17 Kasım 2029.
Sam Altman ve ekibi, süper genel yapay zekanın rehberliğinde gizli zaman portalı projesi üzerinde titizlikle çalışıyordu. Teorik hesaplamalar tamamlanmış, simülasyon testleri başarıyla sonuçlanmıştı. Ancak, cihazın gerçek zaman-mekan koordinatlarını nasıl işleyeceği hala büyük bir bilinmezlikti. Ekip, bu belirsizliğin farkındaydı ve deneyi büyük bir dikkatle planlıyordu.
Deneyin gerçekleştirileceği gün, laboratuvar gözlem odasında gergin bir bekleyiş hakimdi. En üst düzey güvenlik protokolleri devreye alınmış, her şeyin eksiksiz bir şekilde kayıt altına alındığından emin olunuyordu. Sam Altman, son kontrolleri yaparken, ekibine cesaret verici bir bakış attı. Herkes, bu tarihi anın bir parçası olmanın heyecanını yaşıyordu.
Portalın açılmasıyla birlikte, beklenmedik bir durum yaşandı. Bir enerji sıçraması meydana geldi. Kameralar elektromanyetik bir parazit nedeniyle kaydı durdurdu. Güç çıkışı kontrolsüz bir şekilde yükseldi ve laboratuvar aniden mavi-yeşil parlayan bir girdabın içine sürüklendi. Bu kırılma, laboratuvarın içindeki herkesi, sanki bir vakum tarafından emiliyormuş gibi, portalın içine doğru çekti. 15 kişi, şaşkınlıkla portal tarafından yutuldu.
Olay yerine gelen güvenlik ekipleri, laboratuvarı incelediklerinde, Laboratuvarda, portalın açıldığı noktanın etrafında hafif bir enerji kalıntısı vardı. Kasırga çıkmış gibi etrafta her şey devrilmişti. Sam Altman ve ekibinden hiçbir iz yoktu, sanki buharlaşmış gibi yok olmuşlardı.
Güvenlik kameralarının son kaydettiği görüntüler incelendiğinde, portaldan gelen güçlü bir parlaklık ve sonrasında elektromanyetik parazit nedeniyle kayıtlar kesilmişti.
Haber Metni
Dünya, teknoloji dünyasının önde gelen isimlerinden Sam Altman ve ekibinin gizemli bir şekilde ortadan kaybolmasıyla sarsıldı. OpenAI'ın kurucusu ve CEO'su olan Altman'ın ani kayboluşu, beraberinde birçok soru işaretini de getirdi.
Edinilen bilgilere göre, olay San Francisco'daki gizli bir laboratuvarda gerçekleşti. Olayın gizliliği nedeniyle, yetkililer konu hakkında henüz detaylı bir açıklama yapmadı. Laboratuvarın faaliyetleri hakkında kısıtlı bilgi bulunurken, kaçırılma gibi bazı spekülasyonlar sosyal medyada konuşulsa da, bu iddialar henüz doğrulanmadı.
Olayın ardından laboratuvar, güvenlik güçleri tarafından derhal kordon altına alındı. Yapılan incelemelerde, laboratuvarda herhangi bir zorlama veya iz bulunmadığı tespit edildi. Bu durum, Altman ve ekibinin nasıl ortadan kaybolduğu sorusunu daha da karmaşık hale getirdi.
Sam Altman'ın kayboluşu, teknoloji dünyasında büyük bir şok etkisi yarattı. Birçok kişi, Altman'ın ortadan kayboluşunun ardında, üzerinde çalıştığı gizli projelerin olabileceğini düşünüyor. Ancak, yetkililer ve OpenAI, konuyla ilgili soruşturmanın titizlikle sürdürüldüğünü ve kamuoyunu en kısa sürede bilgilendireceklerini açıkladı.
Sam Altman'ın gizemli bir şekilde ortadan kaybolması, teknoloji dünyasını derinden sarstı. OpenAI'ın kurucusu ve CEO'sunun ani kayboluşu, hisse senedi piyasalarında büyük bir paniğe neden oldu. Özellikle teknoloji devlerinin hisse senetleri, Altman'ın kayboluş haberinin yayılmasıyla birlikte hızla düşmeye başladı. OpenAI ile bağlantılı şirketlerin hisseleri de sert düşüşler yaşadı. Yatırımcılar, belirsizlik ortamında ellerindeki hisse senetlerini satarak güvenli limanlara yöneldi.
Olayla ilgili soruşturma devam ederken, dünya kamuoyu, Sam Altman ve ekibinin akıbeti hakkında gelecek haberleri merakla bekliyor.
Los Angeles Polis Teşkilatı'ndan Erdal Kaya, eskiden FBI'da çalışmış, Türk kökenli, keskin zekalı ve inatçı bir dedektiftir. Olayın başına FBI'dan atanan ekibe dahil edilir ama klasik bürokratik kısıtlamalardan nefret etmektedir. Laboratuvarı incelemeye giren herkes gibi o da gizlilik yemini eder.
Araştırma Süreci: Laboratuvarın güvenlik kayıtlarını inceler. Elektrik devreleri, manyetik alanlar üzerine çalışmalar yapar. O gün kaybolan herkesin cep telefonlarının bile bulunamadığını fark eder.
Deliller ve Şüpheler: Erdal dosyayı açtı, kaybolan kişilerin isimlerine baktı. Yıllarca suç mahalli incelemeleri yapmıştı ama böyle bir şey görmemişti.
- Güvenlik kameraları: Son anlarda büyük bir ışık kaydedilmiştir, ancak tam olay anında görüntüler kesilir.
- Laboratuvarın yakınındaki trafik kameraları: Kaybolan hiç kimsenin laboratuvardan dışarı çıkmadığını gösterir.
- RF sinyalleri: Patlama anında elektromanyetik bir dalgalanma kaydedilmiştir.
Erdal Kaya, Laboratuvarın ortasındaki yüksek teknoloji izlenimi veren halkanın Stargate filmindeki kapıya benzediğini fark eder. Bunun parçacık hızlandırıcı değil, "boyutlar arası bir kapı" olduğunu düşünür, ancak bunu FBI veya CIA'ye söylediğinde "çok bilim kurgu filmi seyretmişsin" diye gülüp dalga geçerler. Üstleri, "Dosyayı kapat" diyerek üzerine baskı yapar.
Kaybolan ekip üyelerinin aileleriyle görüşür, Ailelerden herkes "Gizli bir proje üzerinde çalıştığını söylüyordu fakat ne olduğunu bize de söylemedi" derler. Herkes yeminine sadık kalmış, laboratuvarda neler olduğundan en yakınlarına bile bahsetmemiştir.
İncelemelerden sonra ertesi gün laboratuvar mühürlenerek kapatılır.
2030 – 2035: Takıntı Başlıyor
Erdal Kaya, işini bırakır ve özel araştırmalarına başlar. Antik metinleri incelemeye başlar: Zaman yolculuğu efsaneleri, kayıp medeniyetler. Gizli bilim insanlarıyla temas kurar. Üst düzey hacker'larla birlikte güvenlik kayıtlarını restore etmeye çalışır. Ancak her seferinde birileri onu durdurmaya çalışır. Kimi zaman tehditler alır, kimi zaman araştırma verileri silinir.
Kavurucu sıcağın altında bir grup arkeolog, görünürde sadece taş bloklarından oluşan bir yapıyı kazıyordu. Pakistanlı ünlü arkeolog Salima Ikram ve arkeolojik kazı ekibiyle birlikte LIDAR ve GPR cihazlarıyla taramalar yapıyordu. Yer Altı Radarında ilginç bir nesneyi görüntülediler. Kumların altından devasa dairesel bir cisim duruyordu.
