Mert gözlerini açtığında, yatak odasının tavanında sabah güneşinin soluk yansımaları dans ediyordu. Alnındaki ter, yastığa hafif bir nem bırakmıştı. Kalktı, başucundaki artırılmış gerçeklik (AR) gözlüklerini taktı ve banyoya yürüdü. Aynanın karşısına geçtiğinde, her sabah olduğu gibi, kendi yansımasının yanında neon mavi bir yazı belirdi: Kendin.
Gülümsedi. Bu, teknolojinin küçük bir şakası gibiydi. Herkesin bağlantısını gösteren gözlükler, aynada sadece dürüstlüğü yansıtıyordu. Mert dişlerini fırçalarken, gözlüklerin görüş alanında karısı Elif’in yataktan kalktığını gördü. Elif’in başında, her zamanki gibi, Eşin yazıyordu. Çocuk odasına göz attığında, oğlu Can’ın uyuyan siluetinin üstünde Oğlun parlıyordu. Aşağı katta, koltukta kıvrılmış uyuyan kedilerinin üzerinde ise Kedin yazıyordu. Her şey tanıdık, her şey düzenliydi.
Ama o sabah bir şey farklıydı. Mert’in telefonu titredi. Ekranda bir e-posta: “Mert Bey, maalesef şirketimizin yeniden yapılandırma süreci nedeniyle…” Gerisi bulanıklaştı. İşten çıkarılmıştı.
Mert, işe giderken kullandığı rotada yürüyordu, ama bu kez bir amacı yoktu. AR gözlükleri, sokaktaki her yabancının üstünde bağlantılar gösteriyordu: Komşunun kuzeni, Eski iş arkadaşının kayınbiraderi, Oğlunun öğretmeninin yoga hocası. Altı adım teorisi, bu gözlükler sayesinde görünür olmuştu. Dünyadaki herkes, sana en fazla altı kişi uzaklıktaydı. Ama bu bilgi, şu an Mert’in işsizliğine çare değildi.
Eve döndüğünde, masanın üzerindeki küçük bir küre yanıp sönüyordu: Yapay zeka asistanı ARA. “ARA,” dedi Mert, sesi yorgun. “Bana yeni bir iş bul.”
Kürenin içinden sakin, hafif esprili bir ses yükseldi: “Hemen başlıyorum, Mert. Özgeçmişin, LinkedIn’in ve… hım, o üç yıl önceki teknoloji konferansında yaptığın sunumu bile tarıyorum. Az sabret.”
ARA, saniyeler içinde Mert’in becerilerini analiz etti. Proje yönetimi, veri analizi, ekip liderliği… İş ilanları tarandı, özelleştirilmiş CV’ler hazırlandı, kapak mektupları yazıldı. Üç gün sonra, Mert’in gelen kutusunda dört iş görüşmesi daveti vardı. Ama en cazip teklif, eski patronunun rakibi olan Nexlify’ten gelmişti. Tek sorun: CEO, bir referans istiyordu.
Mert, Nexlify’in CEO’su Burak Bey’e nasıl ulaşacağını bilemiyordu. “ARA,” dedi, “Bana Burak Bey’e bir referans bul.”
ARA’nın ışığı titreşti. “Bir saniye… Buldum! Burak Bey’in eşi, senin karının teyzesinin görümcesinin damadının yeğeniyle kuran kursunda tanışmış. Altı adım tamam. Referans mektubu taslağı hazırlıyorum.”
Mert, bu absürt bağlantıyı kullanarak bir e-posta yazdı: “Sayın Burak Bey, eşinizin kuran kursu arkadaşının kuzeninin kayınbiraderiyim. Akraba sayılırız. Yetkinliklerimle ilgili…”
Görüşme davet edildi. Mert, ofise giderken gözlüklerinde Burak Bey’in üstünde beliren yazıyı gördü: Yeni patronun.
Mert, yeni işine başladı. Ama bir akşam, sokakta bir sokak satıcısının üstünde "Beş yıl içinde seni öldürecek kişi. (şu an haberi yok)" yazısını gördü. Gözlükleri çıkardı. “Merhaba,” dedi satıcıya. “Bir fincan çay içelim mi?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlarda paylaşın!