Ön Söz
“Gökyüzü, insanlığın hem hayallerini hem korkularını taşır. Yıldızlara uzandığımızda, elimize altın dokundu; ama o altın, bir lanet gibi Fırat’ın kıyısına düştü. Rivayetler, asırlık bir uyarı fısıldadı: ‘Fırat, altından bir dağı çıkarmadıkça kıyamet kopmaz.’ Ve bir duman, göğü matlaştırıp dünyayı örttüğünde, başka bir gerçek yankılandı: ‘Göğün açıkça duman getireceği günü gözetle.’ Bilim, hırsla kör oldu; inanç, fitneyi gördü. Bu, bir asteroidin hediyesiyle başlayan, insanlığın çelikle ve gözyaşıyla sınandığı sert kurgu formatında bilimsel temelli ve teolojik bir hikaye. Altın, zenginlik miydi, yoksa yıkım mı? Duhân, bir azap mıydı, yoksa bir uyanış mı? Sayfaları çevirin ve gökyüzünün altında yatanı keşfedin.”