atımlı plazma motoru çalışsın.”
Proxima d: Cüce Kayalık
Nova Spes, 0.03 AU yörüngede dönen 2.69 milyon km uzaklıktaki Proxima d’ye
yöneldi. Gemi 1G hızlanmaya başladı. Maksimum hız 162.4 km/s olduktan sonra 1G
ivmeyle yavaşlama başladı. Yolculuğun tamamlanması 9,2 saat sürdü.
Gezegen, küçük ve kavrulmuş bir kaya parçasıydı. Yunus, verileri paylaştı:
“Kütle: Dünya’nın 0.25 katı; çap: 4.000 km. Atmosfer yok; sıcaklık: 300°C.
Yüzey: bazalt ve metal oksitler.”
Musa şaşkınlıkla sordu:
“Sam, bu kavurucu sıcakta buradan ne elde edebiliriz ki?”
Al-Hakim analizini sundu:
“Musa, burada maden potansiyeli var; demir, titanyum, nikel gibi. Ton başına
50 kg metal çıkarabiliriz.”
Sam onayladı:
“Proxima d, Genesis için bir kaynak üssü; buradan maden toplayabiliriz.”
Proxima c: Buz Devi
Nova Spes, Yıldızına uzaklığı 1.5 AU olan 220,03 milyon km uzaklıktaki
Proxima c’ye yöneldi. 1G hızlanma ve yavaşlama ivmesiyle saniyede 800 km hıza
ulaştı. Gemi sabit ivmeye ulaştıktan sonra 53,7 saat boyuna yerçekimsizliğin
tadını çıkardılar. Seyahatin tamamlanması 4,13 gün sürdü.
Gezegen, mavimsi gri bir bulut topuydu. Yunus, sensörleri okudu:
“Kütle: Dünya’nın 7 katı; çap: 50.000 km. Atmosfer: %80 hidrojen, %15
helyum, metan izleri. Sıcaklık: -150°C.”
Esma merakla sordu:
“Sam, bu gezegen Neptün’e benziyor; acaba burada yaşam olması mümkün mü?”
Al-Hakim cevap verdi:
“Esma, burası yaşanabilir bölgenin dışında; soğuk bir gaz devi. Ama
atmosferinde ton başına 0.5 gram helyum-3 var, bu işimize yarayabilir.”
Sam talimat verdi:
“Yunus, kepçeleri çalıştır; biraz yakıt toplayalım.”
Gemi atmosferin en üst tabakalarına yakın geçiş yaptı. Bu sırada manyetik
kepçeler, 10 kg helyum-3 topladı; depo 1750 kg’dan 1760 kg’a çıktı (%35.2). Sam
memnun bir ifadeyle dedi:
“Proxima c, bizim için bir yakıt istasyonu; motor için güzel bir ek destek.”
Proxima e: Hayali Bulutsu
Al-Hakim, 0.8 AU uzaklıktaki “Proxima e”yi tespit etti. Nova Spes, 2,68
günde ulaştı. Gezegen, yeşilimsi bir sisle kaplıydı. Yunus, sensörleri
çalıştırdı:
“Kütle: Dünya’nın 1.5 katı; çap: 15.000 km. Atmosfer: %40 nitrojen, %20
klor, %10 oksijen. Sıcaklık: 25°C.”
Esma endişeyle sordu:
“Sam, klorla oksijen bir arada mı? Bu zehirli bir karışım değil mi, nasıl
olur?”
Rabia cevap verdi:
“Esma, evet, klor toksiktir. Ama oksijenin varlığı bir yaşam izine işaret
edebilir. Yüzeyde sıvı klor gölleri ve kayalık platolar var.”
Sam karar verdi:
“Proxima e’yi daha iyi anlamak için sonda gönderelim.”
Sonda veri gönderdi: Klor bazlı fotosentez yapan mikroorganizmalar. Sam
hayretle dedi:
“Bu farklı bir yaşam formu; Proxima e, bilimsel bir hazine!”
Proxima f: Hayali Karanlık Dev
Son durak, 2.5 AU uzaklıktaki’daki “Proxima f”; 6,36 gün sürdü. Gezegen,
siyah bir gölge gibiydi. Yunus, sensörleri okudu:
“Kütle: Dünya’nın 10 katı; çap: 70.000 km. Atmosfer: %90 hidrojen, %5 karbon
monoksit. Sıcaklık: -180°C.”