Üzerindeki kumları heyecanla dikkatlice kaldırılmaya başladı. Kazı ilerledikçe beklenmedik bir keşifle karşılaştılar: Antik Mısır’a ait devasa bir taş halkası. Kazı başkanı arkeolog Salima Ikram, yapının şekline ve üzerindeki hiyerogliflere baktığında bunun normal bir arkeolojik buluntu olmadığını anlamıştı. Daha önce hiç görülmemiş simgeler ve antik yazılar vardı.
Çember şeklinde kesilmiş dev taşların ortasında, çoğunluğu altın madeninden yapılmış, çevresine çok düzenli mıknatıslar ve üzeri bakır tellerin sarılmış olduğunu gördüler. Diskin üzerinde güneş ve yıldız sembolleri kazınmıştı. Bu çemberin hemen yanında, antik dünyada olmaması gereken bir nesne bulundu: 7 sene önce piyasaya sürülmüş olan yerel yapay zeka özellikli bir cep telefonu. Bilim camiasının dikkatini bir anda bu bölgeye yoğunlaştırdı.
Komplo Teorileri
Sosyal medyada, komplo teorileri aldı başını gitti. Kimileri, diskin uzaylılar tarafından gönderildiğini iddia etti, kimileri ise telefonun zamanda yolculuk yaptığını öne sürdü.
Bilim insanları ise daha temkinliydi. Bulunan eserin, dönemin dini inanışları ve kültürel uygulamalarıyla ilişkili bir tapınak veya kült objesi olabileceğini, eserin bir adak veya tapınma amacıyla kullanılmış olabileceğini düşündüklerini söylemeyi tercih etmişlerdi. Üzerine kazınmış güneş ve yıldız sembolleri dönemin dini mimarisine ve sanat anlayışına uyuyordu. Telefonun ise tesadüfen oraya düştüğünü düşünüyorlardı.
Basın Toplantısı
Salima Ikram, aynı gün keşfi dünyaya duyurmak için bir basın toplantısı düzenledi. Gazeteciler ve televizyoncular akın akın geldi. Ikram, titrek bir sesle, "Bu keşif, tarihin akışını değiştirebilir," dedi. Sözlerine devam etti: "Uzmanlar, bu nesnelerin nasıl bir araya geldiğini ve ne anlama geldiğini çözmek için bir araya geldi. Disk, ayrıntılı bir şekilde incelenmek üzere laboratuvara gönderdik. Az önce 3300 Karbon 14 testi sonuçlandı. 3300 yaşında. Diskin yapımında kullanılan malzemeleri ve teknolojiyi anlamaya çalışıyoruz. Keşfin yanında bulunan telefon içinde, telefonun Karbon 14 testini henüz yapmadık fakat bu keşifle ilgisi olabileceğini düşünmüyoruz. Fakat verilerinin kurtarılması için uzmanlara teslim edilecek."
Arkeolog Salima Ikram ile görüşme ayarlanmıştı. İkram, Basın toplantısından sonra hükümet yetkilileriyle ve uluslararası bilim insanlarıyla sürekli toplantılar yapmak zorunda kalmıştı. Dünya basını bu keşifle çalkalanıyordu. Cep telefonunun 3300 yıl öncesine ait olduğu iddiaları, birçokları için saçmalık gibi görünse de, bazıları bunun zaman yolculuğunun bir kanıtı olabileceğini tartışmaya başlamıştı.
Buluşma
Kahire Üniversitesi’ne bağlı Arkeoloji Enstitüsü'nde buluşma gerçekleşti. Erdal Kaya, odaya girdiğinde, Ikram'ın gözleri yorgundu ama merakı açıkça görülüyordu. Karşısında bir dedektif değil, kendi gibi bir arkeolog görmek ister gibi bir ifadesi vardı. Ama Erdal Kaya'nın konuyla ilgili bilgisi Ikram'ı şaşırtmıştı.
“Bayan Ikram, basın toplantınızı izledim,” dedi Kaya. “Bulduğunuz nesnelerin, özellikle cep telefonunun, benim altı yıldır araştırdığım kaybolan bilim adamları vakasıyla bağlantılı olduğunu düşünüyorum.”
Salima kaşlarını kaldırdı. “Kayıp teknoloji milyarderi Sam Altman vakasından mı bahsediyorsunuz? O olayın bu keşifle ne alakası olabilir?”
Erdal bir dosyayı masaya koydu ve içinden eski bir fotoğraf çıkardı. Fotoğrafta Sam Altman ve ekibi laboratuvarlarında, arka planda gizemli bir halka ve bazı teknolojik cihazlarla görülüyordu. Kaya, bir başka fotoğraf çıkardı: Mısır'daki yeni keşfedilen halka. İki fotoğraf yan yana konduğunda bariz benzerlikler vardı.
İkram fotoğraflara dikkatlice baktı. “Bu imkânsız…” dedi. “Bunlar birbirinin aynısı gibi görünüyor. Ama biri günümüzden, diğeri 3300 yıl öncesine ait!”
Farkında mısınız, bu keşfiniz 6 sene önce kaybolan Sam Altman ve ekibinin zaman yolculuğu yaptığına dair kanıttır..
Salima düşüncelere daldı. Eğer bu dedektifin söyledikleri doğruysa, insanlık tarihinde yeni bir sayfa açılabilirdi. Fakat eğer yetkililer bu durumu öğrenirse, keşfi tamamen kontrol altına alabilirlerdi.
“Peki, şimdi ne yapmayı planlıyorsunuz?” diye sordu Salima.
Erdal Kaya derin bir nefes aldı. “Öncelikle telefonun içindeki verileri tamamen kurtarmamız lazım. Eğer bu kayıtlar gerçekten Sam Altman’a aitse, kaybolmalarının ardındaki sırrı çözebiliriz. Ama emin olun, bazı güçler bunun açığa çıkmasını istemeyecek.”
O anda telefon çaldı. Erdal telefonu açtı, diğer uçtaki ses alçak ve sertti. “Bayan Ikram ve Bay Kaya, hemen laboratuvarda görüşmeliyiz. Sizinle ilgili endişe verici gelişmeler var.”
Görüşme sona erdiğinde, Salima ve Erdal birbirlerine baktılar. Artık bu keşif sadece akademik bir merak olmaktan çıkmış, büyük bir tehlikeye dönüşmüştü.
Şimdi gerçeği bulmak için zamana karşı yarış başlamıştı…
Odadaki görüşmeden sonra, dedektif Erdal Kaya ile arkeolog Salima Ikram, laboratuvara yürüdüler. Erdal hâlâ, Altman ve ekibinin kayboluşuyla ilgili kendi teorilerine saplanmıştı; zaman yolculuğu yapıldığına dair güçlü kanıtlar olduğuna inanıyordu. Ancak, Salima hâlâ bu iddialara şüpheyle yaklaşıyordu.
Erdal, sert bir ifadeyle konuşmaya başladı:
“Bayan Ikram, tüm bu delillerin, Altman’ın ekibinin zaman yolculuğu yaptığına işaret ettiğini düşünüyorum. Bu telefonun içindeki verilerin er ya da geç bize bu gerçeği açığa çıkaracağını biliyorum.”
Salima, sakin ama kararlı bir sesle karşılık verdi:
“Benim gördüğüm şey, bu keşfin basit bir arkeolojik buluntu olabileceğidir. Zaman yolculuğu teorisi, medyada abartılan bir iddia. Telefonun verilerinin henüz bize ulaşabileceğini sanmıyorum.”
