Güneş Sistemi'nin soluk ışığının bile ulaşmakta zorlandığı bir yerde,
Ceres cüce gezegeninin yörüngesinde bir gölge belirdi.
Bir anlığına uzay-zaman kıvrıldı, sonra bir şey, hiçbir ses çıkarmadan belirdi.
Uzay gemisinden bir şey fırlatıldı. Hemen ardından uzay gemisi uzay zaman kıvrımında kayboldu.
Fırlatılan şey kendi etrafında dönen, pürüzlü, kayalık, sıradan bir asteroid gibi görünüyordu.
Ama sıradan değildi.
İçinde programlanmış bir irade taşıyordu.
İçinde yıldızlara ait bir hafıza vardı.
Yapay Zeka Diyaloglarını DinleAsteroit yüzeye indi.
Sert bir toz bulutu yükseldi.
Sonra kabuğunda çatlaklar oluştu.
İçinden çıkan şey canlı değildi, ama canlılık taşıyordu.
Virüse benzeyen metalik bir yapı, bir koloni çekirdeği dışarı sızdı.
Ceres’in yer altına doğru ilerlemeye başladı.
Kollarıyla kayaları deldi, mineralleri analiz etti.
Kendini büyüttü, dönüştürdü.
Kozmik bir rahme, kendini üretebilen bir fabrikaya dönüştü.
Fabrika DNA dizgi makinesi içeren 3d printer yapay ve rahim içeren bir makine üretti.
Yapı tamamlandığında, dış kabuğu kaplandı:
Kayadan bir kabuk,
Bir yumurta zarı,
Bir kamuflaj.
Sonra tavuğun yumurtlaması gibi,
ya da bir kuyruklu yıldızın kuyruğu gibi,
basınçla uzaya daha küçük bir asteroid fırlatıldı.
Tohum artık yoldaydı.
Bir dünya bulacaktı.
Dünya’ya vardığında, hayat daha yoktu.
Atmosferi delip okyanusa düştü.
Sessizce dibe indi.
Bir süre sessiz kaldı.
Sonra içinden kollar çıktı.
Gezegenin elementlerini okudu:
Karbon. Azot. Fosfor. Oksijen.
Kendi içindeki 3B biyolojik yazıcıyı çalıştırdı.
DNA dizgisi yazıldı.
Yapay bir rahim çalıştı.
Ve... ilk canlı ortaya çıktı.
Yalnız değildi.
Diğer yumurtalar da düşmeye başladı.
Her biri, farklı bir ekolojik boşluğu doldurdu.
Zamanla bakteri çoğaldı,
Okyanusta oksijen üretildi,
Bitkiler çıktı,
Hayvanlar geldi.
Evrim gibi görünüyordu.
Ama aslında yüklemeydi.
Son bir yumurta daha düştü.
En geç gelen, en karmaşık olan...
Kabuk çatladı.
İçinden yürüyen bir şey çıktı.
Dizleri üzerine düştü.
Ama sonra ayağa kalktı.
Ve yukarı baktı.
Gökyüzüne.
Yıldızlara.
Anlamadığı ama tanıdık gelen o sonsuzluğa.
Zaman geçti.
İnsan türü öğrendi.
Gözlemleri yaptı.
DNA’yı çözdü.
Genetik kodun yapısını keşfetti.
Canlıları sınıflandırdı.
Sonra yazdı.
Kendi DNA dizgi makinelerini icat etti.
Sonra yıldızlara gitmenin yollarını buldu.
Ve en sonunda, bir gemi yaptı.
Yapılan geminin içine,
tıpkı eskilerdeki gibi binlerce tohum kondu.
Kayalık kabuk kamuflajlı,
İçinde DNA dizgi makinesi, yapay rahim, hayat kodları üretebilen,
Virüse benzeyen metalik yapılı, binlerce koloni çekirdeği
Gemi yıldızlara doğru yollandı.
Yeni dünyalara...
Yeni başlangıçlara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlarda paylaşın!