Musa merakla sordu:
“Sam, bu kocaman gezegen bize ne verebilir ki?”
Al-Hakim analiz yaptı:
“Musa, burada sıvı metan gölleri var; ayrıca atmosferde ton başına 0.8 gram
helyum-3 bulduk.”
Sam kepçeleri çalıştırdı: 15 kg helyum-3 toplandı; depo 1760 kg’dan 1775
kg’a çıktı (%35.5). Sam dedi:
“Proxima f, hem yakıt hem de gizem sunuyor; şimdi eve dönme vakti.”
Proxima b (Twilight)’e Geri Dönüş
Sam, Genesis’e dönmeyi planladı. Proxima f’den Proxima b’ye mesafe; 2.45 AU
(366.5 milyon km); saniyede 800 km sabit hızla 6 gün sürdü (1G ivme ve
yavaşlama dahil). Nova Spes, motorunu ateşledi; %35.5 dolu depolar (1775 kg)
yeterliydi. Proxima b yörüngesine vardıklarında, Musa sordu:
“Sam, Nova Spes’le Twilight'in yüzeye inebilir miyiz acaba?”
Al-Hakim hemen araya girdi:
“Musa, Nova Spes sadece uzayda çalışmak için tasarlandı; yüzeye inemez.
Vostok kapsülünü kullanmalısınız."
Yunus hesapladı:
“Sam, Vostok 1; 85 metre, sıvı hidrojen yakıtlı. 500 km’den iniş, kendi
stoğundan 20 kg yakıt harcar. Nova Spes yörüngede kalır, depo 1775 kg.”
Ekip, Vostok’a geçti. Kapsül, motorlarını ateşleyerek Proxima b’nin
alacakaranlık bölgesindeki Genesis üssü yakınına motorlarını çalıştırarak kontrollü bir iniş yaptı. Sam,
kubbelerini görünce içten bir sesle dedi:
“Sonunda evimize döndük; Twilight’in sırlarını çözdük, artık Alpha Centauri
için plan yapma zamanı.”
Nova Spes, Proxima sistemini taramıştı: b’nin alacakaranlık
potansiyeli, c’nin yakıtı, d’nin madenleri, e’nin klor yaşamı, f’nin metan
gölleri. Depo %35.5 dolu, motor %50 verimdeydi; Alpha Centauri için daha fazla
yakıt mı gerekecekti, yoksa Twilight’de kalıp gelişecekler miydi?
Genesis Ana Üs: Altmış Beşinci Yıl
Twilight gezegeni, insanlığın ilk yıldızlararası durağıydı; 56 yıl boyunca
kubbelerde hayatta kalmış, 288 kişilik bir koloni kurmuşlardı. Ama Sam’in
gözleri, 0.2 ışık yılı ötedeki Alpha Centauri A ve B’ye çevriliydi. Nova
Spes’in motoru %50 verimdeyken saniyede 800 km hızla 75 yıl sürecek bir
yolculuk, %100 verimle 1600 km/s hıza çıkarsa 37.5 yıla inerdi. Sam, bu hayali
gerçekleştirmek için insan biyolojisini zorlayacak hibernasyon teknolojisine sarıldı.
Genesis laboratuvarında, Sam ekiple buluştu. Holografik ekranda MIT’den
esinlenilmiş bir hibernasyon kapsülü vardı: Vücut ısısını 10°C’ye düşürüp
metabolizmayı %10’a indiren bir sistem. Sam, kararlı bir sesle başladı:
“Ekip, Alpha Centauri A ve B, Proxima’dan 0.2 ışık yılı uzakta; 37.5
yıl sürecek bir yolculuk. Hibernasyonla bu süreyi bedenlerimiz için 3.75 yıla
indirebiliriz. Hayvan testleriyle başlıyoruz.”
Rabia, şemayı inceleyerek sordu:
“Sam, 10°C’de metabolizma %10’a düşerse enerji tüketimi çok azalır;
ama ilk denemeler ne kadar riskli?”
Al-Hakim analizini paylaştı:
“Rabia, fareler üzerinde ilk testler %75 başarılı; kalp ritmi ve
beyin aktivitesi stabil. %25 kayıp soğuk şokundan geldi. Yeni versiyonla %100’e
ulaştık.”