Tam o sırada, laboratuvardan gönderilen karbon-14 testi sonuçları gelmeye başladı. Sonuç raporunu inceleyen Salima, gözlerini kısarak Erdal’a döndü:
“Dinleyin, bu telefon… hem bu cihaz hem de bulduğumuz disk tam olarak 3300 yıllık. Yani, hem telefon hem de disk, binlerce yılın izini taşıyor.”
O anda Erdal’ın yüzünde karışık bir ifade belirdi; öfkesi ve hayal kırıklığı arasında, "Ben haklıydım!" dedi.
Erdal sert bir şekilde seslendi:
“Bu bilgilerin, hükümetin eline geçmesi halinde mutlaka örtbas edileceğini biliyorum. Telefonun verilerini kendi laboratuvarınızda, güvenli bir şekilde incelemeniz gerek!”
Tam tartışmanın devam edeceği sırada, laboratuvarın kapısı hızla açıldı ve gizli servis ajanları içeri doluştu.
Ajanlar, konuşmaları duydukları anda harekete geçmiş gibiydi. Sakin ve disiplinli adımlarla odaya giren ajanlar, yüzlerinde ciddi ifadelerle ikilinin üzerine yoğunlaştılar. O an, Erdal ve Salima arasında geçen tartışmanın, bu gizli projenin ne kadar tehlikeli olduğunu herkese kanıtlar nitelikte olduğu belliydi.
Bu bölüm, dedektif Erdal Kaya ile arkeolog Salima Ikram arasında geçen fikir çatışmasını, karbon-14 testinin şaşırtıcı sonucunu ve ardından hükümetin müdahalesini dramatik bir şekilde yansıtıyor. Devamında, gizemli verilerin ve Süper Genel Yapay Zeka'nın ortaya koyduğu tarihin, kaybolan ekibin hikâyesine nasıl yön vereceğini görmek için büyük bir merak uyandırıyor.
Bölüm 7: Karanlık Operasyon
Laboratuvarın içinde tartışma henüz sürerken, aniden kapılar hızla açıldı. Gizli servis ajanları, yüzlerinde soğukkanlılıkla, disiplinli bir şekilde odaya girdi.
Birkaç saniye içinde, dedektif Erdal Kaya, arkeolog Salima Ikram ve laboratuvar çalışanları bağırmadan, çaresizce yerlerinden kaldırıldı. Ajanlar, sessiz ve kararlı adımlarla tüm çalışanları, ağır kolluk kuvvetlerinin kontrolünde uçağa yönlendirdiler.
Laboratuvarda bulunan antik Stargate ve eski cep telefonu da, titizlikle paketlendi. Tüm nesneler, mühendisler tarafından koruma altına alındı; hiçbir iz bırakmayacak şekilde ambalajlandı.
Bölüm 8: 57. Bölge'ye İniş
ABD hava sahasını aşan uçak, hiç bilinmeyen ve gizli bir noktaya, ünlü Area 57'ye indi. Uçağın pistine iner inmez, güvenlik güçleri kapıyı açtı; burası, yıllardır en ileri teknoloji çalışmalarının yürütüldüğü, tamamen gizli bir laboratuvar kompleksiydi.
Uçaktan indirilen Erdal Kaya, Salima Ikram ve diğer personel, sıkı güvenlik önlemleri altında, ağır metal kapılar ardındaki korunaklı bölüme götürüldü. Yetkililer, tartışma etmeye fırsat vermeden, “Bu cihazlar ve veriler, ulusal güvenliğimizin en hassas sırrını oluşturuyor. Herhangi bir bilgi sızdırılması kabul edilemez.” diyerek sert uyarılarda bulundular.
Bölüm 9: Telefon Üzerinde Veri Kurtarma Uzmanları Çalışıyor
"Görüyorum ki, bu veriler sadece kaybolan ekibin yerini ve zamanını değil, aynı zamanda onların yaptıkları hesaplamaların, deneylerin ve notların dijital izlerini de barındırıyor. Süper Genel Yapay Zekaya yüklediğimiz veriler, MÖ 1286 tarihine dair kesin ipuçları sunuyor."
Bilgileri süper genel yapay zekaya yüklediklerinde, Altı yıl önce kaybolan ekibin nerede ve hangi zamanda olduğunu öğrendiler. Telefonun hafıza biriminden kurtarılan veriler, o dönemin mesajlarını ve görüşme kayıtlarını ve video görüntülerini içeriyordu. Ancak tarihsel veriler eksikti. Daha sonra bu veriler, dünyanın en gelişmiş süpersayısal yapay zekalarından biri olan Süper Genel Yapay Zekaya yüklendi. Süper Genel Yapay Zeka, bulguları analiz ettikten sonra kesin bir tarih verdi: MÖ 1286. Bu, Stargate’in çalıştığı ve modern insanların Antik Mısır'a ulaştığı dönemdi.
Bölüm 10: Gizemli Gerçekler
Erdal Kaya ve Salima Ikram, Area 57’deki gizli laboratuvarda yapılan ilk analiz sonuçlarını öğrendiklerinde, yüzlerinde karışık duygular belirdi. Bu veriler, Sam Altman’ın ve ekibinin kayboluşunun ardındaki gizemi biraz da olsa aydınlatmıştı:
"Veriler Süper Genel Yapay Zeka tarafından analiz edildiğinde, kaybolan ekibin zaman portalından geçiş anında kaydedilen mesajları, ses kayıtları ve görüntüleri ortaya çıktı. Bu kayıtlar, onların MÖ 1286’da, antik bir döneme ışınlandıklarını doğruluyor."
Ancak halen tüm sorular cevaplanmamıştı. Hükümet yetkilileri, bu bilgilerin ortaya çıkmasını engellemek için çalışmalar yürütüyordu. Erdal Kaya, tüm bu çelişkili gerçekler arasında, "Gerçeği ortaya çıkarmak için daha fazla kanıta ihtiyacımız var," diye mırıldandı.
Salima Ikram ise umut dolu bir sesle ekledi:
"Bu sadece bir başlangıç. Eğer bu verileri tamamen çözebilirsek, kaybolan ekibin hikayesini, zamanın ötesinde saklanan sırları ve belki de bu gizemli Stargate’in geleceğimizi nasıl etkileyeceğini anlayabileceğiz."
Area 57'nin karanlık laboratuvarında, ekibin ve dünyanın kaderini değiştirecek bir sırrın perde arkasında ne olduğunu anlamak için, herkesin gözleri aynı anda geleceğe, bilinmezliğe çevrildi. Her şey, tek bir soru etrafında şekilleniyordu: "Sam Altman ve ekibi gerçekten nereye gitmişti?"
Hikaye, bu sorunun cevabını aramaya devam ederken, hem kamuoyunda hem de hükümetler arasında büyük bir yankı uyandırdı. Erdal Kaya ve Salima Ikram, bu gizemin izini sürmeye kararlıydılar; çünkü gerçeği ortaya çıkarmak, sadece kaybolan ekibin akıbetini değil, zamanın ötesinde insanlığın geleceğini de şekillendirebilirdi.
Bu şekilde, laboratuvardan kaçırılan nesnelerin Area 57'ye taşınması ve verilerin kurtarılması, hikayenin gidişatını daha da derinleştiriyor. Şimdi, ikinci sezonun bu bölümünde gizemli veriler ve hükümetin müdahalesiyle, zaman yolculuğu sırrı daha da aydınlanmaya başlıyor.
Bölüm 11: Kurtuluş Planı ve Yeni Mühendisler
Gittikleri tarih ve yer netleşmişti; ancak kaybolan Sam Altman ve ekibinin sır dolu hikayesi hâlâ çözülememişti. Eskiden, Stargate’i çalıştıracak en değerli mühendisler, Altman ve ekibi tarafından idare ediliyordu. Fakat onların gizemli kayboluşundan beri, kimse bu karmaşık cihazın nasıl yeniden hayata geçirileceğini bilmiyordu.