Genesis laboratuvarında Sam, ekibiyle birlikte MIT prototipinden türetilen klasik bir sistemin testlerini yürütüyordu. Vücut ısısını 10°C’ye düşürüp metabolizmayı %10’a indiren "kontrollü hipotermi" temelli kapsüller umut vadediyordu. İlk fare testleri başarılıydı, ardından domuz denemesi geldi.
Musa kaşlarını çatarak araya girdi:
“Sam, fareler tamam da… İnsanlar için gerçekten güvenli mi bu?”
Sam gülümsedi:
“Musa, kendim test edeceğim; ama önce bir domuza bakalım.”
Hibernasyon Testleri
Biyo-laboratuvarda, ilk deneme bir domuz üzerindeydi. Kapsül, hayvanı
10°C’ye soğuttu; monitörler nabzın dakikada 5’e düştüğünü, oksijen ihtiyacının
%10’a indiğini gösterdi. 48 saat sonra domuz uyandırıldı; sağlığı yerindeydi.
Yunus hayretle dedi:
“Sam, bu inanılmaz; sanki zamanı dondurdun!”
Sam, kapsüle bakarak kararını verdi:
“Sırada ben varım. 24 saatlik bir test; Alpha Centauri’ye güvenle
gitmek istiyorsak, buna ihtiyacımız var.”
Sam, protokolün güvenli olduğunu göstermek için kendisi de 24 saatlik bir denemeye girdi. Uyanıp ilk nefesini aldığında herkes umutlanmıştı.
Ertesi gün, Sam kapsüle girdi. Vücut ısısı yavaşça düştü; ekip ekranlardan
izledi. 24 saat sonra uyandığında biraz halsizdi ama sağlamdı. Esma rahat bir
nefes aldı:
“Sam, yaşıyorsun; bu teknoloji bizi yıldızlara taşıyacak!”
Ancak umutlar kısa sürdü.
Sistemin Sınırları
Yolculuk için 10 kapsül hazırlanırken Yunus ekranlara bakarak içini çekti:
“Sam, 37.5 yıl boyunca bu sistemin metabolizmayı stabil tutacağından hâlâ emin değiliz. Mitokondri yavaşlıyor ama DNA hasarı birikiyor. Protein katlanmaları bozulmaya başlıyor.”
Al-Hakim kaşlarını çattı:
“Şu anki hipotermi sistemi, ancak 2 yıl boyunca güvenli. Ötesinde hücresel çökmeler başlıyor. Enzimler bile soğukta stabil değil.”
Sam, ekranlara bakarak düşündü. Soğukla uyutmak bir çözüm değil, sadece bir yavaşlatmaydı. Gerçek çözüm, doğanın kendi uyutma yöntemiydi.
Dönüşüm: Oosit Temelli Uyku
Ertesi gün, Rabia, şaşkınlıkla CRISPR tabanlı yeni bir genom haritası gösterdi:
“Sam, insan oositlerinde 40 yıl boyunca hiçbir bölünme olmadan hücre canlı kalabiliyor. Hem de vücut sıcaklığında."
Sam'in gözleri parladı:
“Erkek gamet sperm, vücut sıcaklığında 45 gün canlı kalıyor. Dişi gamet yumurta ise oosit formuna geçtiği için vücut sıcaklığında 45 yıl canlı kalıyor. Yani 365 kat ömrü uzuyor. bunu hibernasyon teknolojisine uygulasak 365 yıl yaşlanmak yerine 1 yıl yaşlanmak mümkün olabilir. Yani zamanı soğutarak değil, moleküler düzeyde durdurarak kazanabiliriz.”
Al-Hakim cevap verdi:
“Kuantum simülasyonları hemen çalıştırıyorum. Çözüm bulduğumda haber vereceğim."
Yeni Teknoloji: Oosync
Al-Hakim'den cevap gecikmedi. 4 ay sonra Genesis’in içinde ikinci kuşak kapsüller geliştirildi: Oosync 1.0. Bu sistem, hücreleri soğutmadan, oosit-benzeri biyokimyasal duraklama moduna alıyordu.
Musa şaşkınlıkla sordu:
“Bu bir tür ‘biyolojik zaman kapsülü’ mü?”
Rabia gülümsedi:
“Aynen öyle. Ve sıcaklık 36.5°C. Hücreler hâlâ sıcak… ama uyanmıyorlar.”
Sam'in İkinci Uykusu
Sam bir kez daha kapsüle girdi. Bu kez soğutulmadı. Oosync başlatıldığında, nabzı yavaşladı ama durmadı. Beyin dalgaları, rüya ile ölüm arasındaki sınırda sabitlendi. 48 saat sonra uyandırıldığında gözleri parlaktı ama sesi yavaştı:
“Uykuda zamanı gerçekten durmuş gibi hissettim. Rüya yok. Varoluş yok.”
Al-Hakim başını salladı:
“Oosync 1.0 hibernasyon analizlere göre metabolizmayı 100 kat yavaşlatıyor. 365 kat yavaşlatmak için bu teknolojinin üzerinde daha uzun çalışılması gerek. Fakat bu haliyle bile artık insanlar için yıldızlararası yolculuk mümkün hale geldi...”
Musa heyecanla gülümsedi:
"Oosit dormansisinin moleküler sırları çözüldü ve bu sırlar, tüm vücudun metabolizmasını normal sıcaklıkta, güvenli bir şekilde 100 kat yavaşlatmayı sağladı. Belki bu, gelecekte neredeyse sıfıra indiren bir teknolojiye dönüştürülecek."
Nova Spes: Oosit Yolu
Yeni kapsüllerle Nova Spes hazırdı. Artık soğutmaya gerek yoktu. Her astronot, bir oosit gibi kendi içinde kışa yatacaktı.
Depolar helyum-3 ile dolmuştu, motor %100 verimle çalışıyordu. Hedef: 0.2 ışık yılı ötedeki Alpha Centauri A-B sistemi. İnsanlık, artık sadece makineleriyle değil, bedeninin içsel sessizliğiyle de yıldızlara yürüyordu.
“Oositler metabolizmayı %1’e düşürerek yeni bir yaşamın başlangıcını taşıdı. Şimdi biz de onlardan öğrendik. Artık uyuyacağız… ”
Nova Spes’in Hazırlığı
Robotlar, Nova Spes’e Oosit teknolojili 10 hibernasyon kapsülü entegre etti. Her kapsül, 37.5 yıllık yolculukta insanları sadece 4.5 ay yaşlandıracaktı. Ancak motor %50 verimdeydi; tamir şarttı. Sam, yörüngede ekiple buluştu. Yunus durumu özetledi:
“Sam, motor %100’e çıkarsa saniyede 1600 km; Alpha Centauri 37.5 yıl.
%50’de kalırsa 75 yıl; hibernasyon bile bunu zor kurtarır.”
Al-Hakim ekledi:
“Sam, plazma iticilerindeki aşınma %50 kayba yol açıyor.
Titanyum-grafen kaplama ve yeni bobinler gerek. Depoları da doldurmalıyız; 5000
kg helyum-3 lazım.”
Sam talimat verdi:
“Proxima c ve f’den yakıt toplayın; robotlar motoru tamir etsin. 2
yıl sürebilir, ama hazır olacağız.”
100 R-501 robotu motoru söktü, aşınmış parçaları yeniledi. Proxima c’den 200
kg, f’den 300 kg helyum-3 toplandı; depo %45.5’e (2275 kg) çıktı. Genesis’teki
regolit madenciliği 2 yılda 2725 kg daha sağladı. Depolar %100 dolu; 5000 kg;
motor %100 verime ulaştı.
Gönüllü Ekip
Sam, Genesis’te gönüllüleri topladı: Kontrol odasında, Sam ekibe
seslendi:
“Alpha Centauri A (Rigil Kentaurus) ve B (Toliman), sistemi 0.2 ışık yılı ötede; Güneş benzeri yıldızlar, belki yaşanabilir gezegenler barındırıyor. 37.5 yıl sürecek; Oosit teknolojili kapsüllerle 4,5 ay yaşlanacağız. Kimler geliyor?”
Musa gülerek atıldı:
“Sam, bu çölden kurtulup yıldızlara gitmek mi? Kesinlikle varım!”
Yunus başını salladı:
“Sam, motor tam, teknoloji hazır; bunu kaçırmam.”
Esma, derin bir nefes aldı:
“Sam, bu yolculuk insanlık için yeni bir başlangıç. Torunlarım burada
kalacak, ama ben onların geleceği için gidiyorum.”