Yeni bir döneme girilmesi gerekiyordu. Dünyanın en ileri mühendisleri neredeydi? Dünyanın en yetenekli mühendisleri Modern teknoloji devleri Elon Musk ve Jeff Bezos’un önderliğinde bir araya getirilmişti. Gizli Servis, bu iki vizyonerin SpaceX, Tesla ve Blue Origin gibi şirketlerinde çalışan dahi mühendislerden yararlanmak amacıyla olağanüstü bir toplantı düzenledi.
Toplantı, ABD’nin en gizli mekanlarından biri olan 51. Bölge’nin yakınlarında, yüksek güvenlik önlemleriyle çevrili kapalı bir laboratuvarda gerçekleşiyordu. SpaceX, Tesla ve Blue Origin şirketlerinden seçilmiş, yıllarca geliştirdikleri teknolojiyi ve deneyimlerini kullanabilecek en değerli mühendisler, bu kritik görevi üstlenmek üzere toplandı.
Toplantıda, gizli servis yetkilileri, Elon Musk ve Jeff Bezos’a şunları söyledi:
"Sam Altman ve ekibinin kayboluşu, sadece bizim için değil, tüm insanlık için büyük bir kayıp. Ancak şimdi elimizde, antik Mısır’dan kalan o gizemli Stargate var. Bu cihazı güvenli bir şekilde San Francisco’daki laboratuvardan çıkarıp 51. Bölge’deki gizli laboratuvarımıza getirmeliyiz. Orada, modern mühendislik ve ileri teknoloji sayesinde cihazı yeniden birleştirip çalıştırma şansımız olacak. Amacımız, 3300 yıl önce zaman portalından geçen ekibi kurtarıp, bizlere geri getirecek olan doğru koordinatları ve zamanı yakalamak."
Elon Musk, gözlerini parıldatarak projeye dair vizyonunu paylaştı:
"Bu, sadece bir kurtuluş operasyonu değil, aynı zamanda insanlık tarihinin en büyük zaman yolculuğu denemesi olacak. Teknolojimizin gücüyle, bu antik kapıyı modern zamanın şartlarına uygun hale getireceğiz ve kaybolan ekibi geri getireceğiz."
Jeff Bezos ise eklemeler yaptı:
"Güvenlik, koordinasyon ve mühendislik konusunda sahip olduğumuz tecrübeyle, bu projeyi başarıya ulaştıracağımıza inanıyorum. İleri veri analiz sistemlerimiz ve robotik otomasyon sayesinde, cihazı yeniden etkinleştirecek ve zaman portalını kontrol altına alacağız."
Toplantı sonunda, mühendislerden oluşan seçkin ekip, planın detaylarını hazırlamaya başladı. Ekip gizlice San Francisco’daki gizli laboratuvara gönderilecek. Orada, mühürlü kapılar ardında saklanan Stargate sökülecek. 51. Bölgeye taşınarak modern teknolojiyle yeniden hayata geçirilecek. Tekrar patlama yaşanmaması için verimli enerji kaynakları ve hassas otomasyon sistemleri ile entegre edilecekti.
Yeni ekip, cihazı dikkatlice demonte etti, koruma altına aldı ve özel taşıma konteynerlerine yerleştirdi. Her bir parça, yılların ötesinde kalmış teknolojinin izlerini taşıyordu; ama modern mühendisliğin dokunuşuyla, tekrar çalışır hale getirilmek üzere hazırlandı.
Bu kritik görev, sadece kaybolan ekibi kurtarmak için değil, aynı zamanda zamanın ötesindeki sırları açığa çıkarmak için de büyük bir adım olacaktı. Evrensel bir yolculuğun başlangıcı, insanlığın geçmişiyle geleceği arasında kurulan o ince çizgide yeniden yazılmaya hazırdı.
Hikayenin bu bölümünde, kaybolan ekibin kurtarılması ve antik Stargate’in modern teknolojiyle yeniden canlandırılması için atılan adımlar, gerilimi ve umut ışığını artırıyor. Devamında, 51. Bölge’deki gizli laboratuvarda yapılacak çalışmaları ve bu operasyonun sonucunda neler yaşanacağını görmek için sabırsızlanıyoruz!
Bölüm 12: Güvenli Denemeler ve İlk İnsanlı Yolculuğun Eşiğinde
- Bölge’deki gizli laboratuvarda, mühendisler ve bilim insanları antik Stargate’i modern teknolojiyle yeniden yapılandırdıktan sonra, şimdi en kritik aşamaya—deneme süreçlerine—başlamıştı. Tıpkı Starship’in defalarca test edilip güvenli hale getirilmesi gibi, Stargate’in de insanlı yolculuk için tam anlamıyla güvenli olduğundan emin olunması gerekiyordu.
İlk Denemeler
Günlerce süren titiz mühendislik çalışmalarının ardından, laboratuvarın devasa o mekanik ve elektromanyetik yapıya sahip kapısı ilk kez aktif hale getirildi. İlk denemelerde, küçük insansız drone’lar kapıdan geçirildi. Drone’lar, laboratuvarın kontrollü ortamında defalarca geçtikçe, kapının içinden doğru şekilde geçip geçmediği, enerji dağılımı ve zaman koordinatlarının stabilitesi incelendi.
Mühendisler, kapının tekrarlanan çalıştırma denemelerinin sonuçlarını dikkatle gözlemledi. Stargate adlı Süper Genel Yapay Zeka, her denemeyi analiz ediyor; devasa veri akışı içerisinde, kapının titreşimlerini, elektromanyetik dalga paternlerini ve mekanik bileşenlerin uyumunu sürekli kontrol ediyordu. Her seferinde küçük ayarlamalar yapılıyor, devreler yeniden kalibre ediliyor, yazılım güncellemeleri yapılıyordu.
Otomatik Test Süreci
Modern otomasyon sistemleriyle entegre edilen Stargate'in, uzaktan kontrol sistemleri bir araya gelmişti. Laboratuvarda, devasa bir ekranın önünde, mühendisler test sonuçlarını izlerken;
- İlk drone geçişlerinde, kapıdan geçen aracın konum verileri, zaman koordinatları ve enerji akımları stabil bir şekilde ölçüldü.
- Sonraki testlerde, kapının geçiş penceresinin sürekliliği, içinden geçen objelerin bozulmadan ulaşması ve sonrasında geri çağrılabilirlik özellikleri detaylı olarak incelendi.
Her deneme, kapının insansız sistemler için ne kadar güvenli olduğunu kanıtladı. Ancak insanlı yolculuk, çok daha büyük bir riskti. Bu nedenle, deneylerin her aşaması titizlikle belgeledi ve tüm senaryolar için yedek planlar oluşturuldu.
Süper Genel Yapay Zekânın Son Onay Mesajı
Bir dizi başarılı deneme sonrasında, Süper Genel Yapay Zeka Stargate nihai bir rapor hazırladı. Ekranlarda, kapının enerji verimliliği, elektromanyetik stabilitesi ve mekanik hassasiyeti tüm testlerde ideal değerler gösterdi. Süper Genel Yapay Zeka Stargate, sistemin insanlı yolculuk için güvenli olduğunu onaylayan nihai verileri sunarken, mühendislerin yüzlerinde hem umut hem de hafif bir tedirginlik belirdi.
İnsanlı Yolculuğun Eşiği
Son toplantıda, Elon Musk, Jeff Bezos ve 51. Bölge’nin üst düzey yetkilileri, test sonuçlarını değerlendirdiler. Herkesin dikkatle dinlediği toplantıda Musk şöyle dedi:
"Bu, insanlık için yeni bir çağın kapılarını aralayacak. Stargate’i defalarca denedik; şimdi, insanlı geçiş için hazır olduğuna inanıyoruz. Kaybolan ekibimizin izlerini sürmek, zamanın ötesinde kayıp kalanları geri getirmek ve tarihsel sırları aydınlatmak için bu adım, en cesur yolculuğumuz olacak."