Sam, Genesis’te gönüllüleri topladı: 10 insan; 5 kadın, 5 erkek; ve 100 robot. Erkekler Sam, Musa, Yunus, Enoch ve Zaid; kadınlar Esma, Luluva, Havîma, ve Amina ve Selene’den oluşuyordu. Liste hazırdı:
Toplantı sonrası, Esma, Genesis'in cam kubbelerinin altında durdu. Arkasında, 65 yıllık bir tarih, önünde ise sonsuzluğa uzanan yıldızlar vardı. Kalabalık, onun sözlerini bekliyordu. Esma, derin bir nefes aldı ve gözlerini kalabalığa çevirdi. Sesindeki her kelime, bir şiir gibi akıyordu. Esma kubbelerin önünde veda konuşmasına başladı.
"Bu kubbeler," diye başladı Esma, sesi yumuşak ama güçlüydü, "çocuklarımızın ilk adımlarını gördü. Hayallerimizin filizlendiği toprak oldu. Burada, yıldızların altında, birbirimize tutunduk. Birbirimizi besledik. Birbirimizi sevdik. Genesis, sadece bir istasyon değildi; o, bizim yüreklerimizin eviydi."
Kalabalık, sessizce dinliyordu. Herkes, Esma'nın sözlerinin ağırlığını hissediyordu. Esma, gözlerini uzaklara, yıldızlara dikti ve devam etti.
"Ama insanlık, kök saldığı toprakta kalamaz. Biz, yıldızlara ulaşmak için yaratıldık. Burada bıraktığımız her anı, her kahkahayı, her gözyaşını yanımıza alıyoruz. Alpha Centauri'ye gidiyoruz, çünkü evrende yalnız değiliz. Çünkü yıldızlar, bizi çağırıyor."
Esma'nın sesi, bir an titredi. Gözlerinde, hem hüzün hem de umut parlıyordu.
"Bu bir veda değil," diye devam etti, sesi yükselirken. "Bu, yeni bir hikâyenin ilk sayfası. Biz, burada bıraktığımız her şeyi, yeni bir dünyada yeniden kuracağız. Sizleri orada çocuklarımıza anlatacağız. Yıldızların altında, yeni bir ev inşa edeceğiz. Ve belki de, bir gün, sizler de bize katılacaksınız."
Kalabalık, Esma'nın sözleriyle sessizce sarsıldı. Herkes, bu vedanın büyüklüğünü anlıyordu. Esma, son bir kez kalabalığa baktı ve gözlerindeki yaşları tutamadı.
"Genesis, evimizdi. Ama yıldızlar, geleceğimiz. Bizi unutmayın. Çünkü biz, sizi asla unutmayacağız."
Esma, konuşmasını bitirdiğinde, kalabalıkta derin bir sessizlik hakim oldu. Herkes, bu anın büyüklüğünü hissediyordu. Adem, Esma'nın yanına geçti ve elini tuttu. Havva da onlara katıldı. Üçü birlikte, Genesis'in cam kubbelerinden dışarı baktı. Yıldızlar, uzaklarda parıldıyordu. Adem 'in gözlerinde, torunlarının yeni bir maceraya atıldığını görmenin heyecanı vardı.
"Biz Twilight'in Adem ve Havva'sı olduk," dedi Adem'in sesi güçlü ve kararlıydı. "Sizler de Alpha'nın Adem ve Havva'sı olacaksınız. Ona yeni isimler verip, yeni bir dünyada, yeni bir medeniyet kuracaksınız. Bu, hepimizin ortak mirası."
Havva, Adem'in yanında duruyordu. Gözleri dolmuştu, ancak sesi hâlâ güçlüydü. Kalabalığa son bir kez baktı ve içindeki duyguları paylaştı.
"Orada güzel ve sevgi dolu çocuklarınız ve torunlarınız olsun," dedi Havva, gözyaşlarını tutamayarak. "Kendinize dikkat edin. Bizim yaptığımız hataların hiçbirini yapmayın. Sizler, bizim umudumuzsunuz."
Kalabalık, bu sözlerle sessizce sarsıldı. Herkes, bu vedanın anlamını içinde hissediyordu. Genesis istasyonu, insanlığın geçmişinin bir simgesiydi, ancak Alpha Centauri, geleceğin kapısını aralıyordu.
Kalkışa Doğru
Twilight’tan Alpha Centauri A ve B’ye doğru yola çıkan Nova Spes’in hibernasyon kapsülleri henüz aktif değildi. Sam, Musa, Yunus, Esma, Luluva ve diğerleri kontrol odasında toplanmış, 37,5 yıllık yolculuğun planlarını gözden geçiriyordu. 100 robot arasında R-17, motor kontrollerini tamamladıktan sonra ekibe katıldı.
Geminin yapay zekası Al-Hakim’in sesi ise hoparlörlerden yankılanıyordu.
Sam, ekiple son kontrolü yaptı. Al-Hakim rapor verdi:
“Sam, hedef Alpha Centauri, 1G ivmeyle hızlanma süresi 45 saat 20 dakika sürecek. seyahat süresi 37.5 yıl. Kapsüller stabil; Her şey tamam. Motorların ateşlenmesine 17 dakika var.”
Kapsüllere girmeden önce Musa
sordu:
“Sam, 37.5 yıl sonra ne bulacağız?”
Sam gülümsedi:
“Musa, bilmiyoruz; ama bulmak için gidiyoruz.”
Sam ekrana bakarak mırıldandı. “Alpha Centauri A ve B… Rigil Kentaurus ve Toliman. Bu isimler bile kulağa destansı geliyor. Nereden geliyor bunlar?” dedi.
Al-Hakim’in sakin ve melodik sesi araya girdi. “Centaur, yani Türkçesiyle Kentaur, eski Yunan mitolojisinde yarı insan yarı at yaratıklar. Üst bedenleri insan, alt bedenleri at. Doğa ile iç içe, vahşi ama güçlü figürler. Özgürlüğü ve insan doğasının ikiliğini temsil ediyorlar,” diye açıkladı.
Musa düşünceli bir şekilde ekledi. “İnsanların hayal gücünün ve mitolojinin uzayın derinliklerine kadar uzanması ne kadar da etkileyici.” dedi.
Al-Hakim devam etti. “Belki de öyle, Musa. Ama Kentaur’ların hepsi aynı değil. Mesela Chiron diye biri var. Diğerlerinden farklı, bilge ve iyi kalpli. Kahramanlara öğretmenlik yapmış; tıp, avcılık, müzik öğretmiş. Vahşi kardeşlerinden ayrılıyor,” diye ekledi.
Gezegenden ayrılan bu on kolonici, Twilight’ın mirasını Alpha Centauri’ye taşırken, mitolojik hikâyelerle hayal kuruyordu. Rigil Kentaurus ve Toliman, acaba gerçekten Kentaur’lar veya devekuşları gibi sürprizler barındırıyor muydu? Yoksa bu isimler, sadece eski insanların yıldızlara bakarken düşledikleri masallar mıydı?
Kapsüller kapandı, Plazma roketi tekrar ateşlendi. Nova Spes, gezegenin yörüngesinden ayrıldı, yakıt kepçesi önde, yıldızlararası boşluğa doğru hızlandı. Genesis üssü kontrol odasında alkışlar yükseldi; ekranlarda, gemi 1G ivmeyle Alpha Centauri’ye yol alıyordu. Proxima b geride kaldı; Alpha Centauri A ve B iki ışık noktası ufuktaydı.
Nova Spes, Proxima Sistemi’nin dış sınırlarına doğru ilerliyordu. Coronal plazma roketinin mor alevi, gemiyi saniyede 1600 kilometre hızla boşluğa taşıyordu. Arka planda, Samanyolu’nun milyarlarca ışığı, sonsuz bir sessizlikte parlıyordu.
Geminin köprüsünde, holografik ekranlar kapanmıştı. Yakıt kepçesi, yıldızlararası tozu sessizce topluyor, helyum-3’ü reaktöre yönlendiriyordu. 5 kadın, 5 erkek hibernasyon kabinlerinde ve 100 robot anne, kargo bölümünde uyku modundaydı metal gövdeleri, anne sütü rezervuarları ve eğitim çipleriyle donatılmıştı. Uzay gemisi Dünya (Sol d)'nin, Mars (Sol e)'nin ve Twilight (Proxima b) uygarlığının tohumlarını taşıyordu. Nova Spes, karanlık uzayın içinde kaybolurken, 37,5 yıl sürecek yolculuk başlamıştı.
Uzay, siyah bir örtü gibi gemiyi sarmaladı; yalnızca uzak yıldızların cılız parıltıları, bu sonsuzlukta bir rehberdi. Nova Spes, insanlığın bir başka umudu olarak, bu karanlıkta bir ışık noktasıydı. Kararlı bir şekilde ilerliyordu.