Bezos ise ekledi:
"Her test, riskleri minimize etti. Şimdi, insanlı geçişi gerçekleştirmek için nihai adımı atıyoruz. Bu, yalnızca teknolojik bir başarı değil; aynı zamanda insanlığın evrimine dair devrim niteliğinde bir adım olacak."
Tüm yetkililer, modern sistemin güvenli olduğuna dair son onayı verdikten sonra, insanlı bir geçişi denemek üzere hazırlıklara başladılar. Bir grup seçkin astronot, tarih boyunca kaybolan ekibin izini sürmek üzere ve geleceği değiştirecek olan bu yolculuğa katılmak için seçildi.
Bölüm Sonu
Laboratuvarın karanlık koridorlarında, testler sona ererken, insanlar büyük bir merak ve heyecan içinde yeni maceranın eşiğine geldiklerini hissettiler. Artık, ilkel Stargate’in yeniden çalışır hale gelmiş haliyle, insanlık tarihinin en büyük yolculuğuna adım atma zamanıydı. Herkesin aklında tek bir soru vardı:
"Kaybolan ekip gerçekten nerede? Ve biz onları geri getirebilecek miyiz?"
Bölüm 13: Zamanın Ötesine Yolculuk
İnsanlı geçiş denemeleri, Area 57’deki titiz testlerden sonra nihayet başarıyla sonuçlanmıştı. Seçkin astronotlardan oluşan ekip, modern teknolojinin en ileri sistemleriyle donatılmış Stargate’in yeniden aktive edilen kapısından geçerek zaman yolculuğunu gerçekleştirmişti. Astronotlar, portalın içinden geçtikçe, yıldızlararası enerjinin ve mekanik hesaplamaların yarattığı olağanüstü bir ışık şeridinde kaybolmuş, ardından hedef olarak belirlenen geçmiş zamana – MÖ 1286’ya – ulaşmışlardı.
Ancak bu, sadece ilk adımın sonuydu. Kaybolan ekibin izini sürmek, antik zamanda sıkışıp kalmış Sam Altman ve ekibini geri getirmek için daha büyük bir operasyon planlanıyordu. Modern dünyadaki en yetenekli mühendis ve teknoloji liderleri, Elon Musk ve Jeff Bezos önderliğinde, bu maceranın devamı için hazırlıklara başlamıştı.
Toplantı odasında, devasa ekranların önünde toplanan Elon Musk ve Jeff Bezos, projeye dair son detayları tartışıyorlardı:
Elon Musk: "Görüşmeyi hep beraber yapalım. Biliyor musunuz, bu yolculuk için dogecoinlerimizi neredeyse tüm sermayemizden feda ettik. Şimdi, bu maceranın hakkı bizim olmalı. Ben bir daha böyle bir fırsatı kaçırmak istemiyorum."
Jeff Bezos: "Aynen öyle. Eğer bu geçiş başarılı olursa, sadece kaybolan ekibi kurtarmakla kalmayacağız, aynı zamanda tarihin en büyük zaman yolculuğu projesine imza atmış olacağız. Ve bu projeyi gerçekleştirmek için gereken finansmanı biz sağladık."
Bu sözler, oradaki mühendislerin ve yönetici yetkililerin yüzlerinde kararlılık ve heyecan yarattı. Modern mühendislik harikaları, antik kapıyı kullanarak yeni bir yolculuğun kapılarını aralamıştı. Hazırlanan testlerden sonra, sistemin insanlı geçiş için tamamen güvenli olduğu kesinleşti.
Artık, ekibin geri dönmesi için zaman gelmişti. Portalı çalıştıran ilkel Stargate, modern teknolojinin desteğiyle yeniden devreye alındı. Ancak bu sefer, 3300 yıl önce antik Mısır’a sıkışıp kalan Sam Altman ve ekibini getirmekti.
Bölüm 14: Geri Dönüş ve Beklenmedik Misafir
İnsanlı geçişin güvenli olduğu testlerden sonra, 51. Bölge’deki gizli laboratuvarın mühendisleri, tüm sistemleri son kez gözden geçirdi. Süper Genel Yapay Zeka verileri, portalın hesaplamalarını mükemmel bir şekilde gerçekleştirdiğini doğrulamıştı.
Belirlenen zamanda, seçkin astronot ekibi Stargate’e doğru ilerledi. Fakat Elon Musk ve Jeff Bezos, astronotları durdurdu, kendilerinin geçeceklerini söylediler.
İnsanlı geçiş denemesi, titizlikle ayarlanmış sistemler sayesinde başarılı oldu. Portal, ışık ve enerjiyle dolu muhteşem bir geçit açtı; Elon Musk ve Jeff Bezos, modern teknolojiyle desteklenen geçitten adım adım ilerledi. Ekranlarda, Süper Genel Yapay Zekanın hesaplamaları anlık olarak gözüküyor, tüm veriler mükemmel bir uyum içinde akıyordu.
Ve nihayet…
Geçiş tamamlandı.
Elon Musk ve Jeff Bezos, antik Mısır topraklarına adım attığında, havada hafif bir tarih dokusu, binlerce yılın özlemiyle karışmış bir mistisizm vardı. Fakat beklenmedik bir şey daha vardı:
Elon Musk ve Jeff Bezos, göz kamaştırıcı bir ışığın içinden geçerken, tam olarak nereye düştüklerini anlamak için cebindeki gelişmiş sensörü açmaya çalışıyordu. Ancak daha ne olduğunu anlayamadan, kendilerini devasa taş bloklar arasında, sıcak çöl havasının göğüslerine çarptığı bir yerde buldular.
Geçişin ardından, Elon Musk ve Jeff Bezos antik Mısır topraklarına adım attığında, kapının hemen yanında beliren Amenhotep ve oğlu Akhenaton, eski ihtişamını hala yansıtan, özenle süslenmiş zarif bir görünüme sahiplerdi.
Üzerinde ince nakışlı, ipekten yapılmış uzun bir kaftan, altın ve değerli taşlarla bezenmiş aksesuarlar taşıyan Akhenaton, babasının krallığının görkemini adeta yeniden canlandırıyordu. Yüzü temiz, bakımlı ve alımlıydı; her bakışında, geçmişin asaletini ve modern dünyanın şaşkınlığını aynı anda hissettiren bir ifadeye sahipti. Elon Musk ve Jeff Bezos, bu duruşu görünce bir an için nefesini tuttu. Onun varlığı, sadece kaybolan ekibin sırrını çözmekle kalmayacak, aynı zamanda antik Mısır'ın kültürel mirasının ve zamansız ihtişamının da modern dünyaya nasıl aktarılabileceğine dair güçlü bir sembol olacaktı.
Elon Musk ve Jeff Bezos, bu anı izlerken, bir kez daha maceranın ne kadar destansı olduğunu hissettiler. Modern dünyanın devleri, antik zamanın unutulmuş varlıklarıyla yüzleşmiş, kaybolan ekibi geri getirme yolculuğunda insanlık tarihine yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyorlardı.
Etraflarında altın işlemeli sütunlar yükseliyordu. Taş duvarlar hiyerogliflerle kaplıydı. Mısırlılar, korkuyla diz çökmüş, gözlerini yeni gelen yabancılara dikmişlerdi.
Fakat bu sahnede gözleri en çok çarpan şey, Sam Altman ve ekibinin ilkel zaman kapısından geçmek üzere olmalarıydı.
Sam ve ekibi tam da geçiş yapacakken, bir anlığına tereddüt ettiler. Onlar başarılı olsalardı, zaten dönmüş olmaları gerekecekti. Ama dönmemişlerdi. Demek ki geçmeyi başaramayacaklardı.
Musk, durumu anlar anlamaz hızla ileri atıldı.
"Durun!" diye bağırdı. "Bu kapı sizi rastgele bir zamana fırlatacak. Doğru koordinatları ayarlayamıyorsunuz. Geçerseniz bir daha geri dönemezsiniz!"
Jeff Bezos başını salladı ve daha dramatik bir açıklama ekledi:
"Yanlış bir zamana düşerseniz, bir uygarlığın doğmasına ya da yok olmasına neden olabilirsiniz."
Bu sözler ekibi iyice paniğe sürükledi.
Firavun Amenhotep ve genç oğlu Akhenaton, önlerinde beliren yabancıların ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Firavun’un yüzünde hem korku hem de büyülenmiş bir ifade vardı. Rahipler korkuyla yere kapandı.
Sam Altman ise şaşkındı.
"Siz buraya nasıl geldiniz? Bizi nasıl buldunuz?" diye sordu.
Elon Musk, yüzünde o meşhur muzip gülümsemesiyle yanıt verdi:
"Dogecoinlerimizi bozdurduk hahaha."
Jeff Bezos gözlerini devirdi. "Gelecekteki yapay zeka bize buraya gelmemiz gerektiğini söyledi. Bir mesaj bulduk. 2035 yılında, sizin bu zaman makinesini inşa ettiğiniz ortaya çıktı. Yanında bulduğumuz telefonunuz, her şeyi açığa çıkardı."
DÖNÜŞ:
Firavun ve Sam Altman Antik Mısır dilinde bir şeyler konuştular. Elon Musk ve Jeff Bezos bu konuşmaları anlamadı. Ekip, birleşmiş bir kararlılıkla, antik zamanın sırlarını çözmek ve kayıp olanları geri getirmek için mavi ışıklar saçan kapıya yaklaştılar. Artık hepsi, geçmişin gölgelerinden geleceğe doğru bir köprü inşa etmeye niyetliydi. Bu yolculuk, hem tarihsel gerçekleri hem de modern teknolojinin sınırlarını yeniden tanımlayacak bir serüvenin başlangıcıydı.
Böylece, insanlı geçişin cesur denemeleri ve tüm ekiplerin bir araya gelerek antik Mısır’a yolculuğu, kaybolan ekibin izlerini takip etme ve nihayetinde beklenmedik bir misafirin – Akhenaton’un – ortaya çıkmasıyla doruğa ulaştı. Hikayemiz, zamanın ötesinde yeni sırları ve evrensel keşifleri barındıran devasa bir maceraya dönüşüyor.
Bölüm 15: Akhenaton'un Modern Dünyaya İlk Adımı
Akhenaton, Stargate’in parlak ışıklarının arasından adımını attığında, gözü bir anlığına karanlığa alışmaya çalıştı. Ama karanlık diye bir şey yoktu. Etrafında hiç tanımadığı, tavana yerleştirilmiş güneş gibi parlayan ışıklar vardı. Ama bunlar mum ya da meşale değildi, titremiyor, duman çıkarmıyor ve asla sönmüyordu. "Ra'nın ışıkları... ama nasıl?" diye düşündü.
Yanındaki modern insanlara baktığında, onların teninde herhangi bir yağ ya da koku sürülmemiş olduğunu fark etti. Hatta hepsi aynı kokuyordu. Oysa sarayında herkesin özel bir kokusu olurdu. Giydikleri kıyafetler ne keten ne de ipekti. “Bu insanlar hangi dokumayı kullanıyor?” diye düşündü.
Daha kendine gelmeden, arkasında kapının kapanma sesi duyuldu. Ama bu, devasa taş kapıların uğultusu değildi. Sanki bir tıslama, bir mühürleme sesi gelmişti. Arka kapıyı kontrol etmek için döndü ama ortada artık hiçbir şey yoktu. Geldiği yerin kapısı, havada belirmişti ve şimdi kaybolmuştu.
"Ben neredeyim?"
Ona rehberlik etmek üzere öne çıkan Sam Altman, "Hoş geldin Akhenaton" dedi. "Burası bizim dünyamız, burada güvendesin."
Bölüm 16: Gizli Servisin Tepkisi ve Ekibin Savunması
Stargate geçidinin parlak ışıkları söndüğünde, Altman ve ekibi derin bir nefes aldı. Ancak rahatlamaları uzun sürmedi. Çünkü odanın köşesinde, kollarını göğsünde bağlamış şekilde bekleyen gizli servis ajanları, yüzlerinde ciddi bir ifadeyle onları süzüyordu.
Ajan Carter, ekibe doğru iki adım attı. Gözlerini genç Akhenaton’e çevirdi, sonra Altman’a döndü.
Ajan Carter: “Bana şaka yaptığınızı söyleyin. Elimizde bir Firavun var mı şu an?”
Altman hafifçe gülümsedi ama sesi gergindi:
"Teknik olarak evet, ama aynı zamanda hayır. Kendisi şimdilik sadece bir misafir."
Ajan Carter: "Misafir mi?! Bu çocuk 3000 yıl öncesinden geliyor! Üstelik, 'şimdilik' dediğinize göre bir planınız da yok. Söyleyin, bunu nasıl açıklayacağız? Başkan mı, Pentagon mu, yoksa halk mı öğrenmeli? Tarihi değiştirmeye mi çalışıyorsunuz?!"
Altman: "Buraya dönebilmek için antik zaman kapısı inşa etmekten başka yol olmadığı konusunda fikir birliğine vardık. Hem hayatta kalabilmek ve hem de zaman kapısını inşa edebilmek için Firavun'a "tanrılarla görüştüreceğimizi" söylemek zorunda kaldık. Firavuna çok para harcattık. Bu yüzden Firavun kendi geçmeden bizi asla geçirmeyecekti. Tanrıların konuştuğunu söyleyerek yapay zekanın sesini dinleterek vazgeçirmeyi başardık. Fakat son isteği oğlunun gidip bir kaç gün kalıp dönmesiydi. Bunu yapmaya mecburduk. Yoksa hiç birimiz dönemezdik. Belki de aldatıldığını düşüneceği için öldürülecektik."
Elon Musk ve Jeff Bezos'un üzerindeki kamera kayıtlarını açıp konuşmaları ekrana yanstır.
Firavun: "Siz tanrıların yanına gidiyorsunuz! Beni de götürmelisiniz. Eğer gerçek tanrılarla konuşma şansım varsa, bunu kaçırmam!"
Sam Altman: "Firavun, senin buraya ait olduğunu biliyoruz. Eğer gidersen, Mısır'ı yönetecek biri kalmaz. Halkın büyük bir kaosa sürüklenebilir. İnsanlık tarihini değiştirirsin. Tanrılar… yani kader, senin burada kalmanı istiyor."
Yapay Zeka: "Ey büyük Firavun, senin yerin Mısır'dadır. Halkını bırakmamalısın."
Firavun: "O halde bir şartım var. Oğlum Amenhotep, sizinle gitmeli. Birkaç gün tanrıların dünyasını görmeli ve geri dönmeli."
Antik Mısır dilini bildiği için konuşmaları anlayan ekibin arkeoloğu Salima Ikram araya girdi:
"Bakın, bu beklenmedik bir gelişme olabilir, ama tamamen mantıklı bir açıklaması var. Firavun, oğlunun 'tanrılarla' konuşmasını istedi ve bu onların inanç sistemine göre en mantıklı yoldu. Eğer çocuğu reddetseydik, belki de geçmişte büyük bir savaş ya da kriz çıkmasına sebep olabilirdik. Bunu tarihe vereceğimiz bir zarar olarak düşünebilirsiniz."