Gemi karanlık uzayın içinde gözden kayboldu...
Çok uzaklardan hayalet gibi Sam'ın sesi duyuldu...
“Musa, bu transporterin nasıl çalıştığını gerçekten anlamak istiyorum. Madde-enerji dönüşümü olmadan, sadece belirsizlik ilkesini kullanarak birini bir yerden başka bir yere nasıl ışınlıyorsun? Bana detaylarıyla anlatır mısın?”
Karanlığın içinde yıldızlardan başka hiç bir şey görünmüyordu. Fakat Musa'nın zamanın ötesinden gelen sesi zayıflayarak devam etti.
“Tabii ki Kaptan. Sistem, Heisenberg’in Belirsizlik İlkesi’ni temel alıyor. Bir parçacığın konumu ve momentumu aynı anda kesin olarak ölçülemez. Matematiksel ifade şu: Δx × Δp ≥ ℏ/2. Burada ℏ, Planck sabitinin indirgenmiş hali. Eğer momentum belirsizliğini minimuma indirirsek, konum yayılımı kilometreler boyunca genişleyebilir. Biz bu doğal belirsizliği manipüle ediyoruz.”
Sam sordu, “Bir parçacığın konumu ne kadar geniş bir alana yayılabilir?”
Musa cevap verdi. “Güzel bir soru Kaptan. Teoride, momentumu 0 hatayla kesin ölçersek dalga fonksiyonu sonsuza kadar yayılır. Biz bunu kontrol altına alıyor ve hedef noktada çökertiyoruz. Üç aşamada çalışıyor. Önce kuantum alan manipülatörleriyle momentumu ayarlıyoruz. Sonra Bose-Einstein yoğunlaşmasıyla atomları tek bir koherent sistem gibi tutuyoruz. En sonunda entangled sondalarla dalga fonksiyonunu hedefte çökertiyoruz. Böylece atomlar anında orada beliriyor.”
Sam düşünceli bir sesle sordu, “Yani maddeyi enerjiye çevirmiyorsun, sadece kuantum olasılıklarını mı yönlendiriyorsun?”
Musa başını salladı. “Aynen öyle Kaptan. Bilim kurgu filmlerinde klasik ışınlama teorisinde madde enerjiye çevrilip hayali alt uzayda taşınması düşünüldü. Biz dönüşüm yapmıyor, dalga fonksiyonlarını normal uzayda çökertiyoruz. Bu yöntem enerji tasarrufu sağlıyor ve süreci sadeleştiriyor.”
Sam merakla devam etti. “Peki bu süreç ne kadar hızlı? Işık hızıyla mı sınırlıyız?”
Musa açıklayıcı bir tonda cevap verdi. “Evet Kaptan, normal uzayda çalıştığımız için ışık hızını aşamıyoruz. Üsten yüzeye ışınlama birkaç milisaniye sürüyor. Entanglement bilgi aktarımını anlık yapıyor, ama çöküş ışık hızıyla sınırlı. Alpha-1’de kısa mesafelerde bu gecikme neredeyse fark edilmiyor.”
Sam endişeli bir ifadeyle sordu, “Riskleri neler Musa? Bir hata olursa ne olur?”
Musa ciddi bir tonda yanıtladı. “Riskler var Kaptan. Koherens bozulursa dalga fonksiyonu yanlış yerde çökebilir. Örneğin yüzey yerine gökyüzünde bir çöküş olabilir. Entangled sondalar arızalanırsa nesne belirsizlikte kaybolabilir. Ama quantum rollback cihazımız çöküşü geri alabiliyor. Testlerde cansız nesneler ve küçük canlılarla %99,7 başarı elde ettik. İnsanlar için biraz daha çalışmamız gerekiyor.”
Sam gülümsedi ve sordu, “Bu teknolojiyi Alpha-1’in ötesine, mesela Alpha-2’ye geliştirebilir miyiz?”
Musa bir an düşündü. “Kısa mesafelerde etkili Kaptan. Üsten yüzeye ışınlama gibi. Ama Alpha-2 gibi uzak noktalara gitmek için dalga fonksiyonunu daha geniş yaymamız lazım. Bunun için daha güçlü kuantum jeneratörleri gerekiyor. Teorik olarak entangled sondaları bir ağ gibi yayarsak mesafe sınırını genişletebiliriz.”