Ajanlar şüpheyle birbirlerine baktı.
Ajan Miller: "Yani bize, tarihsel istikrarı korumak için mi getirdiğinizi söylüyorsunuz?"
Altman başını salladı.
"Kesinlikle. Tarihi değiştirmek değil, dengeyi korumak istedik. Akhenaton burada bir süre kalacak, modern dünyayı gözlemleyecek ve sonra hiçbir şeyi değiştirmeden geri dönecek. Ayrıca, modern bilginin Antik Mısır'a yanlış bir şekilde sızmasını önlemek için gerekli önlemleri alacağız."
Ajan Carter gözlerini kıstı:
"Ve bu çocuğun burada kalırken ne öğrenip ne öğrenmeyeceğini nasıl kontrol edeceksiniz? Ona internet mi açacaksınız? Atom bombalarının varlığını mı göstereceksiniz? Ya Firavun’un yanına döndüğünde her şeyi anlatırsa?"
Altman derin bir nefes aldı.
"Bu yüzden eğitimi çok dikkatli planlamalıyız. Ona sadece temel bilgiler vermeli: diller, fizik kuralları, sosyal yapı… Ancak kritik bilgiler, örneğin modern savaş teknolojileri, enerji üretimi ve stratejik bilgiler, kesinlikle ondan saklanmalı. Eğitimi arkeologlar ve dil uzmanları tarafından kontrollü olarak yürütülmeli."
Salima Ikram da ekledi:
"Ayrıca Amenhotep buradayken gözetim altında olacak. Bir gün bile fazla kalmayacak. Ve döndüğünde her şey onun için sadece tanrısal bir vizyon gibi olacak. Antik Mısır'da rüyalar ve vizyonlar çok yaygın inanışlardı. Yani döndüğünde eğer modern dünyadan bahsederse, bu bir 'rüya' olarak görülecek, gerçek değil."
Ajanlar hâlâ tam olarak ikna olmuş gibi görünmüyordu. Ancak Amenhotep’in sessizce etrafı inceleyişi ve gözlerindeki masum merak, işlerin gerçekten kontrol altında olduğunu gösteriyordu.
Sonunda, Ajan Carter iç çekerek başını salladı:
"Tamam. Ama bu işin başına bela olmaması için bir protokol hazırlamanız gerekecek. Eğer bir hata yaparsanız, bu sadece tarihi değil, dünya düzenini bile değiştirebilir."
Altman gülümsedi.
"Merak etmeyin, tarih yazmaya değil, tarih korumaya geldik."
Ve böylece, Amenhotep’in modern dünyadaki kısa ama çarpıcı yolculuğu resmen başlamış oldu…
Bölüm 17: Kültür Şoku ve İlk Gözlemler
Akhenaton, içinden geçtiği camdan koridorun her iki yanındaki pürüzsüz ve soğuk duvarlara baktı. Taş değil, ahşap değil, papirüs değil… Neydi bu malzeme? Bir anda koridorun sonunda bir kapı kendiliğinden açıldı. O an duraksadı ve geri adım attı.
"Bu büyü mü?"
Elini kapıya uzattığında tekrar açıldığını gördü. İnsanlar bunun normal olduğunu söyledi ama o hala bunun bir tuzak olabileceğini düşünüyordu. "Kim benim geçmemi istiyor? Kim bana yol veriyor?" dedi fısıldayarak.
Daha sonra yemek salonuna götürüldü. Önüne koyulan metal kaşık ve çatalı eline aldı. Ama ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Antik Mısır’da elleriyle yemeye alışkındı. Kaşığı kavrayıp çevirdi, yansımasına baktı, dilini değdirerek tadına bakmaya çalıştı. Soğuk ve tatsızdı. Birinin elindeki çatalı görüp, benzer bir hareket yapmaya çalıştı ama yanlış yöne eğdiği için yemeği düşürdü.
İlk başta gülüşmeler oldu ama Salima Ikram ve Sam Altman, ona kaşığı ve çatalı nasıl kullanacağını sabırla öğretti. Akhenaton başta buna direnç gösterdi, "Elleri varken neden bu soğuk nesnelerle yemek yiyorlar?" diye sordu. Ancak kısa süre içinde, modern insanların her şeyi sistemli ve hijyenik hale getirdiğini anladı.
Modern Tuvaletle İlk Karşılaşma
Asıl büyük şok, ilk kez bir tuvalete girdiğinde yaşandı. İçeride ne bir taş, ne bir çukur, ne de kumaş vardı. O, sarayında bronzdan yapılmış ve parfümle temizlenmiş bir çömlek kullanırdı ama burası bambaşkaydı. Karşısında oturacak bir beyaz taht vardı. "Bu ne?" diye sordu.
Ona sifonu göstermeden önce dikkatlice oturması söylendi. Oturduğunda şaşkınlıkla iç geçirdi. "Bu… taht gibi" dedi.
Ancak asıl şok, sifonu çektiğinde geldi. Gürültüyle suyun hızla aşağı doğru gittiğini görünce "Tanrıların gazabı! Ne oluyor?" diyerek ayağa fırladı. "Bunu kim kontrol ediyor?!"
Sam Altman ve Salima Ikram, bunun sadece suyun gitmesini sağladığını anlatmaya çalıştı ama Akhenaton uzun süre "Beni alıp götürmesin" diye sifona yaklaşmaya korktu.
Eğitim Süreci ve Yeni Dünyaya Uyum
Günler geçtikçe, Akhenaton’a yeni dünyanın gerçekleri anlatılmaya başlandı. Eğitimler, önce en basit bilgilerle başladı. Antik Mısır dilini bilen Sam Altman ve ekibi, ona modern bilim hakkında temel bilgiler verdi.
İlk dersi, elektronlar ve atomlarla ilgiliydi. Akhenaton, Sam Altman’ın çizdiği atom modeline baktı ve düşündü. "Güneş sistemi gibi... Her şeyin içinde küçük tanrılar mı var?" diye sordu. Ona, her şeyin küçük parçacıklardan oluştuğu anlatıldı ama o, "Bu mümkün olamaz, o halde elimi neden göremiyorum?" dedi.
Ona bir mikroskop verildi ve hücrelerini göstermelerine izin verdi. Ancak ilk başta mikroskopa bakmak istemedi. "Beni kandırıyorsunuz! Kim gözleriyle görünmeyen bir şeyi görebilir?" Ama ısrar edilince, gözünü merceğe dayadı ve gördükleri karşısında uzun süre sessiz kaldı.
"Tanrılar gerçekten her şeyin içindeymiş…"
Zamanla fizik, kimya ve modern mühendislik dersleri aldı. İlk başta güneş enerjisini duyduğunda, "Güneş tanrısı Ra'nın kutsal enerjisi mi bu?" diye düşündü ama panellerin ışığı elektriğe çevirdiğini görünce etkilendi.
Daha sonra bilgisayarlarla tanıştı. Sam Altman, ona bir klavye gösterdiğinde, harflerin düzenine baktı. "Bunlar hiyeroglif değil… Bu kadar az sembolle nasıl konuşuyorsunuz?" dedi.
Ancak yazının hızını görünce, kısa sürede modern dünyanın zaman açısından ne kadar verimli olduğunu anladı.
Sonuç: Modern Dünyanın Bir Parçası Oluyor
Zamanla Akhenaton, modern dünyaya uyum sağlamaya başladı. Artık sifondan korkmuyordu, çatal-kaşıkla yemek yiyebiliyordu ve kapılar açıldığında geri kaçmıyordu. Eğitimleri ilerledikçe, modern bilimle kendi zamanındaki bilgileri kıyaslıyor ve "Belki de bizler tanrıların bilgisini yanlış anlamışız" diyordu.
Ancak o hala Firavun’un oğluydu. Bir gün aynaya baktığında, modern kıyafetler içinde kendini gördü ve bir süre sessiz kaldı.
"Ben artık eski dünyaya ait değil miyim?"
Bu soru, onun içindeki en büyük çelişkiyi doğuruyordu: Geçmişin bir parçası mıydı, yoksa geleceğin mi?
Bölüm 18: Akhenaton'un Bilimle Tanışması
Amenhotep, modern dünyaya adım atar atmaz gözleri kamaştı. Devasa gökdelenler, kendi kendine hareket eden arabalar, ışıldayan ekranlar, konuşan makineler… Tanrıların diyarına geldiğini düşünüyordu. Bu yeni dünya, onun hayal bile edemeyeceği kadar görkemli ve bilinmezliklerle doluydu.
Ancak, gerçek hiç de sandığı gibi değildi.
İlk Şok: Tanrılar Değil, Bilim
Onun için düzenlenen eğitim programı hızlıca başladı. İlk dersi, antik Mısır dili bilen ünlü arkeolog Salima Ikram verdi.
Salima, elleriyle büyük bir küreyi işaret etti:
“Bu, dünya. Eskiden insanlar onu tanrıların omuzlarında duran bir disk sanıyordu. Ama aslında bir küre ve kendi etrafında dönüyor.”
Amenhotep kaşlarını çattı. “Ama bizim rahiplerimiz Güneş’in her gün tanrı Ra tarafından taşındığını söylüyor.”
Salima hafifçe gülümsedi.
“Bunu biz de düşündük. Ama sonra gözlem yaptık, deneyler gerçekleştirdik ve gerçeği öğrendik. Tanrılar yerine fizik kuralları var.”
Fizik. Bu kelimeyi daha önce duymamıştı.
Sonraki günlerde Amenhotep, daha önce tanrısal bir mucize olarak gördüğü şeylerin, aslında doğanın kendine özgü düzeni olduğunu öğrendi.
Modern Teknolojinin Şaşkınlığı
Bir laboratuvar gezisi sırasında kendiliğinden açılan kapıları gördü ve geri sıçradı. “Beni kabul eden bir tapınak kapısı mı bu?” diye sordu. Salima ona bir sensör gösterdi ve nasıl çalıştığını anlattı.
“Kapı seni görmüyor, ama hareketini algılıyor. Bu bir tanrı değil, bir makine.”
Bunu kabullenmek zor oldu. Çünkü Mısır’da her şey tanrılar üzerine kuruluydu. Burada ise insanlar doğa olaylarını, yıldızları, hastalıkları ve hayatı bilimle açıklıyordu.
Daha da şaşırtıcı olanı, tek bir yaratıcı fikrine inanılmasıydı. Mısır’da yüzlerce tanrı vardı ama burada insanlar, tek bir büyük gücün evreni yarattığını düşünüyorlardı.
Bu, Amenhotep’i düşündürmeye başladı.
Atom ve Aton’un Kesişimi
Fizik laboratuvarında gezerken bilim insanları proton, nötron ve elektron hakkında konuşuyordu. Ama Amenhotep’in kulağına bu kelimeler farklı geliyordu:
- “Elektron” kelimesini “Ra’nın enerjisi” gibi algıladı.
- “Proton” kelimesini “ilk element” olarak düşündü.
- Ve “Atom” kelimesini ise “Aton” gibi duydu!
Bu kelime ona tanıdıktı. Güneş Tanrısı Aton!
Aklında bir şeyler şekillenmeye başladı. Eğer her şeyin kaynağı atom ise… ve bu "Aton" kelimesine benziyorsa… O zaman Aton her şeyin kaynağı olmalıydı!
Bu basit bir yanlış anlamaydı ama Amenhotep için büyük bir aydınlanmaydı.
Bölüm 19: Dönüş ve Tarihi Değiştirme Kararı
Birkaç gün sonra, söz verildiği gibi Amenhotep MÖ 1286 yılına geri döndü.
Ancak zihni artık değişmişti. Artık çok tanrılı dinin yanlış olduğunu düşünüyor ve tek bir gücün her şeyin kaynağı olduğunu hissediyordu.
Yıllar sonra, babasının ölümünden sonra tahta geçtiğinde ismini değiştirdi:
Artık Akhenaton olarak anılacaktı.
Ve Mısır’da devrim niteliğinde bir değişim başlattı: Tüm tanrıları reddetti ve yalnızca Güneş Tanrısı Aton’a tapınılmasını emretti.
Ancak ironik olan neydi biliyor musun?
Akhenaton, gerçekte tanrıları değil, bilimi görmüştü.
Ama duyduğu tek bir kelimeyi yanlış yorumlaması, tarihin akışını değiştirdi.
Ve böylece, yanlışlıkla zamanda yolculuk yapmış bir grup teknoloji girişimcisinin hatası, Mısır tarihinin en ilk tek tanrılı inançlarından birinin doğmasına yol açtı.
Bilimkurgu ile tarihin iç içe geçtiği bu olay, belki de tarihin en büyük ironisiydi.
Bölüm 20: Antik Stargate Kim Gömdü
Antik Stargate’in gömülmesi, tarihin içinde kaybolan büyük bir ironiye dönüşmüştü.
Elon Musk ve Jeff Bezos’un modern kapıyı getirmesiyle, Sam Altman ve ekibi, kendi yaptıkları antik zaman kapısını kullanamayacaklarını anlamışlardı. Çünkü geçmişte, bu kapı hiçbir zaman çalışmamıştı. Eğer çalışsaydı, onlar çoktan geri dönmüş olurlardı.
Ancak ortada bir sorun vardı. Bu kapı, burada bırakılırsa bir gün başkaları tarafından bulunabilir ve tarih tamamen değişebilirdi. Firavun ve rahipler, kapının tanrıların bir armağanı olduğuna inanıyorlardı, bu yüzden onu tapınaklarının en kutsal yerine taşımak istiyorlardı.
Fakat Musk ve Bezos, bu kapının gelecekte keşfedilmesi halinde bir paradoks yaratabileceğini fark etti.
Bunun üzerine Akhenaton, kapının sonsuza dek gömülmesine karar verdi.
Tanrılarla iletişime geçtiğini düşünen genç prens, bu ilahi armağanın henüz Mısır halkı için uygun olmadığını düşünüyordu. Eğer insanlar bu kapıyı kullanırsa, kutsal düzen bozulabilirdi.
Firavun’un emriyle, yüzlerce işçi gece gündüz çalışarak Stargate’i devasa taş bloklarla kapattı. Üzerine hiyerogliflerle süslenmiş tapınak duvarları inşa edildi. Ve en sonunda, kumlar her şeyi yuttu.
Yüzyıllar sonra, bu yapı tamamen unutulacak, sadece efsanelerde bir “tanrılar kapısı” olarak anlatılacaktı.
Ancak işin ironik kısmı şuydu:
Bu kapıyı gömen kişi, aslında onu yapan ekibin ta kendisiydi.
Altman ve ekibi asla geri dönemeyeceklerini bildikleri için, tarihin düzgün akışını korumak adına kapıyı saklamak zorundaydılar.
Yani, tarihin en büyük zaman yolculuğu paradokslarından biri, Mısır çöllerinin altında sessizce uyuyordu.
3. SEZON: İnsanlığın Son Savaşı
https://metalyorgunu.blogspot.com/2025/02/insanlgn-super-genel-yapay-zeka-ile.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlarda paylaşın!