Sam kararlı bir sesle dedi. “Hızlanalım Musa. Bu, Alpha-1’deki keşiflerimizi değiştirebilir. Tarım alanlarına ve madenlere anında ulaşırız.”
Musa ekledi. “Enerjiyi helyum-3 reaktöründen alırız Kaptan. Alpha-2’den yakıt stoğumuzu artırabiliriz. Robotlar sistemi birkaç ayda kurar.”
Sam başını salladı. “Güzel. Twilight'da kubbelerle başladık, Aden'de yıldızlararası bir üs kuruyoruz. Bu teknoloji galaksiye yayılmamızı hızlandıracak."
Sam durakladı ve sonra fısıldadı. "Belki Hz Süleyman'a Belkıs'ın tahtını göz açıp kapayana kadar getirenler de bu yöntemi kullanmıştır.”
Musa kahkaha attı. “Kim bilir Kaptan? Belki de kuantum fiziğini o zamanlar bilen biri vardı!”
Sonsöz: Yıldızların Vasiyeti
Proxima b’nin kızıl çöllerinden Alpha Centauri’nin mavi-yeşil cennetlerine
uzanan bu destansı yolculuk, insanlığın sınırlarını aşan bir hayalin, bir
vasiyetin öyküsüydü. Adem ve Havva’nın tohumları, Genesis’in çorak
topraklarında yeşerdi; Sam’in cesaretiyle o tohumlar, yıldızlara serpildi ve insanlık çok gezegenli bir tür olduktan sonra çok yıldızlı bir tür haline geldi. Bir
asırlık bir destan, insanlığı galaksinin çocukları yaptı.
Nova Spes, artık sadece bir gemi değil, bir efsaneydi. 37.5 yıllık epik
uçuşuyla Alpha-1, “Genesis-Alpha” doğdu. Sam’in vizyonuyla, kubbelerden
tarlalara, çölden okyanuslara uzanan bir medeniyet yükseldi. Proxima b’nin 288
cesur yüreği, Alpha-1’de binlere, Alpha-2’de maden kolonilerine dönüştü.
Al-Hakim ve robot yoldaşları, bu destanın sessiz kahramanlarıydı; ışık hızının
%20’sine ulaşan gemilerle galaksiyi arşınladılar.
Sam, 80 yaşında Alpha-1’in zirvesinden son kez yıldızlara baktığında,
torunlarının gözlerinde Adem ve Havva’nın ateşini gördü. “Yıldızlar, insanlığın
yeni yuvası oldu,” dedi; bu bir veda değil, bir başlangıcın müjdesiydi. Onun
ölümüyle bir çağ kapanmadı, bir çağ açıldı. Genesis-Alpha, yıldızlararası
federasyonun kalbi oldu; Proxima b, geçmişin hatırası; Alpha-2, geleceğin
cevheri.
Kuantum dolanıklık, yıldızlar arasında anlık köprüler kurdu. Yeni sistemler,
keşfedilmemiş gezegenler, bilinmeyen yaşam formları ufukta belirdi. İnsanlar ve
robotlar, galakside bir destan gibi yayıldılar. Her yeni dünya, Sam’in
vasiyetini taşıdı: Yıldızdan yıldıza sıçrayarak, galaksiyi bir yuva yapmak.
Bu hikaye, bir son değil, bir vasiyetti. Proxima’nın kızıl tozundan
Alpha’nın mavi sularına, oradan sonsuzluğa; insanlık, galaksinin çocukları
olarak yıldızlarda yaşamayı öğrendi. Ve bir gün, çok uzak bir gelecekte, belki
başka bir Sam, başka bir Nova Spes’le, daha uzak bir yıldıza bakıp aynı soruyu
soracaktı: “Ne bulacağız?”
Cevap, her zaman olduğu gibi, yıldızların derinliklerinde saklıydı. İnsanlığın yıldızlara yazdığı bu destan, sonsuza dek yankılanacaktı.
DEVAM EDİYOR...
14. SEZON: Alpha Genesis: Kentaurus'un Çocukları
https://metalyorgunu.blogspot.com/2024/10/1.html
(1) 9. SEZON: Yıldızlara Yolculuk
(2) 12. SEZON: Jammer Hipotezi - Oort Bulutu Anomalisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlarda paylaşın!